Tarih boyunca insanların hayatını etkileyen pek çok salgın hastalık yaşanmıştır. Bu salgınlardan bazıları nüfusu ciddi anlamda olumsuz etkilemiş, toplu ölümlere neden olmuştur. Bunların başında hiç şüphesiz veba salgını gelmektedir.
Veba hastalığı Peygamber Efendimizin hadislerinde “tâun hastalığı” olarak geçmektedir. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda da görülen tâun hastalığının varlığı İslamiyet’ten önce de bilinmekteydi. Hz. Aişe’nin tâunun ne olduğunu sorması üzerine Peygamber Efendimiz “Devenin bezesi gibi bir bezedir, en çok koltuk altında çıkar” cevabını vermiştir. Hz. Peygamber’in bu cevabından, tâunun insanda var olan bezelerin zarar görmesi yani şişmesiyle meydana geldiğini ve çoğunlukla derinin ince yerlerinde çıktığını bildiği anlaşılmaktadır.
Râşid Halifeler Dönemi’nde de veba salgınına rastlamak mümkündür. Hz. Ömer’in halifelik döneminde, Amr b. El Âs komutanlığında 614 yılında kazanılan Ecnâdeyn Savaşı’nda, Kudüs'ün 33 km. kuzeybatısında bulunan Amvas bölgesi de fethedilmiş ve Müslüman topraklarına katılmıştır. İslâm tarihinin ilk salgın hastalığı da burada ortaya çıkmıştır. Zuhur ettiği yere isnaden vebanın adı Amvâs Vebası (tâunu) olarak isimlendirilmiştir.
Miladi 638- 639 yılları arasında, günümüzde Kudüs sınırları içinde ortaya çıkan Amvâs Vebası, daha sonra Şam bölgesinin tamamına yayılmış, Ürdün, Filistin, Basra bölgesine kadar geniş bir alana etki etmiştir. Mekke ve Medine ise bu salgından etkilenmemiştir. Salgının, 541 yılında başlayarak yaklaşık iki asır boyunca bölgede aralıklarla etkili olan Justinianus Veba Salgınının bir uzantısı olduğu bilinmektedir.
Hz. Ömer, Şam bölgesinde fethedilen toprakları teftiş etmek için hicri 18. yılda Medine’den ashâb-ı kiramın ileri gelenleriyle birlikte yola çıkmıştır. Yermûk yakınlarında bir yerleşim yeri olan Serğ’e geldiğinde aralarında Ebû Ubeyde b. Cerrah, Yezid b. Ebî Süfyan ve Şurahbil b. Hasene’nin de bulunduğu Suriye bölgesinden sorumlu komutanlar tarafından karşılanmıştır. Hz. Ömer’e Şam’da büyük bir veba salgınının vuku bulduğu söylenmiş, onun dehşetinden bahsettiklerinde halife hastalığın yıkıcı etkisinden çekinerek yola devam edip etmeme hususunda tereddütte düşmüş ve istişare yapmaya karar vermiştir. Görüşmeler neticesinde konuyu değerlendiren Hz. Ömer, Medine’ye geri dönmenin daha doğru olacağına karar vermiştir. Bazı kaynaklara göre halifenin bu kararı vermesinde Hz. Peygamber’in “Bir yerde vebanın olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Şayet vebanın bulunduğu yerde olursanız oradan da çıkmayın” hadisi etkili olmuştur.
Vebanın her tarafı sardığı esnada insanların bu hastalıktan korunabilmesi için bir şeyler yapılması gerekiyordu. Zira bu hastalığa yakalanan hiç kimse kurtulamıyordu. Ebû Ubeyde, Ebu Musa’yı çağırarak ondan Müslümanların kalabilecekleri bir yer tespit etmesini istedi fakat bu isteği gerçekleşemeden Ebu Ubeyde tâuna yakalandı, hastalık bütün vücuduna yayıldı ve kısa süre içinde de vefat etti.
Ebû Ubeyde yerine Muâz b. Cebel’i, o da vefat etmeden önce yerine Amr b. el-Âs’ı vekil bıraktı. Amr b. el-Âs komutan olur olmaz vebadan korunmanın tek yolunun insanları hastalığın görüldüğü yerlerden uzaklaştırmak olduğunu söylemiş, havanın daha temiz ve nemin daha az olduğu dağ eteklerine gidilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bunun için ilk iş olarak insanlara hitap ederek tâunun, ateşin yayıldığı gibi yayıldığını ve dağlara çekilmelerinin daha iyi olacağını söylemiş, dağlarda çadırlar kurdurtmuştur. Böylece hastalığın daha fazla kişilere yayılmasına engellemeye çalışmıştır. Halife Hz. Ömer de Amr b. el-Âs’ın bu konudaki davranışını yerinde bulmuş ve sürece müdahale etmemiştir. Temiz hava insanlara iyi geldiğinden tâun zamanla tesirini kaybetmiştir.
Amvas Tâunu, en çok Suriye toprakları üzerinde etkili olmuştur. Sayısı kesin olarak tespit edilememekle birlikte İslam tarihi kaynaklarında tâundan vefat edenlerle ilgili farklı veriler bulunmaktadır. Bu veba salgını sahabenin ileri gelenlerinden Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel, Yezid b. Ebu Süfyan, Şürahbil b. Hasene, Fazl b. Abbas, Süheyl b. Amr ve Ebu Cendel b. Süheyl’in de bulunduğu birçok kişinin vefat etmesine neden olmuştur. Yaşanan insan kayıpları sebebiyle bölgede İslam’ın yayılması ve fetih hareketleri yavaşlamıştır.
Sonuç olarak Hz. Ömer’in hilafeti sırasında ortaya çıkan ve kısa sürede Suriye’nin büyük kısmını etkisi altına alan Amvas Tâunu askeri ve ekonomik alanda önemli sonuçlar doğurmuştur. Veba sonrası Suriye’ye giden Hz. Ömer hastalığın yaralarının sarılmasında, özellikle askeri ve sosyal alanlarda aldığı tedbirlerle çağının çok ilerisinde bir yönetici olduğunu ortaya koymuştur.
Öner, Abdulkerim. “Hz. Ömer Döneminde Yaşanan Amvâs Vebası”. İSTEM 35 (30 Haziran 2020), 145-168.
Cengi̇z, Ercan. “Hz. Ömer Döneminde Meydana Gelen Amvas Tâunu ve Etkileri”. Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7/13 (15 Ocak 2020), 129-150.
Cevziyye, İbn Kayyim el-. et-Tıbbu’n Nebevi. Thk. Abdulhalık Adülgani. Beyrut: Darü’l Fikir, t.y.
718 yılında başlayan ve yaklaşık sekiz asır boyunca devam eden, 1492 yılında Gırnata’nın işgal edilip Endülüs...
Uhud Gazvesi, Mekke müşriklerinin Medine’deki Müslümanları yok etmek amacıyla Bedir’in ardından...
Suriye, Mısır, Filistin ve Ürdün bölgelerinin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı...
Cahiliye Dönemi’nde Mekke'de bozulan asayişi temin etmek adına bir araya gelinerek kurulan topluluğa Hilfü’l-Fudûl...
Amr B Luhay, putları Hicaz bölgesine getirerek, Araplara putperestliği öğreten kişi olarak bilinir. Bazı rivayetlere...
Haberleşme ihtiyacı insanlık var olduğundan beri mevcuttur. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla insanlar ilk çağlardan...
İslam topraklarında ortaya çıkmış olan medrese geleneği, İslam eğitim sisteminin temel kurumudur. Sözlükte...
Şii Karmati Devleti tarafından 929-930 yıllarında Mekke şehri ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Karmati oluşumları...
Avarız, arıza kelimesinin çoğuludur. Kelime; kaza, bela, beklenmedik engel manasına gelir. İkincil anlam olarak olağanüstü...
İtalya Yarımadasından bir boğazla ayrılan Sicilya Adası, Müslümanlar tarafından 827 yılında ele geçirilmiştir....