17. yüzyıl, entelektüel devrimlerin yaşandığı ve fikirlerin korkusuzca açıklandığı bir dönem olarak bilinmektedir. Bu aydınlanma çağında bazı metinlerin kutsallığını sorgulamaya cesaret eden Baruch Spinoza radikal bir düşünür olarak fikirlerini ortaya koymuş, geleneksel teoloji söyleminin dışına çıkmıştır. Spinoza düşünceleri nedeniyle kendi döneminde tartışmalara neden olmakla kalmamış aynı zamanda dini düşüncenin farklı bir yolunu ortaya koymuştur.
Spinoza, 24 Kasım 1632 yılında Amsterdam’da doğmuştur. Portekiz Yahudi cemaatine mensup bir ailenin çocuğu olarak Yahudi okullarında eğitim almış, gençlik döneminde ailesinin işleriyle ilgilenmek üzere eğitimine ara vermiştir. 1656 yılında sahip olduğu düşünceler nedeniyle Amsterdam Yahudi Cemaati tarafından "herem" (kınama) cezasına çarptırılarak cemaatten kovulmuştur. Bu cezanın ardından Yahudi cemaatinin tehditlerini önemsemeyen Spinoza, Protestan teologlarla iletişim kurmaya başlamıştır. Yahudi cemaatinden uzaklaştırıldıktan sonra Hıristiyan bilginlerle birlikte zaman geçirmesi Spinoza’nın entelektüel olarak ciddi kazanımlar elde etmesine neden olmuştur. Hıristiyanlar sayesinde hem Hıristiyan teolojisine hâkim olmuş hem de Protestanların Kutsal Kitap yorumlarını inceleme fırsatı bulmuştur.
Yahudi cemaatinden dışlanan ve Hıristiyanlarla vakit geçirerek zihninde yeni düşüncelerin filizlenmesine izin veren Spinoza, batı dünyasında Tevrat tenkit geleneğinin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Zihninde filizlenen fikirleri kaleme alan Baruch Spinoza, 1670 yılında isimsiz olarak yayınladığı “Tractatus Theologico-Politicus” (Teolojik-Politik İnceleme) eseriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. İsimsiz olmasına rağmen eserin Spinoza’ya ait olduğu kısa sürede anlaşılmıştır.
Spinoza’ya göre kutsal metni yorumlamak yalnızca din adamlarına ait olmamalıdır. Aksi takdirde bu durum diğer insanların yorum yapmasına engel olmakta, yorumlama görevini yapanların ise özel bir beceriye sahip oldukları düşüncesini doğurmaktadır. Spinoza’ya göre; eğer Musa bu mesajı belli bir zümre için getirmiş olsaydı bu mesaj anlamsız olurdu. Ona göre kutsal metinlerle muhatap olması gereken kitle imansız ve heretik olan kimselerdir. Çünkü hakikati anlaması gereken kimseler onlardır. Kutsal metin özel bir zümre yahut seçilmiş kimselerin değil ortalama bir insanın anlayacağı şekildedir.
Spinoza’nın kutsal metne dair ortaya koymuş olduğu en önemli inanç, onun Musa tarafından yazılmamış olduğudur. Ona göre Yahudi kutsal metinlerine yöneltilecek olan eleştiriler için çok geç kalınmıştır. İnsanları bu konuda ikna etmenin mümkün olmadığını gören Spinoza, Abraham İbn Ezra’nın da metindeki sıkıntıları anlamasına rağmen bunu dile getiremediğini söylemektedir. İbn Ezra’nın da kutsal metnin Musa’ya ait olduğu konusunda ikna olmadığını ve bu düşüncelerini üstü kapalı olarak ifade ettiğini belirtmektedir. Örneğin; İbn Ezra, Musa’nın son kitabı olan Tesniye’nin Musa’ya değil Yeşu’ya ait olduğunu savunmuştur. Yine İbn Ezra’nın sorunlu olarak düşündüğü pek çok pasaj olduğunu açıklayan Spinoza, İbn Ezra’nın bu çelişkileri yazdıktan sonra kullandığı “Bu problemli ifadeleri inceleyen gerçeği de anlar.” ifadesinin her şeyi açıkladığını kabul etmektedir. Buradan anlaşılmaktadır ki esasında Spinoza’dan önce de kutsal metnin bazı kısımlarının Musa tarafından yazılmadığı iddia edilmiştir. Spinoza’nın farkı ise tüm Tevrat metninin Musa’ya ait olmadığını söylemesidir. Spinoza’ya kadar bu iddiayı bu denli ileri götüren olmamıştır, bu nedenle Spinoza ilk tenkitçi olarak anılmaktadır.
Spinoza’ya göre kutsal metni pek çok yazıyı bir araya getirerek tek bir anlatı halinde birleştiren kişi ancak sürgün sonrası bir isim olmalıdır. Bu çıkarıma göre Spinoza, kutsal metni yazan kişinin Ezra olduğunu kabul etmektedir. Elinde herhangi bir kanıt olmamakla birlikte metni bir araya getiren kişinin Ezra’nın çağdaşı olması gerektiği konusunda ısrarcıdır. Çünkü ancak o dönemde yaşayan bir kişi geçmişteki olayları Tevrat’ta olduğu şekliyle anlatabilecek bilgiye sahiptir. Spinoza’ya göre Musa’nın ölümünün anlatıldığı pasajda geçen, “Bugüne dek mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor.” ifadesi metnin yıllar sonra yazılmış olduğunu göstermektedir. Ayrıca Yeşu bölümünde Yeşu’nun ölümünden sonraki olayların anlatılıyor olması, metnin yazarının Yeşu olmadığını açıkça göstermektedir.
Spinoza, Tevrat’ta geçen “RAB Musa'ya: Bunu anı olarak kayda geç, dedi.” (Çıkış 17:14); “Musa RAB'bin bütün buyruklarını yazdı.” (Çıkış 24:4); “Musa RAB'bin buyruğu uyarınca sırasıyla yapılan yolculukları kayda geçirdi.” (Sayılar 33:2) pasajlarından hareketle Musa’ya verilmiş bazı kitaplar olduğunu kabul etmektedir. Spinoza, Musa’nın antlaşma kitabının Tevrat kadar uzun olmayan bir metin olduğunu, Tevrat metnini yazan kişinin de antlaşma metnini Tevrat’ın içine serpiştirmiş olduğunu iddia etmektedir.
Spinoza'nın kutsal kitaba yönelik eleştirisi, dini düşüncenin gidişatını sonsuza dek değiştiren önemli bir reform hareketi olmuştur. Onun sorgulama, meydan okuma ve geleneğin sınırlarının ötesinde düşünme cesareti, kutsal metin yorumlarının manzarasında silinmez izler bırakmıştır.
Meral, Yasin, “Spinoza’nın Teolojik-Politik İncelemesi’nde Tanah Eleştirisi”, Mukaddime, 1/6, 19-45, 2015.
Meral, Yasin, “Tevrat Tenkit Geleneğinin Öncüsü: İbn Hazm mı Spinoza mı?” Diyanet İlmi Dergi, 50/4, 69-82, 2014.
Libertarianism.Org, “Freethought and Freedom: Spinoza on the Bible”, 29 Mayıs 2015, Erişim 05 Aralık 2023. https://www.libertarianism.org/columns/freethought-freedom-spinoza-bible
TheTorah.com, “Spinoza: Who Wrote the Bible Determines How We Read It”, Erişim 05 Aralık 2023, https://www.thetorah.com/article/spinoza-who-wrote-the-bible-determines-how-we-read-it
Yunanca “eikon” sözcüğünden gelen ikon veya ikona, imge, simge, tasvir anlamlarına gelmektedir....
1054 yılında Hıristiyan kiliseler arasında yaşanan büyük ayrılığın ardından İstanbul'da Roma'dan bağımsız...
“Işık Festivali”, “Makkabi Bayramı” olarak da bilinen Hanuka, Yahudiler tarafından her yıl Kislev...
Evanjelizm’in Amerika’ya girmesi ve burada sağlam şekilde inşa edilmeye başlaması, İngiltere’de ortaya...
Obon olarak da adlandırılan Bon festivali, Japonya’da “ataları anma bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bon...
Caynizm’in dünya üzerinde tanınması ve yaygınlık kazanmasında etkili olan en önemli inanç “ahimsa”...
Şia, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali’nin nass ile halife oluğuna inanır ve imametin kıyamete kadar...
Leonardo da Vinci denilince akla gelen eserlerinden biri de hiç şüphesiz Milano’da Santa Maria delle Grazie...
Yahudiler yüzyıllar boyunca seçilmiş halk olmaları nedeniyle kendilerini her zaman diğer toplumlardan ayrı tutmuş...
Aziz Shirdi Sai Baba'nın reenkarnasyonu olduğu kabul edilen Sathya Sai Baba'nın, Hindistan'da başlattığı...