Mahya kelimesi Farsça’da “Ay” anlamına gelen "mâh" ismine, Arapça’da aitlik bildiren “-iyye” ekinin getirilmesiyle oluşturulmuştur. Osmanlı Türkçesine mâhiyye (aylık, aya mahsus) olarak geçen kelimenin günümüz Türkçe’sinde kullanılan şekli mahyadır. Mahyalar bir ay süreyle Ramazan ayı boyunca minarelerde durduğu için bu şekilde isimlendirilmiştir. Mahyaların hususi günler ve durumlar haricinde Ramazan ayında camileri süslüyor oluşu bu geleneğin sadece Ramazan ayına özel kılındığını göstermektedir. Mahya geleneğinin sahip olduğu bu manevi hususiyetinin yanında bu kelimenin ortaya çıkışında “mahyâ” olarak adlandırılan ve Hz. Peygamber’e salatüselam getirilen zikir meclisi anlamına gelen kelimenin de etkisi olduğu da düşünülmektedir. Zira İslam aleminde bazı mübarek gün ve gecelere “leyletü’l-mahyâ” ismi verildiği kaynaklarda zikredilmektedir. Bu gecelerde kendisinde zikir meclisleri oluşturulan camilerin mahya süslemelerinde kullanılan tekniklere benzer bir usulle ve normalden daha yoğun olarak kandillerle süslendiği bilinmektedir.
Mahyalar iki minare arasına gerilen halatlar üzerine kurulmaktadır. Bu halatlara şimşirden yapılan halkalar ve kancalar ile yedek ipleri bağlanır; kutular asılarak bu kutuların içine kandiller konulur ve yanması için yağ konurdu. Dolayısıyla mahya bu kandiller ile yapılan resimlerin ve yazılan yazıların ortak ismidir. Bu gelenek günümüzde de devam etmekle birlikte yeni teknolojilerden de faydalanılmış ve çeşitlenerek süregelmiştir. Mahyanın asılma amacı ise “on bir ayın sultanı” olarak isimlendirilen ramazanın gelmesi ile yaşanan sevinç, bolluk, ferahlık sebebiyle Allah’a duyulan şükranı vurgulamak, insanlara ramazan sevgisini aşılamak, onlara güzelliği, iyiliği hatırlatmaktır.
Mübarek gün ve gecelerde halkın ibadeti için gece boyu açık kalan camilerin kandillerle donatılması geleneği İslâmiyet’in ilk asırlarına kadar uzanmaktadır. Dolayısıyla bu geleneğin hangi dönemde başladığı konusunda bir netlik yoktur. Öyle ki Osmanlılar döneminde dahi ilk mahyanın ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Sultan II. Selim döneminde kandil gecelerinde ve bayramlarda camilerin kandil ile süslenmesi, Sultan III. Murad döneminde de minarelerde kandil yakılması gelenek haline gelmiştir. III. Murad’ın yayınladığı bir tezkire ile mevlid kandilinde Regaib ve Berat gecelerinde olduğu gibi minarelerin kandillerle donatılmasını emretmesi, yani mübarek gecelerde kandil yakma geleneğine mevlid gecesinin de eklenmesi bu geleneğin resmiyet kazanması olarak yorumlanmıştır. Sultan I. Ahmed’in ise bu geleneği mecburi hale getirdiği ve ilk mahyanın da 1600’lü yıllara denk gelen bu dönemde kullanıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Ancak 1578’de İstanbul’a gelerek İstanbul’a dair bazı tasvirler çizen Alman seyyah Schweigger’in seyahatnamesinde yer alan camilerin bir tanesinde minareler arasındaki bir mahya açıkça görülmektedir. Bu durum her ne kadar bir ikilem gibi algılansa da cami ve minarelerin kandillerle donatılmasının aslında mahya süslemelerini de kapsadığı düşünülmektedir.
Mahya geleneğinin ve mahyacılık mesleğinin ilham kaynağı ve merkezi genellikle İstanbul olmuştur. Osmanlı döneminde İstanbul’da hükümdarlar ve ailesi tarafından yaptırılan "Selatin Camileri" başta olmak üzere Edirne, Bursa gibi şehirlerde de mahyanın kullanıldığı bilinmektedir. Ancak Edirne ve Bursa camilerinde mahya kurulması İstanbul’dan sonradır. Bu durumun sebepleri arasında İstanbul’un coğrafyası, kadim mazisi, sahip olduğu hususiyetin verdiği görünürlük ve payitaht oluşunun da burada önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir.
Kara, İsmail. Müslüman İstanbul’a mahsus bir gelenek mahya. İstanbul : Dergah Yayınları, 2016. http://ktp2.isam.org.tr/detayzt.php?navdil=tr&idno=347323&tarama=mahya
Bozkurt, Nebi. “Mahya”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 27/396-398. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2003.
Bozkurt, Nebi. “Mahyâ”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 27/398. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2003.
Kaya, Hasan. “‘KANDİL UÇURMAK’ DEYİMİNİN KÖKENİ VE ANLAM ÖZELLİKLERİ”. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches] 5/3 (28 Aralık 2022), 1301-1313.
Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....
Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...
Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...
Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....
Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...
Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...
Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...
Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....
“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...
Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...