Konya Bilim Merkezi İlimge

Naziler ve Siyonist Ortakları

 Hilal Çelebi Akgün
 9 dk  442

Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini birleştirdi ve Weizmann gibi en seçkin liderlerden bazıları kendilerini müttefik tarafta ilan etti. Ancak Alman Siyonist grubu, o zamanlar küçük bir azınlık olmasına rağmen karşı tarafı tuttu. 1933'ten 1941'e kadar, Hitler'le uzlaşma ve hatta işbirliği politikasına bağlı kaldılar. Nazi otoriteleri Yahudilere zulmetmelerine rağmen Siyonist liderlerle temaslarını sürdürdüler, onlara özel muamele sağladılar ve onları avladıkları "asimilasyoncu" Yahudilerden ayırdılar. Dolayısıyla Hitlerci yetkililerle gizli anlaşma suçlaması Yahudilerin büyük çoğunluğu için geçerli değildi. Ancak Siyonist liderlerin son derece örgütlü azınlığı, sekiz yıl boyunca Nazilerle işbirliği yaptı. Tek amaçları güçlü bir Yahudi Devleti kurmaktı, ırkçı dünya görüşleri ise onları Nazi karşıtı olmaktan çok İngiliz karşıtı yapıyordu.

5 Eylül 1939'da, İngilizler ve Fransızlar Almanya'ya savaş ilan ettikten iki gün sonra, Yahudi Ajansı başkanı Chaim Weizmann, İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'e bir mektup yazdı. Mektubunda "Biz Yahudiler Büyük Britanya'nın yanındayız ve demokrasi için savaşacağız." diyordu. Bu mektup Eylül 1939 tarihli "The Jewish Chronicle"da yayınlanarak Yahudi halkının Almanya'ya karşı savaşını ilan etti. Mektup aynı zamanda Almanya'daki tüm Yahudilerin "Almanya ile savaş halindeki bir ulusun vatandaşları" olarak toplama kamplarında hapsedilmesi sorununu gündeme getiriyordu.

Hitler ve Mussolini iktidardayken Siyonist liderler Faşizm konusunda kararsız davrandılar, zaman zaman anti-Faşist mücadeleyi sabote ettiler ve hatta başkalarıyla işbirliği yapmaya çalıştılar. Siyonistlerin temel amacı Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin'de bir Yahudi devleti kurmaktı. İsrail'in ilk devlet başkanı Ben Gurion, 7 Aralık 1938'de açıkça şunları söyledi: "Almanya'daki tüm çocukları İngiltere'ye götürerek veya çocukların yalnızca yarısını vaat edilmiş topraklara götürerek kurtarmanın mümkün olduğunu bilseydim ikinci çözümü seçerdim. Çünkü sadece bu çocukların hayatlarını değil, İsrail halkının tarihini de hesaba katmalıyız."

Avrupa'daki Yahudilerin kurtarılması, egemen sınıfın öncelikleri arasında yer almıyordu. Onların gözünde elzem olan devletin kuruluşuydu: “Kendimizi, kurtarılabilecek 10.000 kişinin kurtarılmasıyla sınırlamalıyız. Geride kalan milyonların suçlamalarına ve imdatlarına rağmen.” Örneğin ülkenin Nazi Almanya’sından mülteci alımını tartışmak üzere bir araya geldiği Temmuz 1938'deki Evian konferansında Siyonist delegasyonun tutumuna ilham veren de bu fanatizmdi: Siyonist delegasyon mümkün olan tek çözüm olarak 200.000 Yahudi’nin Filistin'e kabulünü talep etti. Yahudi devleti Yahudilerin hayatından daha önemliydi. Siyonist liderlere göre en büyük düşman "asimilasyon"du. Bu bakımdan onlar da, temel kaygılarının kanın saflığı olduğunu düşünen tüm ırkçılar gibi Hitlercilere benziyorlardı.

Hitler'in nihai amacı Almanya'yı ve daha sonra Avrupa'yı tüm Yahudilerden kurtarmak olduğu sürece, Hitlercilerin Siyonistleri kendi planlarına hizmet eden geçerli muhatap olarak görmelerinin nedeni buydu. "Almanya Siyonist Federasyonu", 21 Haziran 1933'te Nazi partisine gönderdiği bir memorandumda kendisini şu şekilde ifade ediyordu: "Irk ilkesini ilan eden yeni devletin kuruluşunda, toplumumuzu bu yeni yapılara uyarlamayı arzu ediyoruz... Yahudi vatandaşlığını tanımamız, Alman halkıyla ve onun ulusal ve ırksal gerçekleriyle açık ve samimi ilişkiler kurmamızı sağlıyor, çünkü biz de bu temel ilkeleri küçümsemek istemiyoruz, çünkü biz de karma evliliklere karşıyız ve Yahudi grubunun saflığının korunmasını istiyoruz. Kimliklerinin bilincinde olan ve adına konuştuğumuz Yahudiler, asimile edilen Yahudilerin onlara karşı duyduğu kırgınlıktan uzak oldukları için Alman Devleti yapısı içinde kendilerine yer bulabilirler. Biz, kendi topluluklarının bilincinde olan Yahudiler ile Alman Devleti arasında sadık ilişkilerin mümkün olduğuna inanıyoruz.” Siyonizm, pratik hedeflerine ulaşmak için, temelde Yahudilere düşman olan bir hükümetle işbirliği yapabileceğini umuyordu.

Nazi yöneticiler, tek amaçları Filistin'de bir devlet kurmak olan Siyonistlere karşı iyi niyetliydiler ve Yahudilerden kurtulmak için ortak amaçlı planlarını destekliyorlardı. Baş Nazi teorisyeni Alfred Rosenberg: "Her yıl Alman Yahudilerinden oluşan bir birliğin Filistin'e nakledilmesi için Siyonizm güçlü bir şekilde desteklenmelidir." diyordu.

Dönemin SS Başkanı Reinhardt Heydrich, "Görünmez Düşman" başlıklı makalesinde iki tür Yahudi arasında bir ayrım yapıyordu: "Yahudileri iki kategoriye ayırmalıyız; Siyonistler ve asimilasyon yanlıları. Siyonistler katı bir şekilde ırksal bir kavramı savunurlar ve göç yoluyla kendi Yahudi Devletlerini kurmaya çalışırlar. İyi dileklerimiz ve iyi niyetlerimiz de onlarla birlikte."

Anlaşılacağı üzere Almanya'daki Siyonist faaliyeti idari tedbirlerle engellemek için hiçbir neden yoktu çünkü Siyonizm’in amacı Yahudileri yok etmek olan Nasyonal-Sosyalist programla çelişmiyordu. Almanya'da Siyonizm’in ayrıcalıklı statüsü nedeniyle Bavyera Gestapo'su 28 Ocak 1935'te polise şu genelgeyi gönderdi: "Filistin'e göç etmeye yönelik faaliyetleri nedeniyle Siyonist örgüt üyelerine kötü muamele yapılmamalıdır."

Siyonist liderler, Yahudi cemaatinin resmen tek temsilcisi olarak tanınmaları karşılığında, dünya anti-Faşistlerinin örgütlemeye çalıştığı boykotu kırmayı dahi teklif etmişlerdi. Ekonomik işbirliği 1933'te başladı. İki şirket kuruldu: Tel Aviv'de "Haavara Şirketi" ve Berlin'de "Paltreu" şirketi. Operasyonun mekanizması şöyleydi: Göç etmek isteyen bir Yahudi, Berlin'deki Wasserman Bank'a ya da Hamburg'daki Warburg bankasına en az 1.000 sterlin yatıracaktı. Yahudi ihracatçılar bu meblağla Filistin için Alman malları satın alabilecek ve karşılık gelen tutarı Filistin poundu olarak Tel Aviv'deki Anglo-Filistin Bankası'ndaki Haavara hesabına ödeyebilecekti. Göçmen Filistin'e vardığında, Almanya'ya yatırdığı meblağın eşdeğerini alıyordu. Ben Gurion, Moshe Sharret, Golda Meir ve Berlin'deki temsilcisi Levi Eshkol da dâhil olmak üzere geleceğin birçok İsrail başbakanı "haavara" girişiminde yer aldılar.

Operasyon her iki taraf için de avantajlıydı: Naziler böylece ambargoyu kırmayı başardılar. Siyonistler Alman mallarını Britanya'da bile satmayı başardılar; diğer taraftan Siyonistler arzu ettikleri "seçici" göçü gerçekleştirebildiler. Yalnızca milyonerler göç edebildi, sermayeleri Filistin'de Siyonist kolonizasyonu geliştirmek için gerekli fonları sağlıyordu. Siyonizm’in amaçları doğrultusunda Yahudi sermayesini Nazi Almanya’sından kurtarmak, onların girişimlerinin gelişmesine olanak sağlamak, çalışamayan ve savaşamayan zavallı Yahudilerin hayatlarını kurtarmaktan daha önemliydi. Zaten diğerleri onlara yük olacaktı. Bu işbirliği politikası 1941 yılına kadar, yani Hitler'in iktidara gelmesinden sekiz yıl sonrasına kadar devam etti. Daha az ayrıcalıklı oldukları için Hitler'in pençesine bırakılan bir Yahudi kitlesi vardı. Isaiah Trunk, "Judenrat" adlı kitabının sonuç kısmında şöyle diyordu: "Yahudi konseylerinin talimatlarına uymasalardı Yahudilerin yüzde ellisi kaçabilirdi."

İtalya’ya gelince, Mussolini'nin İngiltere'ye olan düşmanlığına güvenen Siyonistler, 1922 gibi erken bir tarihte onunla temas kurdular. Mussolini, onları 20 Aralık 1922'de Ekim ayında Roma'ya yaptığı yürüyüşün ardından kabul etmişti. Mussolini, Weizmann'ı 3 Ocak 1923'te ve başka bir kez de 17 Eylül 1926'da kabul etti; Dünya Siyonist Örgütü başkanı Nahum Goldman, 26 Ekim 1927'de Mussolini ile bir toplantı yaptı ve İtalyan lider ona şöyle dedi: "Bu Yahudi devletini kurmana yardım edeceğim.” Bu işbirliği zaten uluslararası anti-faşist mücadeleye karşı bir tür sabotajdı. Tüm Siyonist politikayı, yalnızca Filistin'de bir Yahudi devleti kurma amacına bağladı. Hitler'in Avrupalı Yahudilere yönelik zulmünün en kötü olduğu dönemde bile, savaş sırasında bu işbirliği değişmeden kaldı.

Yahudi sorununu kesin olarak çözmek ve Yahudi halkını kurtarmak üzere kurulan "İsrail'in Özgürlüğü Hareketi" (Lehi) ve onun Filistin'deki ulusal askeri örgütünün (Irgun) görüş ve tekliflerinden ikisi; Yeni Almanya ile yenilenmiş bir İbrani ulusu arasında işbirliğinin mümkün olduğu ve Almanya’ya bir antlaşmayla bağlanan tarihi Yahudi Devleti'nin kurulmasının, Almanya'nın Ortadoğu'daki gelecekteki konumunun güçlendirilmesine katkıda bulunabileceğiydi. Alman hükümetinin 'İsrail'in Özgürlüğü Hareketi'nin (Lehi) ulusal isteklerini tanıması koşuluyla, Ulusal Askeri Örgüt (NMO), Almanya'nın yanında savaşa katılmayı dahi teklif ediyordu. Yapısı ve dünya kavramı nedeniyle NMO, Avrupa'daki totaliter hareketlerle sıkı sıkıya bağlantılıydı.

Konuyla ilgili bir düzine makale yayınlayan İsrail basınına göre, Naziler İzak Şamir ve arkadaşlarının önerilerini hiçbir zaman ciddiye almadı. Müttefik birliklerinin Şamir'in elçisini tutuklamasıyla müzakereler aniden durdu. Grubun diğer üyeleri, Aralık 1941'de Şamir'in İngiliz yetkilileri tarafından tutuklanmasına kadar Nazilerle temaslarını sürdürdü. Böyle bir geçmiş bile İzak Şamir'in Başbakan olmasını engellemedi. Bunun nedeni aslında Siyonist liderlerin hepsinin, iç rekabetlerine rağmen aynı ırkçı hedefi takip etmeleriydi: Tek fatih ve efendi olarak kalabilmek için yerli Arapları terör, kamulaştırma veya sınır dışı etme yoluyla Filistin'den kovmak.

31 Ağustos 1949'da Ben Gurion, İsrail'e gelen bir grup Amerikalı ziyaretçiye şunları söyledi: "Bir Yahudi Devleti kurma hayalimizi gerçekleştirmemize rağmen yalnızca başlangıçtayız. İsrail'de hâlâ yalnızca 900.000 Yahudi var, oysa İsrail'in çoğunluğu Yahudi halkı hâlâ yurtdışında. Gelecekteki görevimiz tüm Yahudileri İsrail'e getirmek." Ben Gurion'un hedefi 1951 ile 1961 yılları arasında dört milyon Yahudiyi İsrail'e getirmekti. 800.000 kişi getirmeyi başardı. 1960 yılında sadece 30.000 göçmen vardı. 1935 ile 1943 yılları arasında yurt dışına sığınan Nazilerin kurbanı olan iki buçuk milyon Yahudi’nin neredeyse %8,5'i Filistin'e yerleşmeye gitti. Amerika Birleşik Devletleri 182.000 kişiyi (%7'den az); İngiltere ise 67.000 (%2'den az) kişiyi kabul etti. Yahudilerin büyük çoğunluğu (1.930.000), yani %75'i Sovyetler Birliği'ne sığındı.

#Naziler #Siyonistler #Hitler #Mussolini #Filistin #Yahudiler
1
0
0
Kaynakça

Dawidowicz, Lucy, "The war against Jews (1933-1945)" Penguin Books, 1977.

Garaudy, Roger, “İsrail, Mitler ve Terör”, Timaş Yayınları, 2019.

Medoff, Rafael & Grobman Alex, “Holocaust Denial: A Global Survey- 2006. Erişim Tarihi: 24.10.2023 http://new.wymaninstitute.org/wp-content/uploads/2017/02/HolocaustDenial2006.pdf 

Segev, Tom, “The Seventh Million: The Israelis and the Holocaust”, Picador, 2000.

Trunk, Isaiah, "Judenrat: The Jewish Councils in Eastern Europe under Nazi”, University of Nebraska Press, 1996.


BENZER MAKALE
Öğretmen Değil Rehber

Öğretmen Değil Rehber

Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...

Pelerinin Altındaki Hançer: Sicarii Suikast Örgütü

Pelerinin Altındaki Hançer: Sicarii Suikast Örgütü

Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...

Birlik ve Konfederasyon Mücadelesi: Amerika iç Savaşı

Birlik ve Konfederasyon Mücadelesi: Amerika iç Savaşı

Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...

Son İsrail-Arap Savaşı: Yom-Kippur Muharebesi

Son İsrail-Arap Savaşı: Yom-Kippur Muharebesi

Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...

Vaat Edilmiş Topraklar Efsanesi ve Siyonizm

Vaat Edilmiş Topraklar Efsanesi ve Siyonizm

Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...

İsrail’i Kuran Terörist Örgütler: Haganah, Irgun ve Lehi

İsrail’i Kuran Terörist Örgütler: Haganah, Irgun ve Lehi

Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...

Protestanlık Uğruna Bir Savaş: 30 Yıl Savaşı

Protestanlık Uğruna Bir Savaş: 30 Yıl Savaşı

30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...

Üç Kralın Savaşı: Vadisseyl Muharebesi

Üç Kralın Savaşı: Vadisseyl Muharebesi

1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...

Şekerin Acı Tarihi

Şekerin Acı Tarihi

Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...

Etkin Azınlık: Moriskolar

Etkin Azınlık: Moriskolar

Müslümanlar, 8. yüzyılla birlikte İspanya topraklarında varlık göstermeye başladı. Önce fetihler...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER