İbn Haldun, Hicri 732 (1332) yılında Tunus’ta dünyaya gelmiştir. Kendisi, hayatının çok büyük bir kısmını Mağrip ülkelerinde (Kuzey Afrika’da) geçirmiştir. İbn Haldun Mısır’da da bulunmuştur ve 1406 yılında Kahire’de hayatını kaybetmiştir. Neredeyse gitmiş olduğu tüm yerlerde saraylarda görev yapmış ve bu sayede birçok farklı sistemi gözlemleme şansına erişmiştir. İyi bir gözlemci olan İbn Haldun, bu yeteneğini kullanarak tarih için önemli çıkarımlarda bulunmuştur. İbn Haldun’un en büyük ve bilinen eseri, Arap ve Berberi tarihlerini anlattığı “Kitabü’l İber” isimli eseridir. Kendisi günümüzde daha çok bu kitabın girişi olarak kaleme aldığı “Mukaddime” ile tanınmaktadır. İbn Haldun, İslam âlemi dışında Batı’da da çok bilinen ve tanınan bir düşünürdür. Facebook’un kurucusu, Meta Şirketi’nin CEO’su olan Mark Zuckerberg’ün bile kitap önerileri listesinde “Mukaddime” eserine rastlamak mümkündür.
İbn Haldun’un kaleme almış olduğu bu eser, onun dönemindeki ve ondan önceki tarih yazıcılarına karşı bir başkaldırı niteliğindedir. İbn Haldun, onun dönemindeki tarih yazıcılarını, duydukları bilgileri araştırmadan, sorgulamadan ve akıl süzgeçlerinden geçirmeden kaleme aldıklarından dolayı eleştirmektedir. Bununla birlikte olayları sadece kayıt altına alıp yazıya dökmenin dışında aynı zamanda olayların arasındaki neden-sonuç ilişkilerinin de kurulması gerektiğini söylemiştir. Böylece İbn Haldun yaşadığı zaman dilimindeki diğer tarih yazıcılarından farklı olarak olayları nakletmekle yetinmeyip, olgular üzerinde hareketle devletlerin kuruluş, yükseliş ve yıkılış yasaları, toplumları bir arada tutan faktörler gibi siyaset felsefesinin ve sosyolojinin birçok konusuna katkıda bulunan önemli bir düşünür olmuştur.
İbn Haldun’a göre devletlerin oluşum süreçlerinde öne çıkan kavram “asabiyet”tir. Bir devletin oluşum sürecinde bedevi (göçebe) ve hadari (yerleşik) toplumlar birbirleriyle mücadele içindedir. Buradaki temel düşünce; diğerine göre daha güçlü bir asabiyete sahip toplumun, daha zayıf bir asabiyete sahip toplum karşısında zafer kazanıp üstünlük sağlayacağı fikridir.
Asabiyet, topluluk içindeki dayanışma duygusu, grubun arasındaki bağ, kan bağı gibi anlamları olan bir kavramdır. İbn Haldun bu kavramı, kişilerin ortak bir amaç ve kader için, karşılıklı sadakate dayanarak kurdukları birliktelik anlamında kullanmıştır. Yine o, bu kavramı üç ayrı yakınlık ilişkisine göre sınıflandırmıştır. Bunlar; kan bağı, ittifak olma ve bağlılıktır. Bu sınıflandırma içinde en kuvvetli olanı kan bağıdır. En güvenilir olan ve en etkili “asabiyet” türü budur. Bu duygu bedevi toplumlarda hadari toplumlara göre çok daha fazladır. Çünkü onlar her şeyden önce lüksten uzakta bir yaşam sürmektedirler ve hadarilerde olduğu gibi dünyaya geldikleri andan itibaren, nefislerini tatmin edecek imkânlarla çevrili bir halde değillerdir. Bedevi toplumlar her daim tehlikelere açık bir şekilde yaşarlar ve hayatlarını devam ettirebilmek için avlanmak, düşmanlarıyla savaşmak durumundadırlar. Bu etkenler de onların, daha cesur toplumlar olmalarına yol açar. Aralarındaki akrabalık ilişkileri ve göçebe yaşamın birbirlerine olan ihtiyacı şehir yaşamına nispetle çok daha fazla gerektirmesi onların aralarındaki ilişki ve bağları daha da kuvvetli bir hale getirmiştir. Ayrıca ortak inanç sayesinde normal şartlar altında birbirlerini kıskanabilecek ve birbirleriyle mücadele edebilecek toplumlar, ortak bir amaç uğruna bir araya gelirler ve kendilerine kıyasla çok daha güçlü topluluklarla mücadele edebilecek güce ulaşırlar. Bu toplulukların liderleri de kendi içlerinden, toplumun genelince saygı duyulan ve sevilen bir kişi olduğundan dolayı yönetici sınıf ve toplum arasında hadari toplumlarda olduğu gibi kopukluklar olmaz.
Hadari toplumlar ise yerleşik bir hayata sahip, lüks içinde bir yaşam süren, bedevi topluluklar gibi tehlikelere karşı her daim teyakkuzda olması gerekmeyen, yanlarında silah taşımaya ihtiyaç bile duymayan toplumlardır. Yöneticiler, kendilerini halktan soyutlamıştır. Hadari toplumlarda lider, bedevi toplumlardaki gibi toplumun genelinden saygı ve sevgi gören bir aile büyüğü değildir. Aslında hadari toplulukların da geçmişleri bedevidir fakat yerleşik hayatla beraber toplumdaki “asabiyet” duygusu geçmişe kıyasla büyük oranda azalmıştır. İbn Haldun bu durumu şu şekilde açıklamıştır: “Bedeviler, sahip oldukları güçlü ‘asabiyetleri’ ile hadarilere karşı üstün gelip, onları kontrol altına alırlar. Daha sonra yüksek ‘asabiyet’ kaynakları olan göçebe yaşamdan gelen özelliklerini zamanla kaybederler. Yerleşik yaşama geçilmesiyle beraber mülkiyet ve lüksün toplumsal hayatın içine girmesi ve refahın artmasıyla birlikte bu topluluklar daha az çalışmaya başlarlar. Bununla birlikte de yetenekleri körelir. Yerleşik hayatla beraber daha kurumsal bir yapı ortaya çıkar. Bedevi olan kurucu nesilde daha güçlü bulunan ‘asabiyet’, gelecek nesillerde azalmaya başlar. Dördüncü kuşağa gelindiğindeyse artık geçmişte atalarının vermiş oldukları mücadeleler unutulur ve artık o toplumda ‘asabiyet’ yok olmaya başlar.”
Kısacası “asabiyet” kavramı, toplulukların üyelerinin birbirleri arasındaki bağıdır. Bu bağ, toplulukların yükselişlerini ve çöküşlerini etkiler. “Asabiyetleri” güçlü olan topluluklar, zayıf olanlar karşısında üstün gelirler ve bu döngü bu şekilde devam eder. İbn Haldun’a göre devlet ve tarih felsefesi böyle bir diyalektiğe dayanmaktadır.
Al-Attas, Syed Farid. “İbn Haldûncu Sosyoloji” içinde Kayıp Bir Geleneğin İhyâsı. Vol. 1, Küre Yayınları, 2010, 1-73.
Çağrıcı, Mustafa, "Asabiyet", Tdv İslâm Ansiklopedisi, Erişim: 24.09.2023 https://islamansiklopedisi.org.tr/asabiyet
Durutürk, Bilge. "Ibn Haldun’un “Asabiye” Kavramına “Millet” Kavramı Üzerinden Bir Bakış." Artıbilim Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2 (1), 2019, 1-11.
Karagül, Mehmet. "İbn-i Haldun’da Asabiyet İle Devlet Ve Mülk İlişkisi." Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 3 (2), 2016, 47-59.
Toplum düzeyinde “şey”lere yani yaşam döngüsünde karşımıza çıkan nesnelere anlam...
Bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu aktif yapı toplum olarak tanımlanır. Bu sosyal yapı birtakım dinamikler ile bir...
Maruni cemaatinin kurucusu Aziz Marun’dur. 4. yüzyılın ortalarında Suriye'de doğan Marun, davet çalışmalarıyla...
D'Hondt sistemi, seçimlerde kullanılan seçim yöntemlerinden biridir. Bu sistem, birçok ülkede,...
Etrüskler, M.Ö. 9. yüzyılda Tiren Denizi'nin kuzeyindeki Etruria bölgesinde, bugünkü...
Kültür endüstrisi, sanat, edebiyat, film, müzik, yayıncılık, tiyatro gibi alanlarda üretilen ve...
Frankfurt Okulu'nun kökenleri, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde Max Horkheimer önderliğinde...
Herkesin tuttuğu bir takım, desteklediği bir ideolojik grup veya benzeri bir oluşum vardır. Peki kendinizi bu oluşumlarla...
Birey davranışları uzunca zamandır çözmeye ya da anlamlandırmaya çalıştığımız bir olgudur. Toplumu doğru...
Kişinin çevresine statüsünü göstermek veya satın aldıklarıyla itibar kazanmak amacıyla yaptığı...