Konya Bilim Merkezi İlimge

Simgesel Etkileşimcilik ve Toplumsal Benlik

 Umutcan Uzuntaş
 6 dk  330

Toplum düzeyinde “şey”lere yani yaşam döngüsünde karşımıza çıkan nesnelere anlam yüklenen bir süreç meydana gelmektedir. Bu anlam yükleme sayesinde toplum, sosyal bir oluşum olarak varlığını sürdürebilmektedir. Her toplumun kendince anlam yüklenmiş nesneleri vardır ve bu nesneler, o toplumun kültürel yapısını oluşturan ortak ürünüdür. Peki ama nasıl, ne yolla?

Toplum bilimi olan sosyoloji ve toplumun birey üzerindeki etkilerini araştıran sosyal psikoloji alanları bu noktada bir çıkmaza düşmüşlerdir. Birçok teorisyen bu duruma açıklık getirmeye çalışarak farklı kuram ve yaklaşım geliştirmiştir. Çünkü toplumları anlamak, analiz etmek ve açıklamak için eylemlerinin arkasında yatan nedeni yani anlamı çözmek gereklidir. "Simgesel ya da Sembolik Etkileşimcilik" adı verilen yaklaşım burada öne çıkar ve anlam arayışını toplumun bütünselliğinden bireyler arası etkileşime yöneltir. Böylece o güne kadarki genel kanı aksine bireyi, yani aktif bir organizma olarak benlik kavramını merkeze alarak daha açıklayıcı bir yöntem sunduğunu öne sürer.

Yaklaşımın temelleri George Herbert Mead tarafından atılmıştır. O tarihlerde yani 19. yüzyıla kadar olan süreçte, benlik kavramı örtük, etkilenmeye açık ama etki etmeye kapalı bir mekanizma olarak görülüyordu. Dolayısıyla toplumsal süreçlerde herhangi bir rolü olamazdı. Benlik kavram olarak hep vardı ancak bir özne olarak, hatta bir yapı olarak dahi görülmüyordu. Tartışmalarda yer alıyor ancak üstünde durulmuyordu, bunu değiştiren Mead’in aykırı görüşleri olmuştur. O, tüm bunlara karşı çıkmış, benliği bir yapı olarak ele almakla yetinmeyerek ona yaratıcı bir rol vermişti. Ona göre benlik, etkin bir role sahipti ve işleyen bir organizmaydı. Zihin ve benlik olmadan birey gelişim gösteremeyeceği gibi kişiliksel yönünü de kaybederdi. Çünkü bunlar bireyin düşünme yeteneğini ortaya çıkarıyor, anlamlı edimler ortaya koymalarını sağlıyor ve bu şekilde iletişim yani etkileşim olanağı doğuyordu. Mead’in bu görüşü sosyoloji çevreleri için yeni bir durum, bir anlamda yeni bir basamaktı. Elbette Mead’in etkilendiği bir görüş vardı. Öznenin nesneye egemenliği ve etkileşim yoluyla toplumlaşma düşünceleri ile Georg Simmel tarafından etkilendiği söylenmektedir. Ancak benlik kavramına bakışı ve onu yaratıcı özne olarak kabul edişiyle Mead ayrışmaktadır. Bu nedenle yaklaşımın fikir babası olarak kabul edilir.


Her ne kadar temellerini atmış olsa da Mead, sistematik bir kuram sunmamıştır. Onun fikirlerini geliştiren ve şekillendiren, öğrencisi Herbert Blumer olmuştur. "Simgesel Etkileşimcilik" kavramı ortaya koyan da kendisidir. Kültürel yapıyı oluşturan ve etkileşimden doğan anlamlı ortak simgeler yoluyla toplumlar üzerine çözümleme sunmasından dolayı bu adı aldığı söylenebilir. Biraz daha açmak gerekirse; bir toplumun kültürü, ortak simgelere ve ortak bir anlayışa dayanmaktadır. Bireyler toplum içinde etkileşime girerek bu simgeleri benimserler ve sosyal bir benlik ortaya koyarlar. Bu da davranışlarını ve eylemi yönlendiren anlamın ortaya çıkarılmasına olanak tanır. Yani bu etkileşimi ve simgeleri anlamak demek, o toplumu anlamak demektir. Elbette farklı bireyler aynı nesne üzerine farklı anlamlar geliştirebilirler. Sonuçta iletişim karşılıklıdır ve her iki tarafın ortaya koyduğu anlamın her iki tarafça da anlaşılmasıyla gerçekleşir. Bunu çözümlemenin yolu da etkileşime odaklanmaktan geçmektedir. Bu yolla toplumları eyleme geçiren edimlerin analiz edilebileceği düşünülmüştür. Örnek olarak beyaz renk bayrak farklı toplumlarca kabul görmüş aynı anlama sahip bir nesnedir. Karşılıklı etkileşimler sonucu toplumlarca benimsenmiş ve anlamı oturmuş olduğu söylenebilir.

Diğer taraftan yaklaşım, yalnızca büyük ölçekli toplumlar arası düzeyde çözüm sunar demek yanlış bir ifade olacaktır. Özne ile nesne etkileşimi sonucu ortaya çıkan anlamı işlemesinden dolayı etki alanı oldukça geniş ve temeldir. Toplumun en ufak düzeylerine, sıradan gündelik yaşantılara, geçmişten bugüne tüm dünya bireylerine ve bireylerin yaşamları boyunca nasıl etkileştiklerine odaklanır. Yani hemen her durumda açıklama savını korur, çünkü yaklaşımın temel düşüncesi toplumun en basit durumunda başlayarak genişler. Konu iki kişi de olsa iki farklı toplum da olsa mantık aynıdır. Sonuçta iletişim her şekil ve ortamda gerçekleşebilen bir tür alışveriş sürecidir. Özne benlik ile nesne benlik temel değişkenlerdir, bu rol dağılımına uyacak her türlü denklem, yaklaşımın tutarlı sonuç vermesi için yeterlidir.

Sürecin nasıl işlediğiyse toplumsal gerçeklik süreci ile açıklanır. Bu açıklama yaklaşımın ortaya çıkış aşamasında bir başka ilham kaynağı olarak görülen William Isaac Thomas’a ait olan bir varsayıma dayanmaktadır. Buna göre bireyler bir “şey”i kendi anlayışları doğrultusunda gerçek olarak tanımladıklarında, yani anlamlandırdıklarında, sonuçları da gerçek olacaktır. İfadede anlatılmak istenen, bireyin veya toplumun bir “şey”i anlamlandırma eğilimi vardır ve bu anlamlandırma sürecinin sonunda o “şey” bireyin kendi benliği dışında kabul ettiği bir benliktir. Bu da daha önce değinilen nesne benlik kavramının tanımı olmaktadır. Özne benlik zaten bireyin kendisi yani “Ben”, nesne benlik ise dışsal bir benlik yani “Beni, Bana” şeklinde ayrılmaktadır. Buradaki “Ben” etkin aktörü, yaratıcıyı, “Beni, Bana” ise gerçek veya gerçekdışı (soyut), diğerleri tarafından “Ben”e yansıtılan benlikleri temsil etmektedir. Gerçeklik sürecinin üç temel basamağı vardır; Dışsallaştırma, Nesnelleştirme ve İçselleştirme. Bireysel duygu ve düşünceler önce dışsallaştırılır, sonra dil olgusunun etkinliği ile kurumsallaşarak ve meşrulaşarak nesnelleştirilir. Ardından meşru nesne içselleştirilir ve sonunda sosyal, yani toplumsal duygu ve düşünceler durumuna gelir. Bugün dahi toplumlara kabul ettirilmiş gerçeklikleri inceleyecek olursak bu adımlarla karşılaşmamız olasıdır.

H. Blumer, öğrencisi olduğu G. H. Mead’in benlik kavramı üzerine yoğunlaşan düşünce ve görüşlerinden yola çıkmış, eylemin ardındaki anlama yönelik bireysel etkileşimin toplumsal yaşamı nasıl yapılandırdığını açıklamak istemiştir. Bu yolla Simgesel/Sembolik Etkileşimci yaklaşımı literatüre sokmuştur. Yaklaşımla birlikte ortaya konan en önemli nokta anlamın bireyler arasındaki etkileşimin sonucunda meydana geldiği veya değişime uğradığı görüşüdür. Mead ve Blumer, toplumsal yapı ve kurumların öneminin farkındalardı. Bunu reddetmiyorlar ancak bu yapı ve kurumların birey davranışlarını veya eylemi etkiledikleri yönündeki kanıya karşı çıktılar. Aksine bireyin ve bireyler arası etkileşimin etken olduğunu savundular.

#Simgesel etkileşimcilik #Sembolik etkileşimcilik #Sosyoloji #George Herbert Mead #Herbert Blumer
1
0
0
Kaynakça

Blumer, Herbert. “Symbolic Interactionism: Perspective and Method. California”, University of California Press, 1986.

Swingewood, Alan. “Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi”, Çev. Osman Akınhay. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1998.

Wallace, A. Ruth & Wolf, Alison. “Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin Genişletilmesi,” Çev. Leyla Elburuz ve M. Rami Ayas. Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2012.


BENZER MAKALE
Çatışma Kuramı ve Eşitsizlikler Arenası Toplum

Çatışma Kuramı ve Eşitsizlikler Arenası Toplum

Bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu aktif yapı toplum olarak tanımlanır. Bu sosyal yapı birtakım dinamikler ile bir...

Konyalı Hıristiyanlar ve Marunilik

Konyalı Hıristiyanlar ve Marunilik

Maruni cemaatinin kurucusu Aziz Marun’dur. 4. yüzyılın ortalarında Suriye'de doğan Marun, davet çalışmalarıyla...

D’Hondt Sistemi

D’Hondt Sistemi

D'Hondt sistemi, seçimlerde kullanılan seçim yöntemlerinden biridir. Bu sistem, birçok ülkede,...

Etruria Bölge Halkı: Etrüskler

Etruria Bölge Halkı: Etrüskler

Etrüskler, M.Ö. 9. yüzyılda Tiren Denizi'nin kuzeyindeki Etruria bölgesinde, bugünkü...

Kültür Endüstrisi: Kültürel Üretim ve Tüketimin Yeni Yüzü

Kültür Endüstrisi: Kültürel Üretim ve Tüketimin Yeni Yüzü

Kültür endüstrisi, sanat, edebiyat, film, müzik, yayıncılık, tiyatro gibi alanlarda üretilen ve...

Kültürel Eleştiri ve Toplumsal Dönüşümün Kaynağı: Frankfurt Okulu

Kültürel Eleştiri ve Toplumsal Dönüşümün Kaynağı: Frankfurt Okulu

Frankfurt Okulu'nun kökenleri, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde Max Horkheimer önderliğinde...

Biz ve Onlar: Toplumsal Kimlik Kuramı

Biz ve Onlar: Toplumsal Kimlik Kuramı

Herkesin tuttuğu bir takım, desteklediği bir ideolojik grup veya benzeri bir oluşum vardır. Peki kendinizi bu oluşumlarla...

Planlanmış Davranış Teorisi

Planlanmış Davranış Teorisi

Birey davranışları uzunca zamandır çözmeye ya da anlamlandırmaya çalıştığımız bir olgudur. Toplumu doğru...

Gösterişçi Tüketim

Gösterişçi Tüketim

Kişinin çevresine statüsünü göstermek veya satın aldıklarıyla itibar kazanmak amacıyla yaptığı...

İbn Haldun ve Asabiyet Kavramı

İbn Haldun ve Asabiyet Kavramı

İbn Haldun, Hicri 732 (1332) yılında Tunus’ta dünyaya gelmiştir. Kendisi, hayatının çok büyük...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER