Osman Hamdi Bey, 1842 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Sakızlı bir Rum olan babası İbrahim Ethem, Sakız’da çıkan bir isyan sonucunda İstanbul’a köle olarak getirilmiştir. Kaptan-ı Derya olan Hüsrev Paşa tarafından satın alınan İbrahim Ethem, ileride önemli görevlere getirilmeleri için Paris’e eğitim için gönderilen isimler arasında yer almıştır. Paris’te maden mühendisliği okuyarak yurda dönen İbrahim Ethem, devletin farklı görevlerinde çalışmış ve elçilikler yapmıştır. Kendisi de dört çocuğunu eğitim için yurt dışına göndermiş ve onların kültür adamı olmalarında önemli rol oynamıştır.
Osman Hamdi Bey, 1857 yılında babası gibi Paris’e gitmiş ve hukuk eğitimi almıştır. Paris’te bir yandan hukuk eğitimine devam ederken bir yandan da dönemin önemli ressamları olan Jean-Leon Gerome ve Gustave Baulanger’den eğitim almıştır. Aynı dönemde kendisi gibi Paris’te bulunan Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmet Paşa ile beraber II. Milletlerarası Paris Sergisi’ne katılmıştır. On iki sene Paris’te kaldıktan sonra 1869’da İstanbul’a dönmüştür. Bağdat valisi tarafından kendisine teklif edilen görevi kabul eden Osman Hamdi Bey, iki sene Bağdat’ta kalmıştır. Orada kaldığı süre boyunca resim çalışmalarına devam etmiş ve Batı kültürü üzerine olan düşüncelerini aktarma fırsatı bulmuştur. 1871 yılında İstanbul’da sarayda hariciyye müdür muavini; 1873’te ise Viyana’da açılan sergide komiser olarak görev almıştır. 1881 yılına kadar farklı görevlerde yer alan Osman Hamdi Bey, aynı yıl müze müdürlüğü görevine getirilmiş ve Türk müzeciliğinde yeni bir dönem başlamıştır.
Müze müdürü olunca ilk olarak Çinili Köşk’ün tamirini yaptırmış ve üzeri sıvalarla kapatılmış olan çiniler ortaya çıkarılmıştır. Ardından Sanayi-i Nefise Mektebi için bir bina inşa ettirmiş ve yurt dışında eğitim almış yabancı asıllılardan oluşan bir eğitim kadrosu oluşturmuştur. Sanayi-i Nefise Mektebi zaman içerisinde “Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi”, ardından “Devlet Güzel Sanatlar Akademisi” adını almış, günümüzde ise “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi” olarak eğitim vermeye devam etmektedir.
1884 yılında eski eserlerin devlet malı olması ve yurt dışına götürülememesi için “Asar-ı Atika Nizamnamesi”ni çıkartılmıştır. Bu sayede tamamına engel olunamasa da bir kısım eski eserlerin yurt dışına kaçırılması engellenmiş ve bunların müzeye getirilmesi sağlanmıştır. Müze müdürü olan Osman Hamdi Bey de Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan ve sanat eseri değeri taşıyan bütün parçaları bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Sanat eserlerinin toplanması dışında Osman Hamdi Bey, müze müdürü olduğu süre içerinde pek çok kazı yaptırmış ve bazı kazıları bizzat kendisi yönetmiştir. Bu nedenle ilk Türk arkeoloğu olarak da bilinmektedir. 1887 yılında Sayda’da Sidon Nekropolü’nde yapılan kazılarda başta bugün arkeoloji müzesinde bütün ihtişamıyla yer alan “İskender Lahdi” olmak üzere pek çok lahitin çıkarılmasında etkili olmuştur. Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan lahitler ve toplanan sanat eserlerinin sergilenmesi için yeni bir müze binası gerekliliği ortaya çıkınca Osman Hamdi Bey, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde eğitimci olan Vallaury’nin mimarlığını yapacağı müze inşaatını başlatmıştır. Bütün bu gayretli çalışmalar neticesinde Müze-i Hümayun, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürülmüştür.
Çok yönlü bir insan olan Osman Hamdi Bey, genellikle ressam olarak bilinmektedir. Yaptığı diğer işler gibi resim yapma konusunda da Türk resminde yeniliklere imza atmıştır. Oryantalist resimler yapan Osman Hamdi Bey diğer oryantalistlerin resmettiği fakirlik, gerilik ve sefalet yerine Doğu’nun özellikle de Türk sanatının güzelliklerini ve Türk kültürüne ait motifleri resmetmiştir. Resimlerinde dekor olarak tarihi yapılara, Osmanlı mimari eserleri ve bezemelerine yer vermiştir. Bununla beraber cami ve türbe içerisinde bulunan kitap, şamdan, rahle, mum, kandil, halı, hat levhası gibi objeleri, halıların desen, renk ve motiflerini gerçeğe en uygun şekilde tasvir etmiştir. Bu açıdan minyatür bir ressam gibi en ince ayrıntıları göstermek için çabalamıştır. Ayrıca Türk resminde kadınları ele alan ilk kişi olan Osman Hamdi Bey, hem portre olarak hem de günlük hayat içerisinde kadınları resmetmiştir.
Ressam, arkeolog, müzeci, yazar, devlet memurluğu gibi görevlerde çalışan Osman Hamdi Bey, ömrünün sonuna kadar bitmek bilmez bir çabayla çalışmıştır. 1910 yılında kısa süreli bir hastalığın ardından Kuruçeşme’deki yalısında vefat etmiş ve Ayasofya’da kılınan cenaze namazı sonrasında vasiyeti üzerine Eskihisar’da bulunan yazlık evinin arkasındaki ağaçlık yamaç üzerine defnedilmiştir.
Gündüz, Filiz. “OSMAN HAMDİ BEY”. TDV İslâm Ansiklopedisi. 33/468-469. İstanbul: TDV Yayınları, 2007. https://islamansiklopedisi.org.tr/osman-hamdi-bey
Mansel, Arif Müfid. “Osman Hamdi Bey”. BELLETEN 24/94 (20 Nisan 1960), 291-302.
Tataroğlu, Eylem. “OSMAN HAMDİ BEY: 19.YÜZYILIN TÜRK MÜZECİSİ-DEVLET ADAMI-RESSAMISANAT EĞİTİMCİSİ-ARKEOLOĞU”. Milli Eğitim Dergisi 48/221 (15 Şubat 2019), 175-185.
Tüybek, Arzu vd. “Osman Hamdi Bey’in Resimlerinde Geleneksel İzler”. Konya Sanat 4 (21 Aralık 2021), 52-64. https://doi.org/10.51118/konsan.2021.12
İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...
Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....
Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...
Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...
Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...
Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...
Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...
755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....
Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...
“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...