İslam’ın doğduğu topraklar olan Mekke’nin kalbinde yer alan Kâbe, Müslümanların kıblesi olması bakımından önemlidir. Yüzyıllardır milyarlarca Müslümanın bağlılığını ve hayranlığını kazanmış bu kadim yapının bir parçası olan altın oluk, zengin ve anlamlı bir tarihe sahiptir.
Oluk kelimesinin Arapçadaki karşılığı mes‘ab veya mîzâb olarak karşımıza çıkmaktadır. Mîzâb kelimesinin ise Arapçaya Farsçada “akmak” anlamında kullan bir kelime vasıtası ile geçtiği tahmin edilmektedir. Bu yapı için Türkçede her ne kadar oluk kelimesi kullanılıyor olsa da Arapçada yaygın olarak mîzâbü’l-Kâ‘be ve mîzâbü’r-rahme tabirleri kullanılmaktadır.
Altın oluk, Kâbe’nin kuzeybatı duvarının üst tarafını ortalayacak şekilde konumlandırılmıştır. Yapılış amacı ise; yağmur yağdığında Kâbe’nin tavanındaki suyun, oluğun altında kalan Hicr-i İsmail’in çevrelediği alana akarak tahliye edilmesini sağlamaktır. Altın kaplamalı ahşaptan yapılmıştır ve 2,58 metre uzunluğunda, 0,25 metre genişliğinde, 0,16 metre yüksekliğindedir. Oluğun kaplanmasında altının tercih edilmesi, Müslümanların en kutsal mekânı olan Kâbe'ye duydukları derin saygı ve hürmet dolayısıyladır.
Kâbe, Hz. İbrahim tarafından ilk inşa edildiğinde üstü açık bir şekilde bırakılmış; Hz. Peygamber’in dördüncü kuşaktan dedesi olan Kusay, Kâbe’nin yeniden inşasında açık olan bu çatıyı hurma ve ağaç dalları ile örtülmüştür. Mekke’nin yönetiminin Huzaa kabilesinden Kureyş kabilesinin eline geçtiğinde Kâbe tekrar bir inşa ve onarım sürecinden geçmiştir. Hz. Peygamber’in otuz beş yaşlarında olduğu dönemde ise Kâbe’nin üzeri yine açık bir vaziyetteydi. Kureyşliler tarafından Kâbe bir tavan ile kapatıldığında üzerine bir oluk yapılma ihtiyacı doğdu. Böylece Kâbe bir bina halini almış oldu.
Sonraki süreçlerde Kâbe’nin farklı dönemlerde pek çok sefer tadilata uğraması, binaya sonradan eklenen yapıların da tekrar onarılmasına sebep oldu. Kimi dönemlerde ise oluk tamamen değiştirildi. Zira dönemin bazı hükümdarları, Kâbe’ye gösterdikleri hürmet ve kıymet sebebiyle yeni oluklar imal ettirerek bunları hediye olarak Mekke’ye göndermişlerdir.
Oluğun yeri Kâbe’yi genişletmek ve yeniden inşa etmek isteyen Abdullah b. Zübeyr tarafından 684 yılında değiştirilmiş, 693 yılında ise Emevî valisi Haccac bin Yusuf es-Sakafi tarafından eski yerine konulmuştur. Bu dönemlerde Kâbe’nin duvarına eklenen oluk, yapı malzemesi olarak günümüzdeki şeklinden farklı bir biçimdedir. Zira bu döneme kadar altın oluk için kullanılan yapı malzemesi ahşap olup herhangi bir dış kaplamasının olmadığı bilinmektedir. Günümüzdeki altın malzemeli yapısına en fazla benzeyen ilk şekli, Emevi halifelerinden Velid b. Abdülmelik’in verdiği bir emirle, dönemin Mekke valisi olan Halid b. Abdullah tarafından yaptırılmıştır. Kimi dönemlerde ise bazı halifeler, melikler ve bazı önemli şahıslar tarafından gönderilen olukların gümüş kaplama oldukları ve belli bir dönem kullanıldıkları da kaynaklarda geçmektedir. Bunun en kayda değer örneği ise Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın 1553 yılında, gümüş levha kaplı bir oluğu Mekke’ye göndererek eski oluğu muhafaza etmek amacıyla İstanbul’a getirtmesidir. Kanuni’nin gönderdiği gümüş oluğun uzun bir müddet Kâbe’nin duvarında kalması, yaklaşık yüz yıl boyunca bu oluğun “gümüş oluk” olarak adlandırılmasına sebep olmuştur. Sonraki padişahlar tarafından gönderilen altından imal edilmiş olukların tekrar kullanılır hale gelmesi ile birlikte oluk yeniden “altın” unvanına kavuşmuştur. Altın oluğun günümüzde kullanılan son şeklinin ise Sultan Abdülmecid tarafından 1856 yıllarında, eskiyen oluğun yerine koyulması için gönderilen oluk olduğu bilinmektedir.
Kâbe Müslümanlar için daima kıymet verilen ve hürmet gösterilen bir yapı olmuştur. Ancak bu kıymet ve hürmet sadece Kâbe’nin binası yahut yapısı ile sınırlı kalmayarak ona ait olan yapılar için de söz konusu olmuştur. İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren Müslümanlar ve Müslüman yöneticiler tarafından bu teveccühe mazhar olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Alarabiya, “تعرف على قصة ومواصفات أصغر قطعة في الكعبة المشرفة”. (Kutsal kabedeki en küçük parçanın hikayesini öğrenin) Erişim: 19 Kasım 2023. https://www.alarabiya.net/saudi-today/2018/11/19/
Çobanoğlu, Ahmet Vefa. “Sultan I. Ahmed Devrinde Kâbe’nin Tamiri”. Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi 12 (1993-1994), 37-38.
Özel, Ahmet. “Altın Oluk”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 2/537-538. İstanbul: TDV Yayınları, 1989.
718 yılında başlayan ve yaklaşık sekiz asır boyunca devam eden, 1492 yılında Gırnata’nın işgal edilip Endülüs...
Uhud Gazvesi, Mekke müşriklerinin Medine’deki Müslümanları yok etmek amacıyla Bedir’in ardından...
Suriye, Mısır, Filistin ve Ürdün bölgelerinin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı...
Cahiliye Dönemi’nde Mekke'de bozulan asayişi temin etmek adına bir araya gelinerek kurulan topluluğa Hilfü’l-Fudûl...
Amr B Luhay, putları Hicaz bölgesine getirerek, Araplara putperestliği öğreten kişi olarak bilinir. Bazı rivayetlere...
Haberleşme ihtiyacı insanlık var olduğundan beri mevcuttur. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla insanlar ilk çağlardan...
İslam topraklarında ortaya çıkmış olan medrese geleneği, İslam eğitim sisteminin temel kurumudur. Sözlükte...
Şii Karmati Devleti tarafından 929-930 yıllarında Mekke şehri ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Karmati oluşumları...
Avarız, arıza kelimesinin çoğuludur. Kelime; kaza, bela, beklenmedik engel manasına gelir. İkincil anlam olarak olağanüstü...
İtalya Yarımadasından bir boğazla ayrılan Sicilya Adası, Müslümanlar tarafından 827 yılında ele geçirilmiştir....