Sınırlı kaynaklarına ve yaşadığı siyasi zorluklara rağmen İran'ın genellikle hassas sosyal ve kültürel temaları ele alan zengin bir sineması bulunmaktadır. Örneğin İranlı yazar-yönetmen Asgar Ferhadi, 2012'de “Bir Ayrılık” filmiyle İran'ın ilk Akademi Ödülü'nü kazandı ve beş yıl sonra da “Satıcı” filmiyle bunun bir tesadüf olmadığını kanıtladı. Ferhadi'nin dördüncü filmi “Kahraman” da En İyi Yabancı Film dalında 2022 Altın Küre'ye aday gösterildi. Uluslararası prömiyerini Temmuz 2021'de Cannes Film Festivali'nde yaptı ve burada Büyük Ödül’ü kazandı. İran filmleri için bu tür bir tanınma ne yeni ne de alışılmadık bir şey çünkü ülke yıllardan beri sürekli olarak eleştirmenleri ve sinemaseverleri hayran bırakan düşündürücü ve insan merkezli filmler üretiyor.
Ferhadi'nin çalışmaları, izleyicileri yalnızca kişisel ve toplumsal fay hatlarına maruz bırakmakla kalmaz, aynı zamanda ülkenin yönetimi, toplumsal cinsiyet ve sınıf siyasetinin güçlü bir eleştirisini sağlayan sosyal ve kültürel unsurlarla ilgilenir. Ünlü selefleri gibi Ferhadi de insanlara ve onların ahlaki ikilemlerine odaklanır. Filmleri, daha büyük bir gerçekliği yansıtan hayatın bir anlık görüntüsüdür. Ferhadi hem etik hem de duygusal meselelerle boğuşan sofistike melodramların yetenekli bir ustasıdır. “Kahraman”, İran'ın En İyi Yabancı Film dalında ödül kazanan ilk filmi “Bir Ayrılık”tan bu yana yönetmeninin en incelikli ve samimi filmi olarak değerlendirilir.
“Bir Ayrılık” ise, Ferhadi'nin ve İran'ın en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilir. Film özetle, kızıyla birlikte ülkeyi terk etmek isteyen bir kadın ve Alzheimer hastası yaşlı babasına bakmak için Tahran'da kalmakta ısrar eden bir adamın karı koca olduğu bir ailenin sorunları etrafında dönüyor. Yönetmen, aşılmaz gibi görünen bir durum üzerinden incelikli hikâyesiyle günümüz İran'ında göç, din, nesil ve sınıf meselelerini ustaca tasvir ediyor.
Bu insan merkezli gerçekçi tarz, uzun süredir İran sinemasının itici gücü oldu. İran filmleri, sosyal gerçekçiliği betimlemeleri ve gelenek ile modernitenin talepleri arasında sıkışıp kalmış kimsesiz insanları tasvir etmeleri nedeniyle küresel izleyicilerin ilgisini çekti. İran sineması bu haliyle, küresel medyada çarpık veya gerçekçi olmayan klişelerle tasvir edilen bu ulusun insanlarını ve kültürünü anlamak için bir kapı haline geldi. İranlı film yapımcıları, ülkenin ahlaki, sosyal ve dini kurallarına bağlı kalırken yasal düzenlemeleri aşmak zorunda kaldıklarından, bu görsel sanat aynı zamanda politik ve sanatsal olan arasındaki çatışmanın garip bir çelişkisini de barındırmaktadır.
Ferhadi'nin son filmleri İran sinemasına olan ilgiyi yeniden canlandırırken, dünya sinemaseverlerinin dikkatini günlük hayata dair incelikli betimlemeleriyle ilk çeken İranlı yönetmen Abbas Kiyerüstemi olmuştur.
İran sinemasının en büyük yönetmenlerinden biri olan Kiyerüstemi tartışmasız en tanınmış devrim sonrası İranlı film yapımcısıdır ve felsefi eğilimi, sosyal eleştirisi, şiirsel eğilimi ve güçlü deneyleriyle ayırt edilen İran yeni dalga sinemasının öncüsü olarak tanınır.
Kiyerüstemi, küresel ticari çıkışını Şubat 1995'te, “Zeytin Ağaçları Altında” (Zire Darakhatan Zeyton) adlı filmini satın alan ABD'li film dağıtımcısı Miramax ile yaptı. Film, Kiyerüstemi‘nin adını küresel film çemberine yerleştirdi ve Cannes’da aday gösterildi. Vizyona girdiğinde "eski moda bir hümanist sinema entelektüeli" olarak alkışlandı.
1997'de Kiyerüstemi, intihar ettikten sonra kendisini gömecek birini arayan orta yaşlı bir adamın etrafında dönen rahatsız edici başyapıtı “Kirazın Tadı” ile Cannes'da Altın Palmiye'yi kazandı. Filmin kahramanı yolculuğunda arabasına aldığı üç kişiyle tanışır: gömme teklifi karşısında arabadan kaçan yoksul bir Kürt asker; uzun diyaloglar kurduğu, intiharı dini itirazları olduğu için reddeden dindar bir Afgan mülteci; ona kendi başarısız intihar girişiminden bahseden yaşlı bir Azeri tahnitçiyle karşılaşır.
Kiyerüstemi’nin diğer harika sinema çalışmaları arasında “Arkadaşımın Evi Nerede?” (1987), “Yakın Plan” (1990), “Ve Yaşam Sürüyor” (1992) ve “Rüzgar Bizi Götürecek” (1999) adlı filmler bulunmaktadır.
Kiyerüstemi 2016'da öldüğünde, The Guardian gazetesi onu, gerçekçi-kurgu sinemasında uzmanlaşmış, sofistike, kendine hakim bir sinema şairi ve zamanımızın en büyük yönetmenlerinden biri olarak tanımladı. Abbas Kiyerüstemi, insan doğası ve insan ilişkilerinin gizemli ve hassas bir anlatıcısıydı ve İran sinemasını dünya çapında popüler hale getiren isim oldu.
Aslında İran sineması dünyaca tanınır hale gelmeden önce insanı işleyen filmler 1960’lardan itibaren üretilmeye başlamıştı. Kısa yaşamında (1935-1967) ülkenin kültürel manzarasında devrim yaratan ve şiirsel ile toplumsal olanı bir araya getiren şair ve film yapımcısı Fürûğ, 22 dakikalık “Ev Karadır” (1962) adlı belgeselinde, lirizmi ham gerçekçilikle birleştirme yeteneğini gösterdi. Film, cüzzamlı bir kolonide hayata ve ıstıraba bir bakış ve insan durumuna ve yaratılışın güzelliğine odaklanıyordu. Eski Ahit'ten, Kuran'dan alıntılarla ve kendi şiirlerinden yaptığı anlatımlarla sunulan film, Ferruhzad’ın 1967'de ölmeden önce yönettiği tek filmdi. Bu filmi çektikten sonra koloniden bir çocuğu evlat edindi. Bu şiir ve gerçekçilik birleşimi, 1950'lerin sonlarından 1970'lerin ortalarına kadar İran sinemasında bir dizi çalışmayı karakterize edecekti.
“Ev Karadır” belki de bir kadın tarafından çekilen ilk İran belgeselidir ve edebi şiir ile film anlatımının çok az sayıdaki başarılı füzyonlarından biridir. Muhtemelen sinema ile edebiyat arasındaki bu bağlantı, İran'daki yeni dalganın altında yatan temeldir.
Ferruhzad'ın etkisi sadece Kiyerüstemi'nin eserlerinde değil, aynı zamanda en büyük çağdaşları arasında da yer buldu. Aralarında İran devleti ve halkı hakkındaki yorumlarından dolayı İran'da hala yasak olan iki düzineden fazla film yöneten Muhsin Mahbelmaf da bulunmaktadır. Mahbelmaf'ın filmleri, gerçekçilik ruhunu korurken daha derin bir felsefi dokunuşa sahiptir ve genellikle Kiyerüstemi ile eş tutulur. Sinema tarzı, olabildiğince az olay örgüsü içerir ve sıradan, günlük olayları tasvir eder.
Ekmek ve Çiçek (1996), Mahbelmaf'ın kendi kendini tanımlayan terimi olan “şiirsel gerçekçilik”in mükemmel bir örneğidir. Ancak yönetmen en çok göçebe bir kabilede bir kadının görevi ve arzusunu konu alan nefis bir masal olan “Gabbeh” (1996) ile tanınır. 2001 yapımı “Kandahar” filmi, Time Dergisi tarafından şimdiye kadar yapılmış en iyi 100 film listesine dâhil edilmiştir. Diğer çalışmaları arasında “Boykot” (1985), “Bisikletli Adam” (1987) ve “Seyyar Satıcı” (1989) sayılabilir. Mahbelmaf'ın sinematografisi, İran'ın tarihi ve kültürüyle derinden bağlantılıdır ve insanlar bu filmlerde iyi ve kötü olarak net bir şekilde ayrılır. Daha sonraki çalışmaları, Cafer Penahi ve Mecid Mecidi gibi İranlı çağdaşlarının farklı hümanist ve şiirsel tarzını korurken, insanlara, kültüre ve politikaya daha incelikli yaklaşımlar sergilemektedir.
Ferhadi'den çok önce, 1997’deki başyapıtı “Cennetin Çocukları” Akademi Ödülü'ne aday gösterildiğinde İran'a ilk Oscar adaylığını kazandıran Mecidi oldu. Roberto Benigni'nin “Hayat Güzeldir”ine yenildi ancak Mecidi’nin çalışması büyük ses getirdi.
İran'ın en tanınmış çağdaş yönetmenlerinden biri olan Mecidi, çatışma, modernite, ekonomik eşitsizlik ve milliyetçilikle dönüşen bir toplumda anlam bulmak için dini bir anlatım sergiledi. Genellikle marjinal çocuklar olan karakterleri, talihsizliğin üstesinden gelemese bile buna boyun eğmeyen karakterlerdir. Bunun yerine çabalarlar, gelişirler ve bu nedenle sürekli bir insan ıstırabı durumunu yansıtırlar. Muhteşem eserleri arasında “Cennetin Rengi” (1997), “Baran” (2001) ve “Serçelerin Şarkısı” (2008) sayılabilir.
The Guardian, “Abbas Kiarostami: sophisticated, self-possessed master of cinematic poetry.” Erişim: 12.08.2023. https://www.theguardian.com/film/filmblog/2016/jul/04/abbas-kiarostami-master-of-cinematic-poetry-peter-bradshaw
Atwood, Blake & Decherney, Peter. “Iranian Cinema in a Global Context Policy, Politics, and Form.” Taylor & Francis. 2014.
Dabashi, Hamid. “Masters & Masterpieces of Iranian Cinema.” Mage Publishers. 2007.
Zargar, Haris. “The poetic humanism of Iranian cinema.” Erişim:10.08.2023. https://www.newframe.com/the-poetic-humanism-of-iranian-cinema/
Time Magazine, “All-time 100 Movies.” Erişim: 11.08.2023 https://entertainment.time.com/2005/02/12/all-time-100-movies/slide/all/
Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....
Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...
Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...
Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....
Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...
Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...
Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...
Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....
“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...
Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...