Konya Bilim Merkezi İlimge

Özgür İradeye Karşı Determinizm

 Ayşe Ovalı
 7 dk  47

Özgür iradeye karşı olan eski argüman, determinizmin doğru olduğu varsayımına dayanmaktadır. Determinizm (belirlenimcilik, gerekircilik), her fiziksel olayın doğa kanunlarıyla birlikte tamamen önceki olaylardan kaynaklandığı görüşüdür. Ya da başka bir deyişle her olayın, o olayın olabileceği tek şekilde gerçekleşmesini sağlayan bir nedeni olduğu görüşüdür.

Determinist anlayışa göre 13 milyar yıl önce, Büyük Patlama meydana gelir gelmez evrenin tüm tarihi zaten belirlenmiştir. Gerçekleşen her olay, gerçekleşmeden önce belirli hale gelmiştir. Buna insan kararları da dâhildir. Eğer determinizm doğruysa o zaman şimdiye kadar yaptığımız her seçim, güneş sistemimiz var olmadan önce zaten belirlenmiştir. O zaman bu durumun özgür irade açısından bariz sonuçları vardır. Determinizmin iddiası doğruysa eğer yaptığımız seçimler tamamen önceki olaylardan kaynaklanıyor demektir.

Bir kararı doğuran nedenler, seçiminizden hemen önce beyninizde meydana gelen sinirsel olaylardır. Ancak elbette kararınıza neden olan sinirsel olayların aynı zamanda fiziksel nedenleri de vardır; bunlara daha da eski olaylar neden olmuştur; onlardan hemen önce meydana gelen olaylar. Böylece anbean nedensellik zincirinde geçmişe doğru gidilir. Bu silsile bebekliğinize, hayatınızın ilk olaylarına ve hatta daha da geriye kadar takip edilebilir. Çünkü determinizme göre o ilk olaylar da daha önceki olaylardan kaynaklanmıştır.

Buradan insanın özgür iradesinin olmadığı sonucu çıkıyor gibi görünmektedir. Bu, determinizmin özgür iradeye karşı gelen klasik argümanıdır ve oldukça tartışmalı bir teoridir. Özgür iradeye karşı olan klasik argüman sadece determinizmin doğru olduğunu varsayar. Tartışmanın ardındaki fikir, determinizmin sadece sağduyulu bir gerçeklik olduğudur. Ama aslında bu sağduyulu bir gerçek değildir. 20. yüzyıl fiziğinin ana derslerinden biri, determinizmin doğru olduğunu sağduyu ya da sezgi yoluyla bilemeyeceğimizdir. Determinizm, fiziksel dünyanın işleyişine ilişkin tartışmalı bir hipotezdir. Bu, ancak bazı üst düzey fizik çalışmaları yaparak bilinebilir. Üstelik şu an itibariyle determinizme dair sağlam bir kanıt bulunmamaktadır. Başka bir deyişle en iyi fiziksel teoriler, determinizmin doğru olup olmadığı sorusuna cevap vermemektedir.


Klasik fiziğin (veya Newton fiziğinin) hâkim olduğu dönemlerde, determinizmin doğru olduğuna yaygın olarak inanılıyordu. Ancak 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında fizikçiler Newton’un teorisiyle ilgili bazı sorunlar keşfetmeye başladılar ve sonunda bu teorinin yerini yeni iki teori aldı: Kuantum mekaniği ve görelilik teorisi. Görelilik teorisinin özgür irade konusuyla alakası yoktu. Birçok garip ve ilginç özelliği ile kuantum mekaniği özgür iradeyle son derece ilgiliydi. Bu yeni teori, deterministik olmaktan çok olasılıksal yasalar içeriyordu.

Determinizm, fiziksel açıdan şunu söyler: “A durumundaki bir fiziksel sisteminiz varsa ve bu sistem üzerinde B deneyini gerçekleştirirseniz, C sonucunu elde edersiniz.” Ancak kuantum fiziği şuna benzeyen olasılık yasaları içerir: “A durumundaki bir fiziksel sisteminiz varsa ve bu sistem üzerinde B deneyini gerçekleştirirseniz, iki farklı olası sonuç vardır; C1 ve C2; dahası, C1 sonucunu elde etme şansınız yüzde 50 ve C2 sonucunu alma şansınız da yüzde 50’dir.” Fiziksel bir sistemi aldığımızı, onu A durumuna getirdiğimizi ve üzerinde B deneyi yaptığımızı varsayalım. Şimdi bu deneyi yaptığımızda C1 sonucunu elde etseydik şu soru gündeme gelirdi: “Neden C2 yerine C1 sonucunu aldık?” Dikkat edilmesi gereken önemli nokta, kuantum mekaniğinin bu soruyu yanıtlamamasıdır. Bize bu konuya dair hiçbir açıklama yapmaz. Kuantum mekaniği açısından C1 sonucunu elde etmemize hiçbir şey sebep olmamış olabilir.

Einstein’ın meşhur düşüncesi tüm hikâyenin bundan ibaret olamayacağıydı. “Tanrı evrenle zar atmaz” derken anlatmak istediği, doğanın temel yasalarının olasılıksal olamayacağıydı. Einstein, temel yasaların bize muhtemel tahminleri değil bundan sonra ne olacağını söylemesi gerektiğini düşünüyordu. Böylece Einstein, kuantum seviyesinin altında gizli bir gerçeklik katmanı olması gerektiğini ve eğer bu gizli katmanı bulabilirsek, kuantum mekaniğinin olasılıksal yasalarından kurtulabileceğimizi ve bunların yerine deterministik yasalar koyabileceğimizi düşündü. Elbette eğer gerçekliğin bu gizli katmanını ve doğanın bu deterministik yasalarını bulabilirsek, o zaman neden C2 yerine C1 sonucunu aldığımızı açıklayabilirdik.

Ancak Werner Heisenberg ve Niels Bohr gibi pek çok fizikçi, Einstein’la aynı fikirde değildi. Gerçekliğin kuantum katmanının en alt katmanı olduğunu ve doğanın temel yasalarının olasılık yasaları olduğunu düşünüyorlardı. Bu, en azından bazı fiziksel olayların deterministik olarak önceki olaylardan kaynaklanmadığı, aniden meydana geldiği anlamına geliyordu. Yani hiçbir şey C2 yerine C1 sonucunu elde etmemize neden olmadı; böyle olmasının hiçbir nedeni yoktu; öyle oluvermişti işte. Onlara göre her olay geçmiş ve doğa kanunları tarafından önceden belirlenmemişti; bazı şeyler hiçbir sebep olmadan kendiliğinden olmaktaydı.


Einstein gibi deterministler ile Heisenberg ve Bohr gibi indeterministler arasındaki tartışma hiçbir zaman sonuçlanmadı. Zira her iki görüş için de elimizde sağlam bir kanıt bulunmuyor. Kuantum mekaniği hâlâ atom altı dünyaya dair en iyi teoridir ama kuantum katmanının altında başka bir gerçeklik katmanının olup olmadığını bilinmemektedir. Dolayısıyla determinizmin mi yoksa indeterminizmin mi doğru olduğu belli değildir.

Özgür iradeye karşı olan klasik argüman bu belirsizlik yüzünden geçerli kabul edilmemektedir. Zira bu argüman sadece determinizmin doğru olduğunu varsaymaktadır. Dolayısıyla özgür iradeye karşı olan klasik argüman çökmektedir çünkü bize özgür iradeye sahip olmadığımız sonucuna varmamız için iyi bir neden vermemektedir.

Klasik argümanın başarısızlığına rağmen özgür iradenin düşmanları çıkmaktadır. Hâlâ özgür iradeye karşı ileri sürülebilecek güçlü iki argüman olduğunu düşünenler bulunmaktadır. Bu argümanların her ikisi de klasik argümanı düzeltmeye yönelik girişimler olarak düşünülebilir, ancak bunu tamamen farklı şekillerde yapmaktadırlar.

Özgür iradeye karşı geliştirilmiş ilk argüman bilimseldir ve argümanın temel iddiası, aslında kararlarımızın önceki olaylar tarafından önceden belirlendiğini düşünmek için elimizde psikologlar ve sinirbilimciler tarafından yapılan çalışmalardan derlenen sağlam kanıtlar olduğudur.

İkinci argüman felsefi bir argümandır ve determinizmin doğru olup olmadığının önemli olmadığını söyler. Çünkü indeterminizm de determinizm kadar özgür iradeyle bağdaşmamaktadır. Kısacası eğer kararlarımız belirlenmiyorsa, bunlar hiçbir şeyden kaynaklanmamakta, yani rastgele meydana gelmektedir. Madem kararlarımız rastgele gerçekleşmektedir, o zaman olaylar bizim özgür irademizin ürünleri değildirler.

Bu yeni geliştirilmiş argümanların hiçbiri özgür iradeye sahip olmadığımızı göstermeyi başaramamaktadır. Bilimsel argüman, ilgili psikolojik ve nörobilimsel çalışmaların özgür iradeye sahip olmadığımızı gösteren verilerini kullanıp aksi yöndeki bilgileri görmezden gelmektedir. Felsefi argüman ise verdiğimiz kararımızın herhangi bir şeyden kaynaklanmasa bile sonucunun nasıl bizim kontrolümüz altında kaldığını açıklayamamaktadır.

#Determinizm #İrade #Kuantum #Einstein
0
0
0
Kaynakça

Aldenheim Psychology, “Free Will vs. Determinism”, Erişim 10 Şubat 2024, http://www.aldenhampsychology.com/free-will-v-determinism.html#:~:text=Free%20will%3A%20The%20idea%20that,be%20both%20internal%20and%20external. 

Balaguer, Mark, “Free Will”, The MIT Press, 2014.

Uludağ, Zekeriya, “Determinizm ve Zorunsuzluk”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 8 (1), 257-272, 2015.

Ülken, Hilmi Ziya, “Determinizm Problemi”, Türk Düşüncesi, Dergisi, 2 (7-8), 1-9, 1954.

Van Cleave, Matthew, Jurczak, Paul, Schneck, Christopher, Sjoquist, Douglas, “Introduction to Philosophy”, UCF Pressbooks, 2019.

BENZER MAKALE
Felsefi Düşüncede Arkhe

Felsefi Düşüncede Arkhe

Evrenin nasıl ortaya çıktığı, evrende var olan şeylerin kökeninin ne olduğu sorusu insanlığın en eski ve temel...

Çin Felsefesinde Toplumsal Düzen Fikri

Çin Felsefesinde Toplumsal Düzen Fikri

Yol, kaos ve düzen Çin felsefesinin merkezinde yer alan üç önemli kavramdır. Yol, düşünce...

Nietzsche ve Üstinsan Kavramı

Nietzsche ve Üstinsan Kavramı

Karakteristik pos bıyığı, acı yaşantısı ve kafa karıştıran eserleriyle tanınan Friedrich W. Nietzsche, felsefenin büyük...

Mary’nin Odasına Ziyaret

Mary’nin Odasına Ziyaret

Zihin felsefesinde tartışılagelen en temel konulardan biri fizikalizm üzerinedir 1931 yılında Otto Neurath ve 1932’de...

Bir Basitlik İlkesi: Ockham’ın Usturası

Bir Basitlik İlkesi: Ockham’ın Usturası

Ockham'ın usturasının prensibi genellikle İngiliz teolog, mantıkçı ve bir Fransisken rahibi olan Ockhamlı William'a...

Gazzâli ve Rüya Argümanı

Gazzâli ve Rüya Argümanı

Müslüman filozof ve hukuk bilgini Ebu Hamid el-Gazzâli (1058-1111), Descartes'tan 500 yıl önce...

İnsanı Hayvan Sayan Felsefi Görüş: Animalizm

İnsanı Hayvan Sayan Felsefi Görüş: Animalizm

Türkçeye “hayvancılık” olarak çevirebileceğimiz animalizmin ayırt edici iddiası temel metafizik...

Elealı Zenon ve Paradoksları: Aklın Sorgusu

Elealı Zenon ve Paradoksları: Aklın Sorgusu

Yaklaşık 2500 yıl kadar önce Elealı filozof Zenon ortaya birtakım fikirler attı ve çılgınca sorular sordu. Zenon...

Skolastik Felsefenin Doğuşu

Skolastik Felsefenin Doğuşu

8. ve 15. yüzyıllar Hıristiyan Ortaçağ felsefesinde Skolastik dönem olarak bilinmektedir. Bu dönemde...

George Orwell’in Siyaset Felsefesi

George Orwell’in Siyaset Felsefesi

Orwell’in siyaset felsefesinde temel iki kavram; 1930’ların ortasından hayatının sonuna kadar savunduğu sosyalizm...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER