Hendek Gazvesi, sonuçsuz kalan Uhud Savaşı’nın bir devamı olarak değerlendirilmektedir. Uhud Savaşı’nda Müslümanlar çok kayıp verseler de Mekkeli müşrikler amaçlarına ulaşamamış, Müslümanları yok etmeyi başaramamışlardı. Bundan dolayı daha kapsamlı ve organize bir saldırıya karar verdiler. Yahudiler ve Mekke müşriklerinin girişimiyle Müslümanlara karşı Kureyşliler, Müşrik Araplar ve Yahudiler ilk kez üçlü bir ittifak oluşturdu. Kureyşli müşrikler, Yahudilerin de desteğiyle Arap Yarımadası’nın bütün güçlerini Müslümanlara karşı birleştirdiler. Bundan dolayı Hendek Gazvesi, Kuran’ı Kerim’deki bir sureye de adını veren Ahzab (Gruplar) adıyla da anıldı.
Siyer ve meğazi âlimlerinin çoğunluğu, Hendek Gazvesi’nin hicri 5. yılın Şevval ayında yapıldığı görüşündedir. Bazıları ise hicretin 5. yılının Zilkade ayında olduğunu ileri sürmektedir. Savaştan önce Müslümanlar, düşmana karşı birbirleriyle teyakkuz halindeydiler. Bu sebeple düşmanın her bir faaliyeti takip ediliyordu. Hayber’den çıkıp Mekke’ye giden Yahudilerin faaliyetleri de en başından itibaren izlenmekteydi. Mekke’ye gelen Yahudi heyetiyle Kureyş ve Gatafan arasında yürütülen tüm faaliyetlerden haberdardılar. Alınan bilgiler doğrultusunda Rasulullah (s.a.v.) müdafaa için gerekli çalışmaları başlattı ve sahabeyle istişare etmek için bir toplantı yaptı. Muhacir ve Ensar’ın ileri gelen komutanları bir araya geldi. Karşı karşıya oldukları tehlikelilerden bahsedildi. Yapılan istişarelerde Selman-ı Farisi bir fikir ortaya attı. Vakıdî bu olayı şöyle naklediyor:
Selman “Bizler Fars toprağında düşman süvarilerinin baskınlarından korktuğumuz zaman etrafımızı hendekle çevirirdik. Ya Resulullah! Biz de hendek kazalım.” dedi. Onun bu görüşünü Rasulullah (s.a.v.) ve Müslümanlar beğendi.
İstişareler sonucu Selman-ı Farisi’nin tavsiyesi ile Arabistan’da ilk kez uygulanacak yeni bir savunma taktiği olan hendek kazılmasına karar verildi. Rasulullah ve ashabından bir grup kazılacak hendeğin yerini tespit etmek keşfe çıktılar. Rasulullah (s.a.v.) stratejik bir yer seçti: Sırtını Sel'a Dağı’na veren bir ordu, gelebilecek taarruzlara karşı güven içinde olacaktı. Bu minvalde Rasulullah (s.a.v.) de İslam Ordusu’nun sırtını Sel dağına dayamak ve orduyu bu şekilde konumlandırmak istiyordu. Bu yerin seçilmesi son derece isabetli olmuştu. Medine’nin kuzey tarafı açıktı, düşman Medine’ye oradan rahatça girebilirdi. Diğer yönler ise düşmanın girmesine uygun değildi, korunaklıydı. Güneyde birbirine bitişik sur gibi yükselen evler vardı. Diğer taraflar da sık hurma ağaçlarıyla kaplı doğal bir kale gibiydi. Kureyza Yahudileri ile Rasulullah (s.a.v.) arasında daha önce yapılmış bir anlaşma vardı. Güneydoğuda da Kureyza Yahudilerine ait yüksekçe konumlanmış evler, Müslümanları arkalarından gelmesi muhtemel saldırılardan koruyacaktı.
Hendek kazımında Muhacirler Medine’nin Râtic’ten Zubâb’a kadar kısmını, Ensar ise Zubâb’tan Beni Ubeyb Dağı’na kadar olan kısmını üstlenmişlerdi. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte bütün Müslümanların yer aldığı hendek kazılması faaliyeti altı günde, müşrikler Medine’ye ulaşmadan tamamlandı. Hendek düz bir çizgi yerine daha güçlü bir savunma oluşturması için büyük bir ‘N’ harfi şeklinde düşünüldü.
Hendek taktiği Araplar tarafından bilinmiyordu. Hendeği gören müşrikler şaşırdılar ve ne yapacaklarını bilemediler. Planları alt üst olmuştu. Hendekler, düşman atlısı dörtnala gelse bile aşamayacakları genişlikte kazılmıştı. Derinliği ise içine bir asker düşmesi ya da girmesi durumunda buradan kaçıp kurtulamayacağı şekilde ayarlandı.
Savaş fiilen başlamış olsa da aradaki hendek engelinden dolayı yüz yüze çarpışmalar gerçekleşmiyordu. Taraflar birbirlerine ancak uzaktan ok atabiliyorlardı. Hendeği aşma gayretine giren müşrikler ise hemen ok yağmuruna tutulup geri püskürtülüyordu. Savaşın gidişatı Müslümanların lehine ilerliyordu. Müşrik tarafın erzağı gün geçtikçe azalıyor, sabırları da tükeniyordu. Şehri ele geçirme ümitleri tahmin etmedikleri bir şekilde kaybolmuştu.
Müslümanlar için tehlike hiç yok değildi. İçlerinde bulunan münafıklardan dolayı öngörülemez bir tehdit altındaydılar. Bu tehlikenin iyice arttığı sırada Müslümanları sıkıntıdan kurtaracak bir gelişme yaşandı. Müşrik ordusu içerisinde yer alan Nuaym b. Mes’ud, Müslüman muhafızlardan izin alıp Rasulullah (s.a.v.)’in yanına geldi. İslam’ı kabul ettiğini, izin verdiği takdirde Medine’nin bu sıkıntılı durumdan kurtarılmasına yardımcı olabileceğini söyledi. Nuaym, hem müşrikler hem de Yahudiler tarafından tanınan ve güvenilen bir kişiydi. Hiç kimse onun İslam’a girdiğini bilmiyordu. Peygamber (s.a.v.) teklifi kabul etti ve Nuaym b. Mes’ud planını uyguladı.
Hem Rasulullah (s.a.v.)’in aldığı doğru tedbirler hem de Nuaym b. Mes’ud’un taktiği neticesinde Mekkeli müşriklerin Medine’yi alma ihtimali tamamen ortadan kalktı. Herhangi bir kayıp vermeden müttefik ordusunu Medine’den uzaklaştırdıkları için bu gazve Müslümanlar adına büyük bir zafer niteliğindeydi.
Apak, Adem. Ana Hatlarıyla İslam Tarihi. 4 Cilt. İstanbul: Ensar Neşriyat, 26.baskı., 2021.
Sallabi, Prof Ali Muhammed. Siyer-i Nebi Medine Dönemi. 2 Cilt. İstanbul: Ravza Yayınları, 2019.
Yazıcı, Muhammed. Hz Peygamber’in Hayatı. İstanbul: Ketebe, 2021.
718 yılında başlayan ve yaklaşık sekiz asır boyunca devam eden, 1492 yılında Gırnata’nın işgal edilip Endülüs...
Uhud Gazvesi, Mekke müşriklerinin Medine’deki Müslümanları yok etmek amacıyla Bedir’in ardından...
Suriye, Mısır, Filistin ve Ürdün bölgelerinin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı...
Cahiliye Dönemi’nde Mekke'de bozulan asayişi temin etmek adına bir araya gelinerek kurulan topluluğa Hilfü’l-Fudûl...
Amr B Luhay, putları Hicaz bölgesine getirerek, Araplara putperestliği öğreten kişi olarak bilinir. Bazı rivayetlere...
Haberleşme ihtiyacı insanlık var olduğundan beri mevcuttur. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla insanlar ilk çağlardan...
İslam topraklarında ortaya çıkmış olan medrese geleneği, İslam eğitim sisteminin temel kurumudur. Sözlükte...
Şii Karmati Devleti tarafından 929-930 yıllarında Mekke şehri ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Karmati oluşumları...
Avarız, arıza kelimesinin çoğuludur. Kelime; kaza, bela, beklenmedik engel manasına gelir. İkincil anlam olarak olağanüstü...
İtalya Yarımadasından bir boğazla ayrılan Sicilya Adası, Müslümanlar tarafından 827 yılında ele geçirilmiştir....