Han-ı yağma, çanak yağması, tavuk kapma gibi isimlerle bilinen bu Osmanlı geleneğinin tarihi çok eski zamanlara dayanmaktadır. Maria Pia Pedani’nin “Osmanlı’nın Büyük Mutfağı” adlı eserinde anlattığına göre Orta Asya’da başa geçen Han, adeta halkın babası konumundaydı. Bu nedenle Oğuz beylikleri üstünlüklerini göstermek için halkına büyük ziyafetler verirlerdi. Bu ziyafetlerde de Han, çocukları ve eşleri dışında çadırlarının, yiyeceklerinin ve sahip olduğu her şeyin yağmalanmasına gönüllü olarak izin verirdi. Bu geleneğe de “Kenç Liyü” denilirdi. Bu geleneğin zaman içinde değiştiğini ve sadece yiyecekleri yağmalama anlamına geldiğini Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinden öğreniyoruz. Bu, “kenç liyü” sözcüğünü “Bayramlarda ve hakanların düğünlerinde yağma edilmek üzere, otuz arşın yüksekliğinde minare gibi yapılmış bir sofradır.” şeklinde tanımlamasından anlaşılmaktadır. Ayrıca Dede Korkut Hikâyeleri’nden “Kazanın Evinin Yağmalanması” ve “İç Oğuz’a Dış Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü Boyu” adlı bölümlerinde çanak yağması geleneğinden bahsedilmektedir.
Orta Asya’da ortaya çıkan bu geleneğin Osmanlı’da da devam ettiği pek çok tarihi kaynakta görülmektedir. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın 1554’te gerçekleştirdiği Nahçıvan Seferi sonrasında ordusu ile kışladığı Amasya’da çanak yağması gerçekleştirildiği ve yemekler arasında pilav, zerde, koyun söğüşü, sığır kebabı ve çörek bulunduğu da bilinmektedir.
Çanak yağması geleneği her ne kadar Han’ın tebaasının ihtiyaçlarını karşılaması, karınlarını doyurması gibi bir anlam içerse de başka anlamlar da taşımaktaydı. Kutlamalarda, şölenlerde ya da şehzadelerin sünnet düğünlerinde gerçekleştirilen bu gelenek, halkın ve askerin memnun edilmesi amacı taşımakta, yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkisinin tazelenmesi, güven ortamı oluşturmasını sağlamaktaydı. Her ne kadar kapıkulu askerleri padişahın kölesi olsa da sınırların genişletilmesi ve korunması için bu askeri teşkilatın önemi büyüktü.
Bir başka yağma türü, Yeniçerilere ödeme yapılan ve üç ayda bir düzenlenen ulufe törenlerinde gerçekleşirdi. Kapıkulu askerleri sarayın avlusunda beklerken padişahın emriyle sadrazam, yeniçerilerin ekmeğinden bir parça kopartarak töreni başlatırdı. Yeniçeriler de genellikle çorba, zerdeli pilav ve etten oluşan bu yemeklere hücum eder, çanakları aldıktan sonra da dış avluda yemeklerini yerlerdi. Çanak yağmalanmadığı takdirde bu bir başkaldırıya işaret sayıldığından bu durum şüphe uyandırır ve yeniçerilere istekleri sorulurdu. Çanak yağması yapılmaya başlandığında padişaha müjde gider ve kurbanlar kesilirdi.
Osmanlı’daki şenlikleri, düğünleri anlatan Nabi’nin eseri Surname’de çanak yağması geleneği ayrıntısıyla anlatılır. Bunun yanında ayrıca altın ve gümüş yağmasının yapıldığından, hayvan desenli şekerlerin dağıtıldığından da bahsedilmektedir. Surname’de çanak yağmasından bahsedilirken bu gelenek sırasında büyük bir izdiham oluştuğundan ve hediyeleri alabilmek için halkın birbirlerini çiğnediğinden de bahsedilir. Yağma sırasında yaralananlar olduğu gibi hayatını kaybedenlerin de olduğu belirtilmektedir.
Günümüzde bu geleneğin çok insancıl olmadığı düşünülebilir. Ancak Türkistan ile kültürel bağları hala güçlü olan Karakeçeliler’in, düğünlerinde çanak yağmasını geleneğini devam ettirdiği bilinir. Düğünlerde para ya da şeker saçılması gibi geleneklerin de bolluk ve bereket için yapılmakta olup çanak yağması geleneğinin devamı olduğu söylenebilir.
“Milli Folklor”, Osmanlı Devleti’nde Eski Bir Türk Geleneği: Çanak Yağması”. Erişim 11 Ağustos 2023. https://dergipark.org.tr/tr/pub/millifolklor/issue/53509/649341
Aslan, Mehmet. “Osmanlı Saray Düğünlerinde Yağma Geleneği”. Milli Folklor. 2, 1991, 54-57.
Can, Mustafa, “Osmanlı Devleti’nde Eski Bir Türk Geleneği: Çanak Yağması.” Milli Folklor, 125, 2020, 150-162.
Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....
Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...
Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...
Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....
Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...
Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...
Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...
Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....
“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...
Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...