Kuzey Yunanistan’da Ege Denizi’ne uzanan üç adet dar ve uzun şekle sahip olan yarımadalar içinde en doğuda yer alan Athos, Yunanca “Agion Oros” (Kutsal Dağ) olarak adlandırılmaktadır. Türkçe “Aynoroz” olarak bilinen bu bölge, 33.000 hektarlık alanı kaplamaktadır. Zengin bitki örtüsüne sahip ve sık ağaçlarla kaplı olan Aynaroz bölgesinde yirmi manastır bulunmaktadır.
Manastır şehri olarak bilinen Aynaroz’da ilk dönemlerde yerleşim yeri olup olmadığı bilinmemektedir. Ancak Helenistik dönemden itibaren yerleşim yerlerinin olduğu tespit edilmiştir. Bu bölge sakin ve uzak olması nedeniyle dünya hayatından uzaklaşmak için en uygun yerlerden biri olarak kabul edilmiş ve keşişlerin mekanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kovolos isimli bir keşişin, burada ilk manastırı kurduğu bilinmektedir. Bu sayede dağınık halde yaşayan keşişlerin burada toplanması sağlanmıştır. 9. yüzyılda tüm Ortodoks dünyasında önemli bir yere sahip olan Aynaroz bölgesine 10. yüzyılda bir kilise inşa edilmiş, kilise işleri için bir başkan ve orada bu işleri yürütmek için yaşayacak olan memur keşişlere evler yapılmıştır. Bizans Kralı Phokas tarafından 963 yılında Aynaroz’a, Lavra Manastırı kurulmuştur. Zaman içerisinde bu manastır gelişme göstermiş ve içerisinde çok sayıda keşiş yaşamaya başlamıştır. Çok sayıda manastırın bulunduğu Aynaroz bölgesine, 12. yüzyılda Ruslar, Bulgarlar ve Sırpların da manastır kurdukları bilinmektedir.
Tarihsel süreç içerisinde farklı deneyimler yaşayan Aynaroz bölgesi, IV. Haçlı Seferi’nde Latinlerin İstanbul’u işgal etmesiyle çeşitli sıkıntılar yaşamıştır. Haçlı Seferi’nin yarattığı ortamı fırsat bilen korsanlar Aynaroz bölgesine saldırılarda bulunmuşlardır. Bu saldırılardan kaçmak için ilk olarak kaleler inşa eden keşişler, saldırıları engelleyemeyince son çare olarak Papa III. Innocentius’tan yardım istemiştir. Ancak Papa’nın göndermiş olduğu kişi bu görevinde başarılı olamamıştır. Latin istilasının ardından rahat bir sürece giren Aynaroz Adası, 1430 yılında Osmanlı’nın Selanik’i fethetmesiyle Osmanlı idaresi altına girmiştir. Bölge Osmanlı hakimiyeti altındayken bazı yeni haklar elde etmiştir. Başta Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim olmak üzere tüm Osmanlı sultanları, vermiş oldukları fermanlarla Aynaroz’u korumuş ve vergi karşılığında manastırların güvenliğini de sağlamıştır.
17. yüzyılda otoritesini kaybeden Aynaroz, 18. yüzyılda yeniden eski gücünü kazanmış ve idari alanda yenilikler yapılmıştır. Yapılan bu yeniliklere göre bölgede bulunan yirmi manastırın her birinden seçilen yirmi temsilciden oluşan bir meclis bölgenin idaresini ele almıştır.
1912 yılında Balkan Savaşları sonunda Yunan ordusunun Aynaroz bölgesinin hakimiyetini ele geçirmesi ile bölgede Osmanlı hakimiyeti son bulmuştur. Yunanistan hakimiyeti altında olan Aynaroz bölgesi kendisinin yarı özerk olduğunu kabul ettirmiş ve yönetimi bölgede bulunan manastırlardan seçilen keşişlerin oluşturduğu Kutsal Konsey ve Yunan devletinin atadığı bir vali ile birlikte yürütmüş ve bu gün halen yürütmeye devam etmektedir.
Aynaroz bölgesi, bulunduğu konum itibariyle izole olması ve yıkıcı istilalardan kaçınması sayesinde, son derece değerli olan Ortaçağ el yazması eserler, idari arşivler, freskler ve ikonlarla Bizans manastır hayatının en güzel örneğidir. Ayrıca bu manastırlarda Bizans Devleti’ne ait olan yazışmaların yanı sıra, Osmanlı Devleti’ne ait fermanlar da bulunmaktadır.
Aynaroz bölgesinde dikkat çeken en önemli detay, bu yarımadanın kadınlara yasak olmasıdır. Athanasios, Aynaroz bölgesi ile ilgili olarak, bu bölgeye herhangi bir kadın, dişi bir hayvan hatta sakalsız olanların bile girmesinin yasak olduğunu söylemiştir. Kadının, şeytan ve yılanla özdeşleştiriliyor olması, Aynaroz keşişleri için yeryüzündeki en büyük günahın temsilcileri olarak kadınları görmelerine neden olmaktadır. Öyle ki kadınları uğursuz olarak kabul eden bu keşişlerin, Aynaroz’a bir kadın girmesi durumunda intihar edeceklerini söyledikleri bilinmektedir.
Bölgede bulunan manastırların mimarilerinde Türk-İslam mimarisine dair izler görülmektedir. Türk evlerinde kullanılan cumbalar, geniş saçaklar ve bazı manastırların bahçelerinde bulunan Türk çeşmesi dikkat çekmektedir. Ayrıca bazı manastırların içinde bulunan çiniler, Türk sanatının bu bölgede etkili şekilde kullanıldığını göstermektedir.
1988 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınan Aynaroz bölgesi, kutsal mabede ve saygıdeğer kıyılarına gelen herkesin ruhunda silinmez bir iz, zamansız dinginlik ve derin maneviyat hissi bırakmaktadır.
Centre, UNESCO World Heritage. “Mount Athos”. UNESCO World Heritage Centre. Erişim 08 Haziran 2023. https://whc.unesco.org/en/list/454/
Temi̇Zer, Abidin. “KADINSIZ ŞEHİR AYNAROZ: TARİH, MEKÂN VE YAŞAM”. Studies of the Ottomon Domain 2/2 (28 Şubat 2012), 1-1. https://doi.org/10.19039/sotod.2012214130
TDV İslâm Ansiklopedisi. “AYNAROZ”. Erişim 08 Haziran 2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/aynaroz
“Mount Athos | Monastic Community, Greece | Britannica”. Erişim 08 Haziran 2023. https://www.britannica.com/place/Mount-Athos
“Mount Athos - New World Encyclopedia”. Erişim 08 Haziran 2023. https://www.newworldencyclopedia.org/entry/Mount_Athos
“Mount Athos - World History Encyclopedia”. Erişim 08 Haziran 2023. https://www.worldhistory.org/Mount_Athos/
Yunanca “eikon” sözcüğünden gelen ikon veya ikona, imge, simge, tasvir anlamlarına gelmektedir....
1054 yılında Hıristiyan kiliseler arasında yaşanan büyük ayrılığın ardından İstanbul'da Roma'dan bağımsız...
“Işık Festivali”, “Makkabi Bayramı” olarak da bilinen Hanuka, Yahudiler tarafından her yıl Kislev...
Evanjelizm’in Amerika’ya girmesi ve burada sağlam şekilde inşa edilmeye başlaması, İngiltere’de ortaya...
Obon olarak da adlandırılan Bon festivali, Japonya’da “ataları anma bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bon...
Caynizm’in dünya üzerinde tanınması ve yaygınlık kazanmasında etkili olan en önemli inanç “ahimsa”...
Şia, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali’nin nass ile halife oluğuna inanır ve imametin kıyamete kadar...
Leonardo da Vinci denilince akla gelen eserlerinden biri de hiç şüphesiz Milano’da Santa Maria delle Grazie...
Yahudiler yüzyıllar boyunca seçilmiş halk olmaları nedeniyle kendilerini her zaman diğer toplumlardan ayrı tutmuş...
Aziz Shirdi Sai Baba'nın reenkarnasyonu olduğu kabul edilen Sathya Sai Baba'nın, Hindistan'da başlattığı...