Tarihin seyri, toplumlar için yükselişler ve düşüşler döngüsü şeklinde akar. Güç dengeleri toplumlar arasında döner durur. Zafer ve hezimet günleri, ekonomik güç ve kültürel baskınlık sürekli yer değiştirir. Dönemin güçlüsü kimse diğer toplumlar güçlü topluma özenerek ona benzemeye, güçlü tarafın ideolojisini ve dinini, kendi toplumlarına dâhil etmeye çalışırlar.
İbn Teymiyye bu döngünün Müslümanlar aleyhine değiştiği bir dönemde dünyaya gelmişti; doğumundan kısa bir süre önce Harezmşahlar yıkılmış, Selçuklular siyasi ve askerî gücünü kaybetmiş, Moğolların Bağdat’ı işgal etmesiyle Abbasiler teslim olmak zorunda kalmıştı. Haçlı seferleri durmaksızın devam ediyor ve bölgede Haçlı kontlukları varlıklarını sürdürüyorlardı. İbn Teymiyye Haçlılar ve Moğolların Müslümanları yendiği, Müslüman devletlerin birbiriyle savaştığı; İslam dünyasındaki halkların, yöneticilerin ve âlimlerin dönemin galiplerine meylettiği, yabancı birçok fikir akımının İslam dünyasında hızla yayıldığı, farklı dinlerden alınan bazı uygulamaların İslam’a eklemlendiği, bidat ve hurafelerin yaygınlaştığı, Şiî ve Bâtınî grupların saldırılarının arttığı ve İslam dünyasının belki de tarihinin en zorlu döneminde olduğu bir ortamda dünyaya geldi.
Siyasi yenilgiyle beraber, kültürel yenilgi de hat safhadaydı. İslam dünyasından bazı kimseler, Yunan felsefesine ve mantığına sarılmışlar, oradan edindikleri bilgileri İslam’a uyarlamışlar, kelamı ve fıkhı bunlara göre yorumluyorlardı. Katı bir şekilde uyguladıkları mantık ilkeleri ve bağnaz bir şekilde yaptıkları mezhep taklitçilikleri gündelik fıkhı tıkamış ve fıkıh, toplumda kullanılamaz bir hal almıştı. Diğer bir tarafsa, eski Hint ve İran inançlarından devşirdikleri bâtınî anlayışlarla mistik dünyalarında yaşıyorlardı. Bu durum normal haline gelmiş ve aykırı sesler bastırılmıştı.
İbn Teymiyye, 1263 yılında Harran’da dünyaya geldi. Henüz küçük yaştayken Moğolların bölgeye saldırması üzerine ailesiyle beraber Şam’a göç etti. Babası, dedesi ve sülalesinden birçok kişi ilmî faaliyetlerle meşgul olduklarından İbn Teymiyye de ilimle küçük yaşlarda tanıştı. Şam’a göç etmelerinin ardından babası Harran’daki faaliyetlerini buraya taşımış ve medreselerde ders vermeye başlamıştı. İbn Teymiyye de babasının yolunu takip ederek ilmi faaliyetlere yoğunlaştı ve babasının ölümünün ardından onun yerine geçti.
İbn Teymiyye, Şam’da ilminin genişliği ve toplumdaki zulümlere karşı gösterdiği cesareti sayesinde bölge halkının saygısını kazandı. Birçok savaşta bulundu ve halkın cihada çağrılmasında aktif rol üstlendi. Katılaşmış kelam ve fıkıh ilmine ve bunları taassupla savunanlara sert eleştiriler yaptı. Moğolların Şam’a saldırmaları üzerine şehirde kaldı ve Moğol lider Gazan ile görüştü. Moğollar, Müslüman olduklarını iddia ediyorlar, bu şekilde şehirleri savaşsız teslim almayı amaçlıyorlardı. Yanlarına Müslümanlar arasında muteber kimseleri de alıyorlar, bu şekilde saldırılarını meşru bir zemine oturtmaya çalışıyorlardı. Bunun farkına varan İbni Teymiyye meşhur Mardin (Tatar) Fetvası’nı ilan etti: Moğolların Müslüman olmadıklarına ve onlara karşı cihadın farz olduğuna dair fetva verdi. Cihat için sultanlarla görüştü ve ardından halkı cihada teşvik etti. Savaşa bizatihi katılarak Moğolların yenilmesinde büyük rol oynadı. Bir yandan cihatla meşgul oluyor diğer yandan bidatlerle, hurafelerle ve sapkın tarikatlerle mücadele ediyor, bir yandan da çok sayıda eser telif ediyordu.
Telif ettiği eserler, muhalifleri tarafından tepki alıyordu. Eserlerinden dolayı Şam’da ve Mısır’da defalarca hapse girdi. Günümüzde dahi konuyla ilgili en kapsamlı eser olan Şiîlere karşı yazmış olduğu meşhur Minhâcü’s-Sünne eserini telif etti. Bunun yanında Hristiyanlara karşı yazdığı el-Cevâbü’s-Saḥîḥ, sarih akılla sahih naklin asla çelişmeyeceğini anlatan Muvâfakatü Sahihi’l-Menkul, İslamî siyaset ve devlet ile ilgili yazdığı es-Siyâsetü’ş-Şerʿiyye adlı eserleri oldukça meşhurdur. Akaid, fıkıh, hadis, mezhepler ve dinler tarihi gibi birçok alanda eserler vermiştir. Defalarca öğrencileriyle beraber hapse atılmış, özellikle en yakın öğrencisi olan İbn Kayyım ile hapishanede uzun vakitler geçirmiştir. Fetva vermesinin yasaklandığı dönemler de olmuştur. Cihat, ilim faaliyetleri ve hapishanelerde geçen hareketli yaşamı yüzünden evlenmeye fırsat bulamamıştır. Bu kadar hareketli bir yaşama rağmen yüzlerce eser telif etmiş; İbn Kesîr, Zehebi, İbn Kayyım, Mizzî gibi alanlarında meşhur birçok âlimin de hocalığını yapmıştır. Öyle ki ilminin genişliğinden ve verdiği mücadelelerden dolayı şeyhülislâm olarak anılmıştır. Hapishanedeyken yazdığı eserlerin şikâyete uğraması üzerine elinden kâğıdı ve kalemi elinden alınmıştır. İlimden ve yazmaktan uzak kalmayı kaldıramayan İbn Teymiyye, 1328 yılında, Şam’da hapishanedeyken vefat etmiştir. Cenazesi, on binlerce insanın katılımıyla o güne kadar görülmüş en büyük cenazelerden biri olmuş ve yaşamı gibi ölümü de ses getirmiştir.
İbn Teymiyye birçok düşünceye ve fikre eleştiriler getirmiştir. Kelâmcıları ve felsefecileri, Yunan felsefesinden etkilenmekle ve Mutezile mezhebinin metodunu takip etmekle itham etmiş, onların metotlarını ve usullerini tenkit etmiştir. Onların Yunan felsefesinden alınma metotlarının karşısına, İslam’ın ilk nesilleri olan Selef-i Salihin’in metodunu ortaya koymuştur. Doğrudan İslami kaynaklarından beslenmek gerektiği düşüncesini benimseyen İbn Teymiyye, dinî ilimlere vahiy odaklı bakmış ve vahyi de İslam’ın ilk nesillerindeki âlimlerin anladığı şekilde anlamak gerektiğini söylemiştir. Tasavvufçulara da sert eleştiriler getiren İbn Teymiyye, onların düşüncelerine karşı da Selef-i Salihin’nin metodunu ortaya koymuştur. Kuran’a, sünnete ve ilk nesillerin dini uygulamalarına ters düştüğünü söyleyerek tasavvuf erbabının yaptıkları bidatleri ve şirke varan işlerini eleştirmiştir. Donuklaşmış fıkha karşı gelmiş, vahyi ve ilk nesil âlimleri referans alarak verdiği fetvalarla bu donukluğu kırmaya çalışmıştır.
İbn Teymiyye’yi birçok âlimden ayıran özelliği onun sadece ilmi alanda çalışmayıp sahaya inmesi, toplumun sorunlarıyla ilgilenmesi ve cihat faaliyetlerine katılmasıdır. Fikirleri teorik alanla sınırlı kalmamış, onları eyleme de dökmüştür. Samimiyeti verdiği fetvalardan ve hapse girmek pahasına bu fetvalardan dönmemesinden belli olan İbn Teymiyye, yaşadığı çağdan günümüze kadar birçok kişiyi ve grubu etkilemiştir.
Koca, Ferhat, “İbn Teymiyye, Fahreddin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 20/389-390, İstanbul: TDV Yayınları, 1999.
Sancar, Faruk, “Bağnaz Bir Selefi mi Endişeli Bir Entelektüel mi? (İbn Teymiyye’nin Eleştirel ve Reaksiyoner Karakteri Hakkında)”, Dini Araştırmalar, 18 (46), 97-125, 2015.
Şimşek, Sait, “İbn-i Teymiye”, Şâmil İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Şâmil Yayınları, 1991.
İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...
Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....
Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...
Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...
Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...
Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...
Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...
755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....
Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...
“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...