Nasıl Buda Olunur?

Esas ismi Siddhartha Gautama olan Buda, MÖ. 561 yılında Kuzey Hindistan’ın Kapilavatta şehrinde dünyaya gelmiştir. Sakya ailesine mensup asil bir prens olan Siddhartha refah ve zenginlik içinde yaşamıştır.

Siddhartha Gautama’nın doğumu ile ilgili anlatılan efsaneye göre o, Tusita cennetinde yaşayan Tanrısal bir varlıktır ve insanlara olan merhametinden dolayı yeryüzüne gelerek insanları sıkıntılardan kurtarmak istemiştir. Efsanenin devamında annesi kraliçe Mahamaya rüyasında beyaz bir filin rahmine girdiğini görmüştür. Rüya kraliçenin evrensel bir rehber doğuracağı şeklinde yorumlanmıştır. Rüyanın yorumunda olduğu gibi kameri on ay sonunda kraliçenin oğlu Siddhartha dünyaya gelmiştir. Kral oğlu doğunca saray astrologlarından oğlunun geleceği ile ilgili bilgi almıştır. Astrologlar kralın oğlunun büyük bir kral ya da bir münzevi keşiş olacağını söylemiştir. Bunun üzerine kral oğlunun münzevi biri olmaması için onu her türlü kötülükten uzak ve refah içinde yaşatmıştır. On altı yaşında evlenen Siddhartha’nın Rahula adında bir oğlu olmuştur. Yirmi dokuz yaşında saraydan dışarıya çıktığı bir gün Siddhartha, hasta ve yaşlı insanlar görmüştür. Bu gezisi sırasında bir cenazeye rastlamış ve bu durumların kendi başına gelip gelmeyeceğini sormuştur. Arabacısı olan kişi hastalık, yaşlılık ve ölümün herkesin başına geleceğini söylemiştir. Gördüğü bu manzaralar karşısında şaşkınlık içinde olan prens, münzevi bir kişinin mutluluk içindeki durumunu görünce onun bu haline gıpta etmiştir. Hastalık, yaşlılık, ölümün herkesin başına geleceğini öğrenen ve tüm bunlara rağmen münzevinin mutluluk içinde olan yaşamını düşleyen Gautama derin bir değişim yaşamıştır.

Siddhartha yaşadığı bu deneyimin ardından saraydan ayrılmak istemiştir. Ancak babası oğlunun bir münzevi olmaması için ona ne isterse yapacağını söylemiş, bunun üzerine Siddhartha kendisinin hastalık, yaşlılık ve ölümden uzak olmak istediğini dile getirmiştir. Bu istekler üzerine kral bunları yapamayacağı için sessiz kalmıştır. Gautama dünyada gördüğü bu kötülükler ve babasından aldığı olumsuz yanıt üzerine dünya hayatına sırt çevirmiş, prens elbiselerini çıkarıp bir münzevi gibi giyinmiş ve saçlarını keserek ormana girmiştir. Dilenci bir rahip olarak gezinen Siddhartha, iki mürşidden dersler almaya başlamıştır. Fakat bunu yeterli bulmayan Siddhartha, meditasyon ve derin tefekkür üzerine çalışmalara başlamıştır. Meditasyon uygulamalarında son derece ustalaşan Gautama günlük yiyeceğini bir bezelye tanesine düşürmüştür. Bedensel olarak son derece zayıf ve neredeyse ölecek duruma gelen Siddhartha bedene yapılan bu eziyetin yeniden doğuşa engel olmayacağını anlamış, bir kadının verdiği pirinç kasesini kabul etmiştir.

Gautama’nın çileci yaşam tarzı nedeniyle yanındaki arkadaşları onu terk etmiştir. Yalnız başına hayatına devam eden Siddharta nefsine yapılan eziyetlerin bir çözüm olmadığını anlamıştır. Gaya şehri yakınlarında "Bodhi"(incir) ağacının altında oturmuş ve doğum-ölüm ötesindeki hakikate ulaşana kadar buradan kalkmayacağına yemin etmiştir. Derin meditasyon durumu yaşayan Siddhartha, kötülerin kralı olarak kabul edilen Mara tarafından engellenmek istenmiştir. Siddhartaha’nın üzerine yağmur, rüzgar kayalar, küller, çamur göndermiş fakat ona engel olamamıştır. Daha sonra Mara Gautama’nın yanına kızlarını göndermiş ve onu derin düşüncelerinden uzaklaştırmayı denemiştir. Bununla da başarılı olamayan Mara, yedi yıldır peşinde olduğu Siddhartaha’nın yanından ayrılmıştır. Gece boyunca meditasyona devam eden Siddhartha, cehalet uykusundan uyanmış, hakikatin bilgine ulaşmış ve zihni nihayetinde aydınlanmıştır. Yedi senenin ardından yaşadığı bu tecrübe ile “Buda” (eren, ermiş) ismi ile anılmaya başlamış ve ulaşmış olduğu hakikatin bilgisini insanlara öğretmek için çabalamıştır.