Uhud Gazvesi, Mekke müşriklerinin Medine’deki Müslümanları yok etmek amacıyla Bedir’in ardından gerçekleştirdikleri ikinci büyük saldırıdır. Uhud’un müşrikler için önemli bir diğer hedefi ise Bedir’de yaşadıkları hezimetin intikamını almaktır. Abdullah b. Ebu Rebia, İkrime b. Ebu Cehil ve Safvan b. Umeyye gibi Bedir’de yakınlarını kaybeden bazı Kureyşliler, Mekke’ye hayli kârlı bir ticaret kervanıyla dönen Ebu Süfyan’ın yanına gelerek bir teklifte bulundular: “Muhammed bize gerçekten bozgun yaşattı, en iyi adamlarımızı öldürdü. Ölülerimizin intikamını almak için kervandan elde ettiğimiz kârı savaş teçhizatına harcayalım.” Bedir'de oğlu öldürülen Ebu Süfyan bu teklifi kabul etti. Yıl boyunca yapılan hazırlıklar sonucunda 2000’i ücretli toplam 3000 kişilik bir ordu hazırlandı. Ebu Süfyan kumandasındaki orduda 700 zırhlı, 200 atlı asker ve 3000 deve vardı.
Bu savaş, Uhud Dağı'nın yanında yapıldığı için bu dağın adıyla anılmıştır. Uhud Dağı, Medine’nin kuzeyinde yer alır. Mescid-i Nebevi’den dokuz buçuk kilometre uzaklıktadır. Uhud Dağı kırmızı granit kayalardan oluşur ve çok sayıda tepeye sahiptir. Güney tarafında Ayneyn adında, savaştan sonra Okçular Tepesi olarak isimlendirilen küçük bir dağ vardır.
Müşriklerin Medine’nin karşısında Ayneyn mevkiinde vadide bir dağın eteğinde konakladığını duyan Peygamber (sav) ashabına şöyle demiştir: "Rüyamda bir sığır ve kılıcımın ucunda kırık gördüm. Ayrıca elimi sağlam bir zırhın içine sokuyordum. Hayırdır inşallah! Onu Medine’ye yordum." Rasulullah (sav) savaş stratejisini görüşmek için ashabını topladı. Kendisi gördüğü rüya üzerine Medine’de kalınmasını, kadınların ve çocukların kalelere yerleştirilerek savunma savaşı yapılmasını tercih ettiğini belirtti. Özellikle Bedir Gazvesi’ne katılamayan gençler ve Hz. Hamza, Sa‘d b. Ubâde, Nu‘mân b. Mâlik düşmanla şehir dışında savaşılmasında ısrar ettiler. Peygamber (sav) yenilgiye uğramalarından endişe duyduğunu bildirmesine rağmen çoğunluğun görüşüne uyularak karar verildi.
Şehirden çıkıp çıkmama üzerine yapılan istişareler sonucu şehrin dışında savaşılmak üzere karar alındı. 15 Şevval Cumartesi günü şehirden ayrılmak istemeyenler arasında olan Abdullah b. Übey b. Selûl, Medine ile Uhud arasında Şavt mevkiine geldiklerinde peygamber (sav) için, "Onların sözünü dinledi, bana asi oldu. Ey insanlar, burada kendimizi ne için öldüreceğimizi bilmiyorum" diyerek yaklaşık 300 kişi ile geri döndü.
Her şeye rağmen siyah bir bayrak ve üç sancak çekilerek yola devam edildi. Bu üç sancak; Mus’ab b. Umeyr’in taşıyıp, o öldürülünce de Ali b. Ebî Talip’in taşıyacağı Muhacirlerin sancağı, Useyd b. Hudayr’ın taşıdığı Evslilerin sancağı ve Habbab b. Münzir’in taşıdığı Hazreclilerin sancağıydı.
Müslümanların yanlarında sadece iki at ve yüz zırhlı asker vardı. Müslümanların sayısı 700 civarındaydı. Peygamber (sav) savaş planında en önemli görevi Abdullah b. Cübeyr komutasındaki okçulara vermişti. Savaş hazırlıkları yapıldıktan sonra onların vazifelerini kendilerine son defa hatırlattı: “Bizleri koruyunuz. Zira biz onların arkadan saldırmasından korkuyoruz. Onları yenilgiye uğrattığımızı görseniz dahi biz onların karargâhlarına girmedikçe burada kalın ve yerinizi terk etmeyin. Hatta öldürüldüğümüzü görseniz de bize yardım etmeyin ve bizi savunmayın. Ya Rabbi! Seni onlara şahit tutuyorum. Onların atlarına ok atınız çünkü atlar okların üzerine gelmezler.”
İki ordu arasında savaş kızışınca müşrikler karargahlarına çekildiler. Müslümanlar savaşın ilk anında üstündüler. Müslümanlardan şehit olanlar vardı. Vahşi, Hz Hamza’ya bir kayanın altında pusu kurdu. Kendisine yaklaşınca mızrağını fırlattı ve onu öldürdü. Savaşın bu anında İslam bayrağını taşıyan ve İslam davetçisi Mus’ab b. Umeyr de şehitlerden biriydi.
Okçular, müşriklerin yenildiğini zannedip Abdullah b. Cübeyr’e “Ganimet, ganimet… Arkadaşlarınız üstün geldi, daha ne bekliyorsunuz” dediler. Abdullah ise “Allah Resulü’nün (sav) size söylediklerini unuttunuz mu?” deyince “Vallahi, kesinlikle insanların yanına varıp ganimetten pay alacağız” cevabını verdiler. Sonra da ganimet toplamaya gittiler.
Bu savaş sırasında henüz Müslüman olmamış olan müşriklerin süvari birliğinin komutanı Halid b. Velid, Müslümanları arkadan sarmak için uygun fırsatı yakaladığını görmüştü. Süvarileriyle etraflarını çevirerek Müslümanları kıskaca aldı. Müşrikler de bu durumu görünce tekrar savaşa dönüp Müslümanları iki yönden de kuşattılar. Bu nedenle Müslümanlar, ilk pozisyonlarını kaybedip plansız bir şekilde savaşmaya başladılar. Müslümanlar, Allah Resulü (sav) ile iletişimlerini kaybetmişlerdi. Ayrıca onun öldürüldüğü söylentisi de yayılmıştı. Bunun üzerine Müslümanlar dehşete düşüp şaşkına döndüler. Allah Resulü’nün (sav) hayatta olduğunu ilk öğrenen Ka’b b. Malik oldu. Hemen Müslümanlara seslenip durumu bildirdi.
Savaş alanında Peygamber'in (sav) çevresinde bulunan az sayıda bir grup direndi. Hz. Peygamber, etrafında sahabiler olduğu halde Uhud kayalıklarına çekildi. Bu sırada Ebu Süfyan ve arkadaşları kayalıklara doğru ilerlemeye kalkıştılarsa da Müslümanlar attıkları taşlarla düşmanları uzaklaştırmayı başardılar. Ebû Süfyân’ın, “Savaş sırayladır; bugün Bedir Savaşı’na bedeldir” sözlerine mukabil Hz. Ömer, “Evet ama eşit değiliz. Zira bizim ölülerimiz cennette, sizin ölüleriniz cehennemdedir” karşılığını verdi.
Müşrikler orayı terk eder etmez Peygamber (sav) şehitlerin defnedilmesini emretti. Uhud Gazvesi’nde Müslümanlar yetmiş şehit vermiştir. Şehitler ikişer üçer kişi olarak aynı kabirde kefensiz ve üzerlerindeki elbiselerle birlikte defnedildi.
Apak, Adem. Ana Hatlarıyla İslam Tarihi. 4 Cilt. Ensar Yayınları, 26. Basım, 2021.
İbn Hişam. Hz. Peygamber’in Hayatı (Muhtasar Siretü İbn Hişam. Ketebe Yayınları, 2021.
Sallabi, Prof. Ali Muhammed. Siyer-i Nebi (Medine Dönemi). 2 Cilt. Ravza Yayınları, 8. Basım, 2019.
Umerî, Prof. Dr. Ekrem Ziya. Sahih Rivayetlere Göre Hz Peygamber’in Hayatı. Beka Yayınları, 2020.
718 yılında başlayan ve yaklaşık sekiz asır boyunca devam eden, 1492 yılında Gırnata’nın işgal edilip Endülüs...
Suriye, Mısır, Filistin ve Ürdün bölgelerinin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı...
Cahiliye Dönemi’nde Mekke'de bozulan asayişi temin etmek adına bir araya gelinerek kurulan topluluğa Hilfü’l-Fudûl...
Amr B Luhay, putları Hicaz bölgesine getirerek, Araplara putperestliği öğreten kişi olarak bilinir. Bazı rivayetlere...
Haberleşme ihtiyacı insanlık var olduğundan beri mevcuttur. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla insanlar ilk çağlardan...
İslam topraklarında ortaya çıkmış olan medrese geleneği, İslam eğitim sisteminin temel kurumudur. Sözlükte...
Şii Karmati Devleti tarafından 929-930 yıllarında Mekke şehri ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Karmati oluşumları...
Avarız, arıza kelimesinin çoğuludur. Kelime; kaza, bela, beklenmedik engel manasına gelir. İkincil anlam olarak olağanüstü...
İtalya Yarımadasından bir boğazla ayrılan Sicilya Adası, Müslümanlar tarafından 827 yılında ele geçirilmiştir....
Amvas vebası Hz. Ömer döneminde meydana gelen İslam tarihinin ilk salgın hastalığıdır.