Güneydoğu Avrupa’dan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir alanda hüküm süren ve asırlarca varlığını devam ettiren Osmanlı Devleti, hazinesinde çok sayıda değerli eşya barındırmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin maddi ve manevi mirasları 1923’te varisi Türkiye Cumhuriyeti’ne devredildi. Osmanlı’dan kalan bu değerli mirasların çoğu İstanbul’da bulunan Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenmektedir.
Kaşıkçı Elması, Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenenler arasında tarihçesi, hikayesi ve değeri bakımından önem arz eden miraslardan biridir. Uluslararası literatürde “The Spoonmaker’s Diamond veya Turkey II Diamond” olarak nitelendirilen Kaşıkçı Elması Topkapı kayıtlarına göre 86 karattır. Armut dış şekilli ve tek yönlü gül kesimli elmasın etrafında Mazarin ya da Peruzzi kesimli 49 adet küçük elmas bulunmaktadır. Ana elmasın ağırlığı 17,1213 gramdır.
Armut şekline benzeyen elmasın yarısı hakiki elmastan yarısı da muhtemelen kalaydan yapılmış foya denilen bir kopyadan oluşturulmuştur. Foyası, taşa bakıldığında tamamının elmasmış gibi görünmesini sağlayan yanılsamayı sağlamaktadır. Bu bulgular ilk kez 1968’de yapılan incelemeler esnasında elmasın arkasının delinmesiyle bulunmuştur. Yapılan incelemenin sebebi o sıralarda Türkiye’yi ziyaret eden dönemin SSCB Başbakanı Kosigin’in elmasın sahte olduğunu ve gerçeğinin kendi ülkelerinde olduğunu söylemiş olmasıdır. Ancak yapılan incelemelerden sonra Kosigin’in iddiaları tekzip edilmiş ve elmasın hakiki olduğu saptanmıştır.
Kaşıkçı Elması 1825 yılında dönemin Osmanlı Padişahı Sultan II. Mahmud tarafından mücevher haline getirilmiştir. Ancak elmasın ne zaman, nasıl ve kim tarafından İstanbul’a getirildiği bilgisi günümüzde dahi açığa kavuşturulamamıştır. Bu konu hakkında yaygın olarak anlatılan üç rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetler zamansal ve mekânsal olarak birbiriyle tezat bir ilişki içerisinedir. Hatta söz konusu rivayetler mantıksal ve bilimsel açıdan da birtakım hatalar barındırmaktadır.
İlk rivayete göre 1669 yılında İstanbul’un Fatih semtinde bulunan Eğrikapı çöplüğünde çöpleri karıştırarak kendisine erzak temin etmek isteyen fakir bir adam iri ve parlak bir taş bulur. Daha sonrasında bu taşı kaşıkçıya götürerek üç kaşık karşılığında taşı takas eder. Kaşıkçı da taşı kuyumcuya on akçe karşılığında satar. Meslektaşlarıyla istişare eden kuyumcu taşın elmas olduğu kanaatine varır. Kuyumcu da arkadaşlarına sus payı vererek bu durumun yayılmasını her ne kadar istemese de kuyumcunun arkadaşları sus payında mutabık kalamazlar ve kavga ederler. Kuyumcubaşının kulağına giden bu olay sonucunda kuyumcubaşı hepsine birer kese altın vererek elmas olduğu tahmin edilen o taşı satın alır. Bu olay kulaktan kulağa yayılarak dönemin devlet büyüklerinden Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’ya ulaşır. Akabinde IV. Mehmed’in kulağına giden bu mesele sonrasında padişah, hatt-ı hümayun yayımlatarak taşın saraya getirilmesini sağlar. Nihayetinde sarayın elmas tıraşçısının taşı işlemesiyle ortaya muazzam bir elmas çıkar. Padişah ise bu durumu fark eden kuyumcuyu kapıcıbaşılık rütbesi ile onurlandırır.
Bir diğer rivayete göre dönemin Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Napoleon Bonaparte tarafından Mısır’a sürgüne gönderilen 14. Louis’e iyi bakmasından ötürü Louis’in annesi valiye hediye olarak bu elması gönderir. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Osmanlı Hanedanlığı’na isyan ederek savaş açması için 1823 yılında oğlu İbrahim Paşa’yı İstanbul’a gönderir. Kütahya veya İznik dolaylarında gerçekleşen imparatorluk ve valilik kuvvetleri arasındaki savaş esnasında elmas çalınır yahut kaybolur. Bu elması ele geçiren kişi ise bulduğu taşın değerini öğrenmek için İstanbul’daki Kapalıçarşı’ya doğru yol alır. Burada gayrimüslim bir esnafa taşın değerini sorar. Esnaf, taşın değerli olduğunu anlasa da bu durumu karşısındakine belli etmez ve taşı getiren kişiye ucuz bir cam parçası olduğunu söyleyerek taşı iki adet tahta kaşıkla takas eder. Taşı ele geçiren kuyumcu ise önemli bir çıkar karşılığında taşı dönemin Osmanlı Padişahı Sultan II. Mahmud’a hediye eder.
Yaygın olarak anlatılan diğer bir rivayete göre ise Pigot adında Fransız bir sefir tarafından 1774 yılında Hindistan’dan çalınan veya satın alınan elmas Fransız topraklarına getirilir. Daha sonra elmas her nasıl olduysa çalınır ve ardından bir açık artırmada Casanova mahlaslı bir zengin tarafından satın alınır. Bu sebepten ötürü taşın bir dönem “Casanova Lottery Diamond” olarak anıldığı da rivayetler arasındadır. Akabinde elmas birçok defa el değiştirir ve nihayetinde Napolyon’un annesi Letizia Ramolino tarafından satın alınır. Ramolino, 1815’te Napolyon’un Elba’dan kurtarılması karşılığında elması bir kuyumcuya satar. Dönemin Arnavutluk ve Mora Valisi Tepedelenli Mehmet Ali Paşa’nın yaveri 150.000 akçe karşılığında elması satın alarak Vali Mehmet Ali Paşa’ya verir. 1820 yılında Osmanlı’ya isyan eden Tepedelenli Ali Paşa’nın 1822 yılında Osmanlı kuvvetleri tarafınca öldürülmesiyle valinin -içinde elmasın da bulunduğu- tüm varlığı Sultan II. Mahmud tarafından Osmanlı hazinesine dâhil edilir.
Hakkındaki rivayetler incelendiğinde elmasın nereden, nasıl, işlenmiş mi, ham mı, kim tarafından sahiplenildiği, kim tarafından saraya getirildiği “kaşıkçı” ismini nereden aldığı net olarak belirtilmemekte veya tezatlıklar barındırmaktadır. Dünyanın en meşhur 63. elması olan ve dünya ortak miraslarından olan Kaşıkçı Elması hakkında aydınlatılmaya muhtaç birçok soru işaretinin bulunması özellikle de Türkiye’deki tarihçilere önemli bir vizyon yüklemekte ve Osmanlı arşivlerinin taranarak bu konuya dair çalışmalar yapılmasını elzem kılmaktadır.
Hatipoğlu, Murat, “Elmas Mücevher Taşının Halk Kültüründe İnançsal Hikâyeleri” V. Uluslararası Halk Kültürü ve Sanat Sempozyumu, Ankara, 2017.
Hatipoğlu, Murat, “Kaşıkçı Elması- Türkiye II Elması”, Zeus Kitabevi, 2012.
Hatipoğlu, Murat, “Kaşıkçı Elmasının Bulunuş Hikâyesi ve Gemolojik Özellikleri” International Journal of Scientific and Technological Research, 5(1), 9-18, 2019.
Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....
Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...
Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...
Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....
Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...
Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...
Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...
Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....
“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...
Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...