İnsanlığın gelişimine dair anlatılan genel teoriye göre ilk insanların avcı-toplayıcı olarak sürdürdükleri göçebe hayatları, tarımın keşfi ile son bulmuştur. Toprağa ekilen bir avuç buğday ile insanlar yerleşik yaşama geçmiş ve göçebe yaşamı terk etmiştir. Yerleşik yaşama geçilmesi ile insanların avcı-toplayıcılıkta yiyecek bulmak için harcadıkları zamanın, düşünmek ve üretmek için fırsat yarattığı kabul edilmiştir. Kısa sürede insanoğlu teknik bilgi ve sanatsal düşünce yolunda hızla ilerlemiş, ilkel aletlerden, gelişmiş teknolojik aletlere geçiş aşaması tamamlanmıştır. Kısacası bu teoriye göre medeniyet yolculuğu tarımla birlikte başlamıştır.
Şanlıurfa’nın 15-20 km kuzeydoğusunda yer alan Örencik Köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe’nin Neolitik döneme ait olduğu tespit edilmiş ve her bir detayıyla tarihin seyrini değiştirmeyi başarmıştır. Günümüzden 12.000 yıl öncesine ait olduğu bilinen Göbeklitepe’nin insanlığın ilk kutsal tapınağı olduğu kabul edilmektedir. Bu alanda çalışmalar 1960’lı yıllarda İstanbul ve Chicago Üniversiteleri’nin tarih öncesi araştırma projesi kapsamında başlamıştır ancak bölgenin değeri anlaşılmamış, kireçtaşı blokların eski mezar kalıntılarına ait olduğu zannedilmiştir. Göbeklitepe’nin içinde bulunduğu höyük ise 1994 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından keşfedilmiştir. 2014 yılında ölene kadar kazı çalışmalarını sürdüren Schmidt, tarihin akışını değiştirecek şekilde, bu yapı inşa edilirken çalışanlar için yiyecek sağlamak amacıyla tarımın ortaya çıkmış olabileceğini iddia etmiştir.
Göbeklitepe’nin şu ana kadar keşfedilen dört odası bulunmaktadır. Bu dört oda dışında çeşitli teknolojik imkânlarla ulaşılmış olan on altı oda daha olduğu bilinmektedir. Keşfedilen bu dört odada da ortak olan şey "T" şekilli sütunlardır. Bu sütunların insan heykelleri olduğu düşünülmektedir. Ancak onların yüzlerinin olmaması bu taşların insandan daha yüce varlıkları sembolize ettiğini akıllara getirmektedir. Zira o dönemde yüz tasvirlerinin yapılabildiğini gösteren figürler bulunmaktadır. Burada taşlara yüz yapılmamasının nedeninin bunu yapmaya yetenekleri olmaması değil, onların Tanrıları sembolize etmesi olduğu düşünülmektedir. Sütunlar üzerinde yer alan hayvan tasvirlerinin ise tam olarak neyi simgelediği bilinmemektedir. Bu hayvanların koruyucu görev aldıkları düşünülmekle beraber bu tapınağı yapan klanların sembolü olabileceği de iddia edilmektedir. Sembollerin maksadının ne olduğu bilinmese de bu figürlere tapınılmadığı, onların yalnızca bir aracı olarak görüldüğü bilinmektedir.
Göbeklitepe’nin yaklaşık 200 km uzaklığında burada olan sütunlara benzer sütun ve sembollerin olduğu keşfedilmiştir. Daha küçük şekilde inşa edilen bu yapıların tabiri caizse birer kilise gibi işlev gördüğü, Göbeklitepe’nin ise katedral olarak inşa edildiğini düşünmek mümkündür. Bu çerçevede Göbeklitepe’yi bir buluşma yeri, şölenlerin merkezi olarak konumlandırmak ve avcı-toplayıcıların uzun mesafelerden buraya geldiklerini düşünmek mümkün görülmektedir.
Göbeklitepe’de yer alan tapınakların zeminleri incelendiğinde, zeminin su geçirmez yapıda olan terrazzo taban olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca tabanda sıvıların tahliyesini sağlamak amacıyla yapıldığı düşünülen delikler bulunmaktadır. Bu da bu tapınaklarda sıvı içeren ayinlerin yapıldığını göstermektedir. Mezopotamya’da yapılan ayinler incelendiğinde tanrı heykelleri önünde onlara sunulmak amacıyla kutsal su, alkol, süt, bal, yağ döküldüğü bilinmektedir. Bu su geçirmez zemin ve sıvıların tahliyesi için yapılan deliklerin Mezopotamya’da yapılan bu ritüellerin benzerlerinin burada da yapıldığı iddiasını güçlendirmektedir.
Tarihin seyrini değiştiren bu alanda yapılan ve 2017 yılının en inanılmaz keşfi olarak kabul edilen keşif, insanlara ait olan kafataslarıdır. Üzerlerinde çizikler ve bezemeler olan bu kafataslarına bakıldığında akla ilk olarak burada insan kurbanı yapıldığı akla gelmektedir. Ancak kafatasının kişiler öldükten sonra onlardan alındığı ve bölgede kafatası olmayan mezarların bulunması bu ihtimali ortadan kaldırmaktadır.
Göbeklitepe’nin inşa edildiği alan incelendiğinde bu noktanın geniş bir görüş alanına hakim olduğu görülmektedir. Ayrıca tepede bir dilek ağacı ve eski bir mezarlıkta bulunmaktadır. Göbeklitepe keşfi yapılmadan önce yerli halkın şifa için bu tepeye geldiği bilinmektedir. Tepenin tüm Harran Ovası’na hakim bir görüşe sahip olması, üzerinde bulunan ağacın uzak noktalardan görülmesi buranın kutsal olduğu izlenimi vermektedir. Tabi bu durum yöre halkının da dikkatini çekmiştir zira dağlar, gökyüzüne yakın yerler olmaları nedeniyle insanoğlunun varoluşundan itibaren tanrıların mekanı ve kutsal yerler olarak kabul edilmiştir.
Tüm bu merak uyandıran keşifler sonucunda 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine giren Göbeklitepe, 2019 yılında da National Geographic tarafından yayınlanan “Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler” isimli kitapta yer almıştır.
Başlangıçta anlattığımız teori Göbeklitepe’nin keşfedilmesi ile yerle bir olmuş ve medeniyetin kökenine dair yeni bir teorinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yerleşik hayata geçişin tarımın keşfi ile olmadığı, tapınakların doğuşuyla gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Yani insanoğlu tarladaki hasat için değil, tapınaklarına yakın olmak için yerleşik yaşama geçmiştir. Zaman içerisinde tapınakların etrafında şehirler oluşmaya başlamış ve uygarlık bu şekilde oluşmuştur. Neolitik döneme ait olan Göbeklitepe, bu dönemde yaşamış olan insanların inanç ve düşünce dünyasının bizim düşündüğümüzden daha ileri düzeye sahip olduğunu göstermekte ve ne kadar ileri düzeyde bir dini sembolizm kullandıklarını kanıtlamaktadır.
Aydoğdu, Hatice. “Göbeklitepe Üzerine Bir Araştırma”. Göbeklitepe Üzerine Bir Araştırma. https://www.academia.edu/38188185/G%C3%B6beklitepe_%C3%9Czerine_Bir_Ara%C5%9Ft%C4%B1rma
Haughton, Brian. “Gobekli Tepe - the World’s First Temple?” World History Encyclopedia. Erişim 12 Mayıs 2023. https://www.worldhistory.org/article/234/gobekli-tepe---the-worlds-first-temple/
Kervankiran, İsmail vd. “BİR YER OLARAK GÖBEKLİ TEPE’NİN ÖTEKİLEŞ(TİRİL)EN SON SAKİNLERİ”. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi 24/3 (24 Ekim 2021), 29-63. https://doi.org/10.18490/sosars.1014205
Kurt, Ali Osman - Göler, Mehmet Emin. “Anadolu’da İlk Tapınak: Göbeklitepe”. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 21/2 (15 Aralık 2017), 1107-1138. https://doi.org/10.18505/cuid.334942
“Gizemli Tarih: Göbeklitepe | TRT Belgesel”. haz. TRT Belgesel. Yayın Tarihi 15 Nisan 2020. https://www.youtube.com/watch?v=s35TW70K4CU
Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....
Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...
Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...
Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....
Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...
Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...
Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...
Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....
“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...
Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...