Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi tüm dünya toplumlarını derinden etkilemiştir. Toplumun bir organizma olarak inceleme altına alınması ve sosyal bilimlerin ortaya çıkışı ya da yönteminin belirlenmesi de aynı yıllara denk gelmektedir. Özellikle de toplum bilimi olan sosyolojinin temelleri bu iki devrimin etkilediği bir düşünür olan Saint Simon tarafından atılmıştır. Kendini toplum sorunlarına adayarak değişen şartlara karşı yeni bir toplum düzeni ortaya koymayı amaç edinmiştir. Bu yolda hem bilimsel alanlara hem de bazı politik akımlara öncü olmuştur.
Tam adı Claude-Henri de Rouvroy, comte de Saint-Simon’dur ama genellikle Saint Simon şeklinde anılagelmiştir. 18. yüzyılda dünyaya gelen Fransız filozof, küçük yaşta aldığı eğitimle devrim yanlısı düşünceler beslemeye başlamıştır. Bir Malta şövalyesi gibi yetiştirilmek istenmiş, aile baskısı sonucu bu düşüncelerden uzaklaşarak orduda yer almıştır. Soylu bir aileden gelen düşünür bir soylu için talihsiz sayılabilecek zamanlarda yaşamıştır. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’ndan döndüğü sırada monarşinin yıkıldığı ve halk nezdinde biriken soylu nefretinin patlak verdiği devrime bizzat tanık olmuştur. Asilzade unvanından ve mülklerinden vazgeçtiğini bildirmiş olmasına karşın hapis cezası almaktan kurtulamamıştır. Sonrasında bir süre iş hayatında bulunmuş ama devam edemeyerek asıl tutkusu olan pozitif bilimlere yönelmiştir. Birçok bilim adamı ve filozofla yakın dostluklar kurmuştur. Çeşitli alanlarda dersler alarak uzmanlaşmaya gayret etmiş ve tutarlı görüşler ortaya koyarak öncü olacak toplum felsefesini inşa etmiştir.
Düşüncesinin temelinde yeni bir sistemle tanışan insanlık için yeni bir düzen gerektiği inancı yer almaktadır. Düşünür için sanayi toplumunun habercisi denmiştir. Böyle bilinmesinin nedeni toplumdaki değişimi ilk fark edenlerden olmasının yanı sıra sanayi toplumu kavramını da kullanan ilk kişi olmasıdır. Endüstri yani sanayi kavramını sıklıkla vurgulamış toplumun sanayinin gereklerine göre şekil alması gerektiğini savunmuştur. Çünkü toplumun temelindeki ana unsur üretim olgusudur. Ona göre toplum yalnızca savaşmak ve üretmek için bir araya gelmektedir. Buradan hareketle bu yeni toplum düzeninin temeli sanayi oluşumu olmalıdır çünkü yegane üretim kanalı sanayi olmuştur.
Simon, toplumu canlı bir organizma olarak ele almış ve değişimini incelemiştir. Toplumların, üç düşünsel aşamadan geçerek bugüne geldiğinden söz etmiştir. İlk aşama toplumun anlamadığı her doğa olayını doğaüstü güçlere bağladığı ve çoğunlukla çok tanrılı inanışları benimsediği teolojik aşamadır. Arkasından tek tanrı inancının egemen olduğu metafizik aşama gelmektedir. Son olarak bilimin doğaya üstün gelmeye başladığı, gözlem ve deney yoluyla da giderek güçlendiği dönem gelmiştir. Doğru bilginin bilimsel bilgi olduğu bu aşama pozitivist düşünce aşamasıdır. Son aşama bugün gelinen noktayı işaret etmekte ve Simon’un düşüncesinin temel unsurlarından biri olan pozitivizmin altını çizmektedir. Sonraları bu yöntem öğrencisi Auguste Comte tarafından geliştirilmiştir. Ayrıca Simon, tarihsel süreç içerisinde değerlerin, geleneklerin ve ortak düşünce alanının geçirdiği değişimler için materyalist yani maddeci bağlamda görüşler sunmuştur. Bu yönüyle de özellikle Karl Marx ve Friedrich Engels ile anılan tarihsel-maddeci yaklaşımın temellerini atmıştır.
Birçok aydını etkilemiş ve farklı alanlara öncü olmuştur ancak en büyük etkisi elbette sosyoloji alanındadır. Pozitif bilimlerin yöntemlerinin sosyal bilimlere de uygulanabilmesinin gerekliliğinden söz etmiştir. Doğa olaylarını inceleyen, açıklayan hatta yer yer kontrol altına alma olanağı sağlayan fizik ilminden yola çıkarak “Sosyal Fizik” kavramını ortaya atmıştır. Kavram, yine öğrencisi Comte tarafından geliştirilmiş ve “Sosyoloji” adıyla bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Simon, bu alanın toplumsal olayların açıklanmasında, yönlendirilmesinde ve yeniden düzenlenmesinde etkili olacağını savunmuştur. Tıpkı doğa olaylarını açıklayan birtakım yasalar olduğu gibi toplum için de ilerleme yasası bulunmaktadır. Sosyal fizik yani sosyolojinin amacı, bu yasayı topluma anlatarak uymalarını sağlamaktır. Böylece toplumun en kalabalık ancak en yoksul sınıfı olan üreticilerin ve çalışan işçi sınıfının hak ettiklerini alarak kendilerini yönetebildikleri bir sistem hedeflemiştir. Böylelikle sosyalist düşüncenin de öncülerinden olmuştur.
Ayrıca Simon, kısmen de olsa bir çeşit ütopya örneği ortaya koymuştur. Sosyalist düşünürler arasında sayılır ancak onun kurduğu düzende sınıfsal ve işleyen farklı bir toplum vardır. Çağdaş toplum, elbette üretime yani sanayiye dayanarak kurulacaktır. Asıl sınıf, toplumu besleyen çalışan sınıftır ki yönetici olacaklar da bunlardır. Bu kişilerin yönetim şeklini belirleyen de üretimi geliştirmenin gerekleri olacaktır. Yeni anayasanın nasıl olacağını dahi “l’Organisateur” adlı bir dergide detaylıca anlatmıştır. Soylu ve din adamlarının olduğu sınıfları asalak olarak yorumlamış, yeni düzene onları katmamıştır. Onların yerine yalnızca bilim adamlarından, sanatçılardan, mühendis ve sanayicilerden oluşan toplulukları koymuştur. Ayrıca din olgusunun önemini vurgulayan Simon, bilimsel gerçeklere dayanacak ve rahip yerine bilim adamlarının olduğu yeni bir din kurmaktan söz etmiştir. Bu bilim adamları, yöneticilerin görevlerini kötüye kullanmalarının önüne geçecek ve toplumu aydınlatacaklardır. Newton dini olarak anılan bu çalışma “Yeni Hristiyanlık” adlı eserinde irdelenmiştir. Tüm bu oluşumun temelinde yatan düşünce; toplumun, çalışan kesimin kalkındığı, bilim adamlarının ve üreticilerin ortak organizasyonu olması gerektiğidir.
Sonuç olarak Saint Simon, öncü yanıyla büyük öneme sahip bir düşünürdür. Etkilediği aydınlar sonraki yıllarda büyük çalışmalar ortaya koyacak ve hatta siyasal olarak devletleri yönlendirecek kişiler olmuştur. Sosyoloji alanıysa günden güne gelişmeye devam etmektedir. Simon, yoksulluk içinde, 1823 yılındaki başarısız bir intihar girişiminden iki yıl sonra ölmüştür. Son yılları, toplumun dertleriyle uğraşmaktan kendi işlerine bakamadığından yakınarak geçmiştir.
Bahar, Halil İbrahim, “Sosyoloji”, USAK Yayınları, 2009.
Meriç, Cemil, “Saint-Simon”, Çan Yayınları, 1967.
Swingewood, Alan, “Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi”, çev. Osman Akınhay, Bilim ve Sanat Yayınları, 1998.
İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...
Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....
Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...
Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...
Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...
Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...
Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...
755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....
Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...
“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...