Yahudilik, inanç sistemi bakımından şiddeti temeline oturtarak kurulmuş bir dindir. Onun doğuşu ve gelişimi tarihsel olarak Tanrı’nın hem kendilerine hem de İsrailoğullarının düşmanlarına uyguladığı dehşet verici şiddet olaylarına dayanmaktadır. Öyle ki Tanrı’nın kendisi bile Eski Ahit'te sinirli, sert ve intikamcı bir karakter sergilemektedir. Bu yazı, Tanrı'nın İsrailoğullarına soykırım yapma emrini verdiği, Tanrı adına yapılan soykırımları içeren pasajları ele almaktadır.
Tevrat’ta anlatılanlara göre Kenan diyarının fethinden önce Tanrı, “sevgili halkını” Mısır’dan kurtarmak için bizzat kendisi terör eylemlerine girişmiştir: İsrailoğullarının Mısır'dan ayrılmasına izin vermeyen Firavun’un kavmi, korkunç bir terör eylemine maruz bırakılmış, Eski Ahit’in ifadesiyle çocuk ve hayvan ayrımı yapmadan Mısırlılar arasında bir katliam uygulanmıştır. “Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır'daki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü (Çıkış, 12:29).” Bu anlatıya göre İsrailoğulları siyasi bir güç haline gelmeden önce Tanrı’nın terörü sayesinde tarih sahnesine çıkmıştır.
Tanrı'nın şiddetiyle ilgili Tanrı adına soykırım yapma emrini içeren pasajlar Kenan'ın fethi anlatılarıyla başlamaktadır. İsrailoğullarının bu toprakları fethetmek için oraya girdiği dönemde Kenan, benzer dilleri konuşan çeşitli etnik gruplardan oluşan küçük şehir devletleri veya krallıklarla doluydu. Tanrı İsrail'e bu toprakları vereceğine söz verdi. O yüzden bu insanların yerlerinden edilmesi gerekiyordu. Ancak Tanrı İsrailoğullarından onları zorla başka topraklara yerleştirmelerini istemiyordu. Tanrı İsraillilere Kenanlılar arasındaki her erkeği, kadını ve çocuğu öldürmeleri talimatını veriyordu.
Tesniye, 20:10-17'de Musa’ya şu talimatlar verilmektedir: “Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB'bin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. Yakınınızdaki uluslara ait olmayan sizden çok uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız. Ancak Tanrınız RAB'bin miras olarak size vereceği bu halkların kentlerinde soluk alan hiçbir canlıyı yaşatmayacaksınız. Tanrınız RAB'bin size buyurduğu gibi, onları –Hitit, Amor, Kenan, Periz, Hiv ve Yevus halklarını– tümüyle yok edeceksiniz.”
Daha sonra Tevrat’ın Musa’sı, Medyenlilere savaş açmış ve orada ciddi bir katliam gerçekleştirmiştir. Hatta bu savaşta kadınları ve çocukları öldürmeyip esir alan askerlerine kızmış, tutsaklar arasındaki erkek çocukların ve evli kadınların derhal kılıçtan geçirilmesini emretmiştir: “Musa savaştan dönen ordu komutanlarına –binbaşılara, yüzbaşılara– öfkelendi. Onlara, ‘Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?’ diye çıkıştı. Bu kadınlar Balam'ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında İsrailliler'in RAB'be ihanet etmesine neden oldular. Bu yüzden RAB'bin topluluğu arasında ölümcül hastalık baş gösterdi. Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün. Yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın (Sayılar 31:14-18).”
Musa’nın ölümünden sonra İsrailoğullarına liderlik eden Yeşu’nun (İslam literatüründe Yûşâ) eylemleri ise Yahudilerin bölgede hakimiyet kurmalarının gasp, şiddet, terör ve tedhiş ile mümkün olduğunu birebir göstermektedir: Yeşu 6:20-21'de İsrail ordusunun Eriha kentine girdikten sonra neler yaptıkları anlatılmaktadır: “…Kentin surları çöktü. Herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girdi. Böylece kenti ele geçirdiler. Kadın erkek, genç yaşlı, küçük ve büyük baş hayvanlardan eşeklere dek, kentte ne kadar canlı varsa, hepsini kılıçtan geçirip yok ettiler.” Eriha'nın yok edilmesinden sonra sırasıyla Ay halkı, ardından Makkeda, Livna, Lakiş, Eglon ve Devir halkı geldi. Her erkek, kadın ve çocuk katledildi ve Tanrı'ya adandı. Sonunda otuz bir şehir devletinin tüm nüfusu tamamen yok edildi (Yeşu, 10-28:39). “Böylece Yeşu dağlık bölge, Negev, Şefela ve dağ yamaçları dâhil, bütün ülkeyi ele geçirip buralardaki kralların tümünü yenilgiye uğrattı. Hiç kimseyi esirgemedi. İsrail'in Tanrısı RAB'bin buyruğu uyarınca kimseyi sağ bırakmadı, hepsini öldürdü (Yeşu, 10-28:40).”
Tevrat’ta anlatılanlara göre vaat edilmiş topraklara hâkim olan kavimler çoluk-çocuk demeden yok edilmesi gereken kavimlerdi. Yahudi milletince ezeli ve ebedi düşman olarak kabul edilen Amalekliler de bu topraklara bir dönem hâkim oldukları için yok edilmeliydiler. Onlarla yapılan savaş öncesinde Peygamber Samuel'in Yahudi Kralı Saul'e Tanrının emri olarak aktardıkları dehşet vericiydi. İsrail'in Tanrısı şöyle buyurmaktaydı: "Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür (1. Samuel, 15:3).”
Kutsal kitaplarını okuyan çoğu Yahudi’nin bu konu hakkında düşünmediğini ya da bu bölümleri atladığını düşünmek oldukça naif bir tavır olur. Bu pasajlar çoğu Yahudi için harika hikâyeler ve kahraman figürlerle dolu destansı savaşlar değildir. Her hikâyenin arkasında Tanrı'nın halkı adına savaştığı fikri; yaşayan, seven ve aileleri olan Kenanlıları, Amalekileri; arasında bebekler ve küçük çocuklar, anneler olan fakat hiçbir teslim şartı sunulmadan ve başka bir ülkeye taşınma şansı verilmeden “Rab'bin ordusu” tarafından kılıçtan geçirilen bir sürü halkı ötekileştirmek için aşılanmaktadır.
Tevrat'ın, kadın, çocuk, hayvan ve hatta bitki gözetmeksizin hedef gösterici olan bu anlatıları kelimenin tam anlamıyla terörü emretmektedir. Bu, özellikle İsrailoğullarına vaat edilen kutsal topraklarda yaşayan kavimler söz konusu olduğunda daha dehşet verici bir hal almaktadır. Tevrat’ta anlatılan yok etme emri verilen kavimler tarih sahnesinden silinip gitmiştir. Fakat hüküm, Yahudi şeriatında farz olmaya hala devam etmektedir. Özellikle Amaleklilerle savaş zorunluluğu dünya durdukça devam edecektir. Yahudi şeriatına göre, Amaleklilerin kötülüklerini unutmamak ve köklerini tamamen kazıyıncaya kadar onlarla savaşmak Tevrat'ın 613 hükmünden biridir. Tanrının İsrail'le ilgili planının önünde engel teşkil eden bütün kavimler Amalekliler olup onlarla savaşmak Yahudiler için zorunludur.
Yahudilerin hem tarihi hem de kutsal metinleri şiddeti Tanrı’nın eliyle ve diliyle meşrulaştırmış, çoluk-çocuk demeden nice masum insanın katledilmesi kutsallık atfedilen pasajlarla gerçekleştirilmiştir. Bu pasajları anlatıldığı zaman dilimine has kabul edilmesinin gerekli olduğunu düşünen tarihselci Yahudiler bulunmakla birlikte şiddet eylemlerini Tanrı’nın intikam eylemleriyle özdeşleştiren Yahudi milliyetçiler çoğunlukta bulunmaktadır. Irkçı bir din anlayışına sahip Ortodoks Yahudiler, yaptıkları şiddet ve terör eylemlerinde kendi kutsal kaynaklarından beslenmektedirler.
Adam, Baki, “Kutsal Toprak, Mesih ve Terör”, Dini Araştırmalar: 7 (20), 2004, 61-72.
Adam, Baki, “Yahudiliğin Şiddet Boyutu”, Din ve Hayat Dergisi, Şubat 2012, 36-39.
Albayrak, Kadir, “İdeal Barış Söylemi ile Reel Şiddet Eylemi Arasında Dinler”, Din ve Dünya Barışı Uluslararası Sempozyum Kitabı, 2008, 574-601.
Kutsal Kitap, Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil), Yeni Yaşam Yayınları, 2002.
Öztürk, Emine, “Ahdi Atik ve Ahdi Cedid’de Saldırganlık ve Şiddet Olgusunun Sosyolojik Tahlili”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 1 (1), 2012, 143-159.
Yunanca “eikon” sözcüğünden gelen ikon veya ikona, imge, simge, tasvir anlamlarına gelmektedir....
1054 yılında Hıristiyan kiliseler arasında yaşanan büyük ayrılığın ardından İstanbul'da Roma'dan bağımsız...
“Işık Festivali”, “Makkabi Bayramı” olarak da bilinen Hanuka, Yahudiler tarafından her yıl Kislev...
Evanjelizm’in Amerika’ya girmesi ve burada sağlam şekilde inşa edilmeye başlaması, İngiltere’de ortaya...
Obon olarak da adlandırılan Bon festivali, Japonya’da “ataları anma bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bon...
Caynizm’in dünya üzerinde tanınması ve yaygınlık kazanmasında etkili olan en önemli inanç “ahimsa”...
Şia, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali’nin nass ile halife oluğuna inanır ve imametin kıyamete kadar...
Leonardo da Vinci denilince akla gelen eserlerinden biri de hiç şüphesiz Milano’da Santa Maria delle Grazie...
Yahudiler yüzyıllar boyunca seçilmiş halk olmaları nedeniyle kendilerini her zaman diğer toplumlardan ayrı tutmuş...
Aziz Shirdi Sai Baba'nın reenkarnasyonu olduğu kabul edilen Sathya Sai Baba'nın, Hindistan'da başlattığı...