Hıristiyanlık M.S. 1. yüzyılın ortalarında Yahudiye'de, önce Hz.İsa'nın öğretilerine ve daha sonra Tarsuslu Pavlus'un yazılarına ve misyonerlik çalışmalarına dayanarak gelişti. Roma İmparatorluğu’nun sınırları ikinci yüzyılda Avrupa'ya, Kuzey Afrika'ya ve Orta Doğu'ya kadar uzanıyordu. Batı Roma’nın 476'daki çöküşünden sonra Hristiyanlık Doğu Roma İmparatorluğu'nun topraklarında yayılmaya devam etti. Sonraki birkaç yüzyıl boyunca hem Roma şehrinde hem de Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü Avrupa bölgelerinde egemen din haline geldi. Romalılar İslam’la karşılaştıklarında ise üç tane mezhepleri vardı: Nasturilik, Melkaiyye, Yakubiyye’dir.
Nasturilik: Küçük Asya ve Suriye'de ortaya çıkan Hıristiyan mezhebi Nasturilik, adını Antakya Okulu'ndaki Mopsuestia'lı Theodore'un Kristolojik öğretilerinden etkilenen, Konstantinopolis Patriği olan Hıristiyan ilahiyatçı Nestorius'tan almıştır. Hz. İsa'nın birleşik bir kişi olmaktan ziyade, insan İsa ve Tanrı'nın ilahi oğlu olmak üzere iki kişi olarak var olduğunu savunur. Hz. İsa'ya ilişkin bu görüş 431'deki Efes Konsili'nde kınanmış ve bu görüş üzerindeki anlaşmazlık, Doğu'daki Süryani Kilisesi'ni Bizans Kilisesi'nden ayıran Nasturi ayrılığına yol açmıştır. Doğu Kilisesi kendi doktrinini gerçek anlamda Nasturi olarak kabul etmez. Bunun yerine Tanrı ve İsa'nın birbiriyle karışmamış ve ebediyen tek bir kişilik birleşmiş iki öze sahip olduğu yönündeki görüşü benimser.
Nasturiliğin kökenleri beşinci yüzyılda kilisede, Kutsal Üçlü'nün ikincisi olan ilahi Logos'un, İsa Mesih’in insan olarak enkarnasyonunu açıklama ve anlama girişimi şeklinde ortaya çıktı. Nasturilik, Mesih'in insani ve ilahi özlerinin ayrı olduğunu ve iki kişinin insan İsa Mesih'in ve insanda yaşayan ilahi Logos'un olduğunu öğretiyordu. Sonuç olarak Nasturiler, “Tanrı acı çekti” veya “Tanrı çarmıha gerildi” gibi terminolojiyi reddettiler çünkü acı çeken İsa Mesih'in insani yönü onun tanrısallığından ayrıydı. Meryem Ana için “Tanrı'yı doğuran/Tanrı'nın Annesi” terimini reddettiler ve bunun yerine “Mesih'i doğuran/İsa'nın Annesi unvanını önerdiler. Çünkü onlara göre Meryem ilah olanı değil yalnızca İsa'nın insani kişiliğini doğurmuştur.
Melkaiyye: Bu mezhep ortodoks diofizit anlayışının İsa'daki insanlık ve tanrısallık unsurlarının eşdeğer olduğunu doğrulamıştır. Bu görüşü benimseyenler çoğunluk olarak İskenderiye, Kudüs ve Antakya'da bulunmaktadırlar. Bu bölgelerde yaşayanlara, Kadıköy Konsilini destekleyen, “Bizans imparatorunun destekçileri” anlamına gelen bu ismi verdiler. Söz konusu mecliste Hz. İsa'nın iki tabiatı olduğu ve bu tabiatların kendi aralarında birleşmediği; bölünmediği, ayrılmadığı ve hiçbir değişikliğe uğramadığı kabul ediliyordu. Melkai böylece hem Hz. İsa'nın insani doğasını vurgulayan ve tanrısallığın sonradan İsa'nın bedeninde var olduğunu iddia eden Nasturilerden ve tanrısal doğayı vurgulayıp onun insani yönünü ihmal eden Monofizitlerden farklıydılar.
Melkai adı, kilisenin 1054 yılında Katolik ve Ortodoks olarak bölünmesine kadar bu iki ana kiliseye bağlı olan herkesi ifade ederken, bölünmeden sonra Roma ile bağlarını sürdürenlere Katolik Melkailer dendi. İstanbul’un yanında yer alanlar ise Ortodoks Melkailer şeklinde anıldı. Günümüzde Melkai denilince sadece Bizans ritüeline bağlı olan Doğu Katolikleri anlaşılırken, Rum Ortodoks kilisesine mensup olanlar için Ortodoks tabiri kullanılmaktadır. 1054 yılında İstanbul Patriği'nin Katolik kilisesiyle ilişkilerini kesmesinin ardından Melkailer de Roma'yla bağlarını koparmışlardır.
Yakubiyye: Bu mezhep, Hz. İsa'nın gelişiyle birlikte tanrısallık ile insanlığın birleşmesi ve 451 yılında İznik Konsili’nin kararlarına karşı çıkmasıyla doğmuştur. Yakubilik öldürme ve çarmıha germenin Mesih'in özünden doğduğu görüşüdür. Yakubiyye Hz. İsa'da ilahi, tek bir doğanın var olduğunu ve İsa'nın insani yönü özümsediğini iddia etmiştir. Bu anlayışlar, Hz. İsa'daki ilahiyat ve ilim birliğini rakı ve suyun birleşimine benzeterek insanlığın unsurlarının tek bir tabiatta birleştiğine inanmaktadır. Bu görüşlerinden dolayı Yakubiyyeliğin monofizit olduğuna inanılmaktadır.
Çoruh, Haydar. “Rum Melkitlerin Katolik Propagandasına Maruz Kalması (1724-1856)”. Belleten 83/298, 2019, 957-1002.
Frend, W. H. C. “The Gnostic Sects and the Roman Empire”. The Journal of Ecclesiastical History 5/1 (Nisan 1954), 25-37. https://doi.org/10.1017/S0022046900068068
“Di̇lek, Abdullah, "Antakya Ve Tüm Doğu Süryani Ortodoks Patrikliği", T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2013. Erişim 27 Ekim 2023. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/51036.pdf
Yunanca “eikon” sözcüğünden gelen ikon veya ikona, imge, simge, tasvir anlamlarına gelmektedir....
1054 yılında Hıristiyan kiliseler arasında yaşanan büyük ayrılığın ardından İstanbul'da Roma'dan bağımsız...
“Işık Festivali”, “Makkabi Bayramı” olarak da bilinen Hanuka, Yahudiler tarafından her yıl Kislev...
Evanjelizm’in Amerika’ya girmesi ve burada sağlam şekilde inşa edilmeye başlaması, İngiltere’de ortaya...
Obon olarak da adlandırılan Bon festivali, Japonya’da “ataları anma bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bon...
Caynizm’in dünya üzerinde tanınması ve yaygınlık kazanmasında etkili olan en önemli inanç “ahimsa”...
Şia, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali’nin nass ile halife oluğuna inanır ve imametin kıyamete kadar...
Leonardo da Vinci denilince akla gelen eserlerinden biri de hiç şüphesiz Milano’da Santa Maria delle Grazie...
Yahudiler yüzyıllar boyunca seçilmiş halk olmaları nedeniyle kendilerini her zaman diğer toplumlardan ayrı tutmuş...
Aziz Shirdi Sai Baba'nın reenkarnasyonu olduğu kabul edilen Sathya Sai Baba'nın, Hindistan'da başlattığı...