Muvakkithane, Arapça ‘vakt’ kelimesinden türetilmiştir. Vaktin belirlenmesi İslam açısından oldukça önemlidir. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetlerin yerine getirilmesi için zamanın bilinmesi şarttır. Bundan dolayı Müslümanlar; Güneş’in ve Ay’ın günlük, aylık ve yıllık hareketlerini titiz bir şekilde takip etmişlerdir.
‘Muvakkit’ kelimesi, vakti bildiren kişi anlamına gelmektedir. Bu kişilerin görevi cami ve medrese gibi dini kurumlarda zamanı tutmak ve namaz vakitlerini düzenlemekti. Muvakkitler astronomi konusundaki bilgi ve becerileri nedeniyle seçilmekteydi. Bütün camilerde muvakkit yoktu. Bu makam ilk olarak 13. yüzyılın sonlarında, Memlük saltanatındaki Kahire’deki Amr ibn el-As Camii’nde kayıtlara geçmiş, daha sonra İslam dünyasının çeşitli yerlerine yayılmıştır.
O dönemlerde birçok büyük cami, gölgelerin uzunluğunu ve alacakaranlık olgusunu gözlemlemek gibi geleneksel yöntemlerle namaz vakitlerini belirlemek için yalnızca müezzinlere güveniyordu. Muvakkitler, namaz vakitlerini düzenlemelerinin yanı sıra astronomi, özellikle zaman işleyişi ve güneş saati ile ilgili ekipmanların kullanımı üzerine yazılar yazdılar. Ayrıca muvakkitler teorik ve pratik astronomi ve namaz vakitlerini belirlemek için güneş saatlerinin ve mekanik saatlerin kullanımı ile ilgili konuları öğretirlerdi. Öğrencileri genellikle temel astronomiyi öğrenmeye istekli olan küçük camilerin imamları ve müezzinleriydi.
Astronomi tarihçisi David A. King muvakkitler hakkında şöyle demektedir: Bir meslek olarak muvakkitlik, “İslam'ın hizmetinde” olan, çok sayıda yazı ve astronomi ile ilgili materyal üreten bir cami astronomunun yaptığı bir işti. Ancak muvakkitlerin araştırmaları, esas olarak geleneksel yöntemleri kullanan müezzin ve halkı tam olarak etkilememişti. Muvakkitlerin bilgisi öğrencilerine, özellikle de mesleğin gelecek nesli olmayı amaçlayanlara aktarıldı.
Muvakkitlerin çalışmalarını yürüttüğü yere “muvakkithane” denmekteydi. Osmanlı medeniyetinde muvakkithaneler, genellikle cami ve mescitlerin bahçesinde bir-iki oda halinde yer alırdı. Camilerin yanı sıra bazı türbe, dergâh ve tekkelerin de muvakkithaneleri bulunurdu.
14. ve 19. yüzyıllarda zirveye ulaşan muvakkitlerin faaliyetleri, Osmanlı İmparatorluğu zamanına kadar devam etti. Türk bilim tarihçisi Aydın Seyir, İstanbul'daki birçok camide muvakkithane bulunduğuna dikkat çekmektedir: Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahları ve diğer ileri gelenleri, bunları bir dindarlık ve hayırseverlik göstergesi olarak inşa edip himaye ettiler. Bu tür mimari zamanla daha yaygın hale geldi ve 18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar zirveye ulaştı. Osmanlı astronomları daha önce namaz vakti bulunmayan yerlerde namaz vakitleri oluşturmuşlardı. Camilerdeki muvakkitlerin yanı sıra Topkapı Sarayı’nda ve Tophâne-i Âmire’de de muvakkitler bulunur ve bazı muvakkitler saat de yaparlardı.
Tespit edilebildiği kadarıyla İstanbul’un ilk muvakkithanesi 1470 yılında Fatih Camii külliyesi içine yapılmıştır. Buranın günde on akçe gibi iyi bir ücret alan bir muvakkidi bulunmaktaydı. Ancak bu muvakkithane binası günümüze ulaşamamıştır. Osmanlı’nın İstanbul dışındaki birçok şehirde de onlarca muvakkithane yaptırdığı bilinmektedir. İstanbul’da ise tespit edilmiş 100 civarında muvakkithane inşa edilmiş ama bunlardan sadece 34’ü günümüze ulaşabilmiştir. Günümüzde İstanbul’da bulunan ve meşhur olan iki muvakkithane vardır. Bunlar Bayezid ve Yavuz Sultan Selim Camii avlularında bulunmaktadır.
Camilerdeki muvakkitlerin faaliyetleri hakkında kişilerin isimleri, sayıları ve maaşlarının ötesinde sınırlı bilgi bulunmaktadır. Muhasebe defterlerine göre muvakkitler on dokuzuncu yüzyıla kadar günlük 5 ila 15 akçe arasında maaş almaktaydılar. 1557 yılında İstanbul'da kurulan Süleymaniye Külliyesi'nin vakfiyesi, bize muvakkithanelerin resmi görevleri ve ayrıca vakıf tarafından sağlanan maaşları hakkında bilgi vermektedir. Bu belgeye göre bir muvakkit maaş olarak vakıftan günde 10 akçe almaktadır.
Muvakkithaneler genellikle aynı plana sahiptir. Bir veya iki odalı kare veya kareye yakın bir şemaya sahiptir; genellikle sokak tarafı üçgen şeklindedir ve üç penceresi vardır. Binaların içinde usturlaplar, kadranlar, sekstantlar, kum saatleri, güneş saatleri ve mekanik saatler gibi birçok astronomi aletinin yanı sıra astronomik konularla ilgili takvimler ve hat örnekleri bulunur. Aletlerin yanı sıra astronomi, astroloji ve matematikle ilgili kitapların bulunduğu kütüphaneler de vardır.
19. yüzyılda mekanik saatlerin yaygın olarak kullanılmasına rağmen muvakkithaneler, Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Cumhuriyetin kurulmasının ardından 1927'de muvakkithaneler Başmuvakkitlik olarak bilinen yeni bir kuruma devredilmiş ve bu kurum 20 Eylül 1952'de nihai olarak kapatılmıştır. Fas gibi bazı Müslüman ülkelerde mîkât ofisleri hâlâ faaliyet göstermektedir.
Deniz, Şefaattin, “Sultan Abdülmecid’in İnşa Ettirdiği Muvakkithaneler”, Osmanlı Araştırmaları, 49 (49), 267-291, 2017.
Ayduz, Salim, “Muwaqqit and the Munajjimbashi, Office of The Muwaqqit and the Munajjimbashi”, The Oxford Encyclopaedia of Philosophy, Science and Technology in Islam II, eds. Ibrahim Kalin, Salim Ayduz, Caner Dagli, New York: Oxford University Press, 64-68, 2014.
Ayduz, Salim, “İstanbul Muvakkithaneleri”, Yedikıta, 63, 64-69, 2013.
Metrik sistemi, ilk olarak 1795 yılında Fransızlar tarafından tanıtılan ondalık tabanlı bir ölçüm sistemidir....
Telgraf kelimesi, Yunanca “uzak” anlamına gelen “tele” ve “yazar” anlamına gelen “grápheús”...
İnsanlar çağlar boyunca gökyüzünü incelemiş ve gökyüzünde görülen nesnelerin...
Millî Uzay Programı kapsamında en az bir Türk vatandaşının bilimsel çalışmalar yapmak üzere uzaya...
Modern mühendisliğin, robotik ve hidrolik bilimlerinin temelini 12. yüzyılda yaşamış Müslüman bilim...
Bir günde 24 saat ve bir saatte 60 dakika olmasının nedeni Mısırlıların ve Babillilerin günü bölme şekilleridir....
Kainatta yedi tane olan ne var? Bu konu üzerinde düşünürsek yedilik sayma düzeninin nereden çıktığını...
Yunan filozofları, gezegenlerin hareketlerini rasyonel bir şekilde açıklamaya çalışarak astrolojinin ötesine...
Alman Enigma makinesi II. Dünya Savaşı sırasında, özellikle de Atlantik Savaşı’nda, Mihver güçlerine...
Matematiğin hiçbir dalında cebirde olduğu kadar işlem ve anlam arasında ilişki yoğunluğu yaşanmaz. Bir cebirsel etkinliği...