1332-1406 yılları arasında yaşamış olan İbn Haldun felsefe, tarih, siyasal bilimler, sosyal bilimler ve iktisat gibi alanlarda önemli yere sahip düşünürlerden biridir. İbn Haldun’un Mukaddime adlı eseri toplumun, insan tabiatının ve sosyal olayların objektif olarak incelendiği ilk eser olması bakımından sosyoloji tarihinde büyük öneme sahiptir. “Sosyolojinin babası” olarak tanıtılan Auguste Comte’tan beş asır önce yaşamış olan İbn Haldun, yapmış olduğu çalışmalar ve ardına bıraktığı eserler neticesinde günümüzde kullanılan deneysel ve sistematik sosyolojinin de gerçek bir öncüsü olarak karşımıza çıkmaktadır.
İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde kişinin genel özelliklerini oluşturan en önemli etkenin kalıtımdan ziyade çevresel faktörler olduğunu vurgulamıştır. “İnsan yaşadığı toplumdan bağımsız düşünülemez” şiarıyla hareket eden İbn Haldun, bulunulan coğrafyanın ikliminden toplumun kültürüne kadar her türlü bileşenin insan karakteri üzerinde etkili birer faktör olduğunu belirtmiştir. Bu bileşenlerden birinin de beslenme alışkanlıkları olduğunu söylemiştir. Bu bileşenlerden birinin de beslenme alışkanlıkları olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de ve sünnette beslenmeye ilişkin esaslar belirlendiği görülmekte ve insan hayatı üzerinde etkisinin olduğu vurgulanmaktadır.
İbn Haldun’a göre beslenme şekli insanın kişiliğini, ahlakını ve ibadetlerini etkilemektedir. Örneğin İbn Haldun aşırı ve karışık beslenmenin vücutta kötü kokuya ve artığa sebep olduğunu söylemiştir. Bunun sonucunda vücut dengesiz bir gelişim gösterir. Aynı şekilde aşırı alınmış gıdalardan kana karışan sıvıların beyne ulaşması ile insanda anlayışsızlık, gaflet ve iyi hallerden sapma gözlemlenir. Bununla birlikte her çeşit yemeği tüketen ve bolluk içinde yaşayan insanlarda anlayışsızlık görülür. Bolluktan yoksun olan insanların ise bedenleri ve ahlakları daha iyi durumdadır. Mesela toprakları verimsiz olan Endülüs halkında başka toplumlarda bulunmayan bir zekâ parlaklığı ve beden hafifliği bulunmaktaydı. Buna karşın bolluk içinde olan Mağrip halkı genel olarak bu özelliklerden mahrumdu. Genel kanı bolluk ve refahın üretkenliğe ortam hazırlayacağı olsa da İbn Haldun her şeyin fazlasının zararlı olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda bolluk ortamı insan arzularını kışkırtır, bağımlılığı ve hazcılığı güçlendirir ayrıca ahlaki yozlaşmaya neden olur. Fazla et yemek, birbirinden farklı ve aşırı gıdaların tüketilmesiyle bağlantılı olarak kalbin katı ve gafil olmasına yol açar. Bu sebepten âbidler daha çok darlık içinde olan bedevilerden çıkar.
İbn Haldun’a göre gıda miktarının olduğu gibi gıda çeşitlerinin de huy üzerinde etkisi bulunmaktadır. Örneğin İbn Haldun deve sütünün ve etinin tahammülü arttırdığını gözlemlemiştir. Aynı şekilde deve eti ve deve sütüyle beslenen bir kişinin bağırsakları da bir devenin bağırsağı gibi dayanıklı olur. Başkalarına zarar veren gıdalar bu insanlara zarar vermez. İbn Haldun başka bir örnek olarak kirazı, hurmayı ve zeytini öne sürmüştür. Kiraz tüketenlerin zinde ve pozitif bir kişiliğe sahip olduğunu hurma ve zeytin tüketen toplumların açlığa karşı daha metanetli olduğunu belirtmiştir. Şekerin de saldırganlığı azaltıcı etkisi olmasından ötürü şekerli gıdalar tüketen insanların daha yumuşak huylu olduğunu söylemiştir. Tahıl, katık ve tereyağı gibi ürünleri aşırı tüketen toplumların bağırsakları çabuk kurur ve hastalıklara daha hızlı yakalanır. Buna mukabil bu gibi ürünleri pek tüketmeyen toplumlar zekâ, akıl ve dış güzellik olarak ön plana çıkar. Yemeklerin ağırlığını giderici baharatlar ise kişiyi hafifletir ve ona neşe katar.
Tüketilen gıdaların insan psikolojisinde de etkili olduğu tezini savunan İbn Haldun, katkı maddesi içermeyen besinlerin kişide olumlu sonuçlar doğuracağını savunmuştur. Ona göre tatlandırıcı, renklendirici gibi katkı maddelerinin bulunduğu ürünlerle beslenmek dikkat eksikliği ve hiperaktivite başta olmak üzere birçok olumsuz etkiye yol açar. İbn Haldun doğal besinleri tüketen kişilerin ise neşeli, pozitif ve stres yönetimini beceren kişiler olduğunu ileri sürmüştür.
İbn Haldun’a göre beslenme şekli kişinin dini yaşantısını da etkilemektedir. Aşırı yemek bedene ağırlık ve uyku getirir, bundan dolayı kişi ibadetlerinden zevk alamaz ve ibadetleri azaltma yoluna gider. İbadet için zindelik ve kuvvet gerekir. Çok yemek ise irade sağlamlığını kırar ve ibadetlerin seyrekleşmesine yol açar. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed’in (SAV) yaşamı incelendiği zaman İbn Haldun’un tezlerinin İslam’la doğru orantılı olduğu görülmektedir.
İbn Haldun’un görüşüne göre insanı aç kalmak değil alışmış oldukları tokluklar öldürmektedir. İbn Haldun tüketilen gıdaların kendisi başta olmak üzere miktarı ve helal olmasına dikkat edilmesi gerektiğini savunur. Aksi takdirde kişinin fıtratı bozulma yoluna girer, kişiliğine kötü huylar katılır, dini yaşantısı bozulur ve sağlığı yitip gidebilir.
Bayar, Mustafa, “İbn Haldun Düşüncesinde Bireyin Kişilik Gelişimini Etkileyen Faktörler”, Akra Kültür Sanat Ve Edebiyat Dergisi, 19 (7), 2019, 53-77.
Günay, Ünver, “İslâm Dünyasında Bir Din Sosyolojisi Öncüsü: İbn Haldun (1332-1406)”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6, 1986, 63-104.
Karadeniz, Yeliz, “İbn Haldun’a Göre Beslenme Alışkanlığının Kişiliğe Ve Dini Yaşantıya Etkisi”, Uluslararası Politik Araştırmalar Dergisi, 7 (1), 2021, 61-72.
Toplum düzeyinde “şey”lere yani yaşam döngüsünde karşımıza çıkan nesnelere anlam...
Bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu aktif yapı toplum olarak tanımlanır. Bu sosyal yapı birtakım dinamikler ile bir...
Maruni cemaatinin kurucusu Aziz Marun’dur. 4. yüzyılın ortalarında Suriye'de doğan Marun, davet çalışmalarıyla...
D'Hondt sistemi, seçimlerde kullanılan seçim yöntemlerinden biridir. Bu sistem, birçok ülkede,...
Etrüskler, M.Ö. 9. yüzyılda Tiren Denizi'nin kuzeyindeki Etruria bölgesinde, bugünkü...
Kültür endüstrisi, sanat, edebiyat, film, müzik, yayıncılık, tiyatro gibi alanlarda üretilen ve...
Frankfurt Okulu'nun kökenleri, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde Max Horkheimer önderliğinde...
Herkesin tuttuğu bir takım, desteklediği bir ideolojik grup veya benzeri bir oluşum vardır. Peki kendinizi bu oluşumlarla...
Birey davranışları uzunca zamandır çözmeye ya da anlamlandırmaya çalıştığımız bir olgudur. Toplumu doğru...
Kişinin çevresine statüsünü göstermek veya satın aldıklarıyla itibar kazanmak amacıyla yaptığı...