Haiti Cumhuriyeti Güney Amerika ve Kuzey Amerika kıtasının arasında bulunan Küba’nın doğusunda yer alan Hispanyola adasını Dominik Cumhuriyeti ile paylaşmaktadır. Geçmişte Fransa’nın sömürgesi olan Haiti, ABD’den sonra Amerika kıtasında bağımsızlığını ilan eden ikinci ülke konumundadır. Başarıyla sonuçlanmış ilk ve tek “köle” isyanını gerçekleştirmesi ve köleliği kaldıran kıtadaki ilk devlet olması bakımından Haiti, dünya tarihi için de önemli yere sahip ülkelerden biridir.
Kristof Kolomb 5 Aralık 1492’de Hispanyola adasını keşfetmiştir ve buraya yaptığı ikinci keşifte (1493) İspanya’nın Amerika kıtasındaki ilk sömürgesini kurmuştur. İlerleyen yıllarda Avrupa ülkelerinin ittifaklar halinde birbirleriyle savaştığı Dokuz Yıl Savaşları nihayet 1697’de sona ermişti. Savaşın bittiğinin diplomatik göstergesi de savaşın taraflarının Hollanda’da toplanıp imzaladığı Ryswick Antlaşması’dır. Bu antlaşma sonucunda taraflar arasında birçok alışveriş yaşanmıştır. Bunlardan birisi Fransa ve İspanya arasında yaşanan Saint-Domingue’nin (şu anki adı Haiti) İspanya’dan Fransa’nın sömürüsüne geçmesidir. Yani artık Hispanyola adasının doğu tarafı (şu anki Dominik Cumhuriyeti) İspanya’nın, kalan batı bölgesinin 1/3’i (Haiti) de Fransa’nın kolonisi haline gelmiştir.
O dönemde dünyada bulunan toplam kahvenin %60’ı ve şekerin %40’ı Haiti’de yetişmekteydi, bu verimlilik Haiti’yi en önemli koloni toprağı kılıyordu. Bu durumu çok iyi bilen ve kendisine gelir kapısı oluşturmak isteyen Fransa, yıllarca kölelik sistemiyle yerel halkın emeğini sömürmüştür.
Haiti’de bulunan insanlar dört sınıfa tasnif edilmişti:
1- Büyük Beyazlar: Her şeyi yöneten elitist beyaz tenli kesim
2- Beyazlar: Tarlaları ve köleleri bulunan azınlık beyaz tenli kesim
3- Özgür Siyahlar: Kölelere nazaran daha az dezavantajlı ancak zaman zaman mağdur olan, bazılarının aşırı zengin olduğu siyah tenli kesim
4- Köleler: Tarlalarda kötü şartlar altında zorla çalıştırılan, halkın %90’ını oluşturan siyah tenli kesim
Fransa, bu sistemle Haiti halkını kolayca yönetiyor ve kahve, şeker gibi ürünlerin ticaretiyle servetine servet katıyordu. Fransız tarihçi Paul Fregosi Haiti’deki durumu şöyle özetlemiştir: “Beyazlar, melezler ve siyahlar birbirini sevmiyordu, fakir beyazlar zengin beyazları kıskanıyordu, siyah halk Afrika’dan gelenleri vahşi olarak görüyordu, melezler beyazları kıskanıyor, siyahları hor görüyordu, yöneticiler zengin beyazları kıskanıyordu, Fransa’da doğan beyazlar Haiti’de doğan beyazları sevmiyordu, kölelere gaddarca davranılıyordu, herkes dehşet ve kaos içinde yaşıyordu. Haiti cehennemdi ancak Haiti zengindi.”
Fransa’nın elindeki en kârlı koloni Haiti idi. Hatta dünya çapında en çok gelir getiren koloni de Haiti’ydi. Bu durum o bölgenin daha fazla sömürülmesine ve yerlilerin daha çok çalıştırılmasına sebep oluyordu. Haiti’de halkın büyük çoğunluğu epeyce zulüm ve insanlık dışı muameleler görüyor, acımasız koşullar altında çalışıyordu. Haiti halkı ve köleler Fransa tarafından resmen eşya gibi kullanılıyordu. Haiti’de doğan bir kölenin ortalama ömrü yalnızca 16 yıldı. Afrika’dan zorla getirilmiş bir kölenin Haiti’deki çalışma şartları altında ortalama yaşam beklentisi ise yalnızca 2-3 yıldı.
Huzursuzluğun kök saldığı bu ada ülkesinde ilk toplumsal gerilim dalgalanması, Fransa’da cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra 1789’da yayımlanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi” ile başladı. 17 maddelik bu bildirgede en temel insan haklarının herkese verilmesi gerektiği yazarken pratikteki karşılığı böyle değildi. Kadınlara, kölelere ve sömürge ülkelerine bu hakların tanınmasının olumlu sonuçlar verilmeyeceği düşünülüyordu. Yani Fransa; kadınları, köleleri ve birtakım halkları sırf kendi çıkarları uğruna insandan saymıyordu. Haiti’deki kölelerin bu duruma duydukları öfkenin günbegün artması elitist beyazlar için kaygı verici bir boyuta ulaşmıştı.
1791 yılının 13 Ağustos’unu 14 Ağustos’una bağlayan gece, Cécile Fatiman adlı ruhani bir liderin öncülüğünde binlerce kölenin yaptığı toplantı devrimin ilk tohumlarını atmıştı. İlk olarak bir hafta içinde yüzlerce plantasyonu (ticari amaçla kullanılan büyük ölçekli tarımsal alan) ateşe vermişlerdi. Böylelikle köleliğe dayanan ekonomik sistem son bulacak ve Fransa’nın Haiti’deki gelir kapıları yıkılmış olacaktı.
Köleler tarafından süregelen kuvvetli eylemler Fransa’yı ciddi manada sarsmaya başlamıştı. Buna mukabil dönemin Fransız yanlısı medya organları, Haiti’deki yerlilerin beyaz insanları katlettiğine dair yalan haberler servis etmişlerdi. Hâlbuki Fransa, bölgeye gemiler dolusu asker gönderiyor ve yerlilerin bu direnişlerini kaba kuvvetle bastırmayı amaçlıyordu. Fransız ordusunun şiddetli tutumuna karşın yerliler de meşru müdafaa haklarını kullanarak kendilerini savunuyordu. Günümüzde medya gücü kullanılarak servis edilen dezenformasyonlarla mağdurların ve mazlumların sanki zalimmiş gibi gösterilmesinin üç yüz yıl önceki versiyonu Haiti’de yaşanıyordu.
Bu karışıklıkları fırsat bilen İngiltere ve İspanya, Hispanyola adasını işgal etmenin maddi açıdan faydalı olacağını düşündü. İlerleyen süreçte önce İspanyol daha sonra İngiliz ordusu adaya ayak basarak Haiti’yi kendi kolonisi yapma peşine düştü.
Bu karışıklıklar yaşanırken kölelerin askeri lideri olan Toussaint Louverture, devrim sürecinde etkin rol oynamış Haitili bir general olarak karşımıza çıkmaktadır. Louverture, bu askeri cendere yaşanırken 1793’te İspanyollarla ittifak kurmuştur ve adadaki Fransız askerler gönderilmiştir. Ancak bu sefer de ada hâkimiyetinin kölelik yanlısı olan İngilizlere ve İspanyollara geçmiş olması tepkiyle karşılanmıştı. Bu durumu fırsat bilen Fransa köle liderleriyle toplanıp şayet kendilerine destek verirlerse kölelik sisteminin kalkacağını ve herkese Fransız vatandaşlığı verileceğini teklif etti. Louverture ve Fransız vali arasında imzalanan antlaşma gereği Louverture adada başarılı taarruzlar gerçekleştirmiş ve gittikçe hakimiyet bölgesini genişletmiştir. Bu çatışma döneminde adada sarıhumma hastalığının yayılması ile İngilizler ve İspanyollar ağır bir mağlubiyet yaşamıştır. Bu mağlubiyeti hazmedemeyen İngilizler adaya 200 gemilik bir sefer düzenlemiştir ancak Haitililerin kararlı mücadelesi sonucunda İngiltere yeniden hüsrana uğramış ve böylelikle Haiti tamamen Louverture’un yönetimine geçmiştir.
Louverture, her ne kadar Fransız hükümetine sadık olduğunu dile getirse de Fransa’nın politikalarına zarar verebilecek kararlar alıyordu. Fransız hükümetini en çok rahatsız eden karar ise 1801’de yayımlanan ve köleliği resmen kaldıran anayasa ile olmuştur. Louverture’un “başına buyruk” kararlarından rahatsız olan dönemin Fransız Kralı Napolyon Bonapart, Hispanyola adasına 20.000 kişilik bir ordu göndermiştir ve öncelikle İspanyolların hüküm sürdüğü adanın doğu tarafını fethetmiştir. Ardından Haiti’ye doğru hareket eden Fransız ordusu yağmurların yağması ile üreyen sivrisineklerin yaydığı sarıhumma hastalığına yakalanarak ağır zayiatlar vermiştir. Bölgenin avantajlarını iyi bilen yerliler her ne kadar birtakım şehirleri Fransa hâkimiyetine teslim etmiş olsa da ciddi bir mücadeleyle ilerlemeyi durdurmayı başarmıştır. Askerinin büyük bir kısmını kaybetmiş Fransızlar nihayetinde koloni ülkesi ile masaya oturma kararı almış ve adada köleliğin kaldırılmasına karşın hâkimiyetin Fransa’ya verilmesini talep etmiştir. 11 yıllık mücadele sürecinden sonra yorgun düşen Louverture bu antlaşmayı kabul etmiştir ancak kandırıldığını anlamak pek uzun sürmemiştir. Antlaşmayı imzalamaya gelen Louverture palas pandıras tutuklanarak Fransa’ya gönderilmiş ve hapsedildiği yerde açlığa terk edilmiştir. Uzun süre kendisinden haber alınamayan Louverture 1803 yılında zindanda hayata gözlerini yummuştur. Tutuklandığı sırada ise söylediği şu sözler gelecek zamanda daha iyi anlaşılacaktı: “Beni devirmekle Saint Domingue'de özgürlük ağacının yalnızca gövdesini kestiniz, o köklerinden yeniden yeşerecek. Çünkü çok sayıdalar ve derinler.”
Ada Napolyon yönetimi tarafından sessizliğe gömülürken köleliğin tekrar geleceği anlaşılınca yerliler tekrardan ayaklanmış ve inanılmaz isyanlar baş göstermiştir. Teçhizat bakımından daha üstün olan Fransızlar ateş kuyularında ve idam sehpalarında toplu kıyımlar gerçekleştirirken özgürlüklerine düşkün Haiti halkı durmak bilmeden Fransızlarla mücadele etmeye devam etmiştir.
İsyanın bir türlü bastırılamamasından ötürü Napolyon, mahkûmların isyan başlattığı yalanını söyleyerek Polonya’dan destek istemiş ve neticesinde 5000 asker adaya intikal etmiştir. Daha sonradan olayın anlatıldığı gibi olmadığını fark eden Polonya ordusu, Haiti saflarına katılarak Fransızlara karşı mücadele etmeye başlamıştır. Kendilerinin zamanında Prusya, Rusya ve Avusturya’ya karşı özgürlük mücadelesi vermiş olması ve bu yolda birçok elem verici olay yaşaması Haiti halkıyla duygudaşlık yapmalarında önemli rol oynamıştır.
Fransızların Haiti’deki soykırımlarını artırması birçok ülke tarafından tepkiyle karşılanmış ve Haiti’ye yapılan muhtelif desteklerin ve sarıhumma hastalığının tekrardan artmasının ardından Fransızlar ağır kayıplar vermiştir. Eş zamanlı olarak Napolyon’un, ana karasında II. Koalisyon savaşını yürütmesinden dolayı Haiti’ye yeterli askeri takviye de sağlanamamıştı.
Aralık 1803’te Hispanyola’nın doğu tarafında köşeye sıkışan Fransız askerleri artık savaşın kaybedildiğini kabul etmiş ve gemilere binerek Haiti’yi terk etmiştir. Yani artık Hispanyola adasının tamamı yerlilerin yönetimine geçmiş ve kölelik, yıllarca verilen mücadele sonucunda kaldırılmıştı. Ayrıca adanın ismi resmi olarak “Haiti” şeklinde değiştirilmişti. Bu vesileyle Polonyalılar ve Haitililer arasında bir kardeşlik bağı da oluşmuştu.
Elbette Haitililerin bu başarısı cezasız kalmamıştır. Sömürü düzenini savunan belli başlı Avrupa ülkelerin baskısı sonucunda Haiti, Fransa’ya yüklü miktarda tazminat ödemiştir. Bu tazminat vadelere bölünmüş ve son vadesi 1947 yılında ancak tamamlanabilmiştir.
Tarih, Haitili General Toussaint Louverture’i birkaç yıl sonra haklı çıkarmıştır. Fransızlar generali devirmekle Haiti’nin yalnızca gövdesini kesmişti. Ancak o ağaç, köklerinden yeşerip günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Bilgin, Kerim, “Haiti Devrimi: Kölelerin Tarihyapıcılığı”, Mülkiye Dergisi, 36(4), 155-208. 2012
CrashCoursae, “Haitian Revolutions: Crash Course World History #30”, Erişim: 12.12.2023. https://www.youtube.com/watch?v=5A_o-nU5s2U
Girard, Philiph, R., The slaves who defeated Napoleon: Toussaint Louverture and the Haitian war of independence, 1801-1804, University of Alabama Press, 2011.
OER Project, “The Haitian Revolution and Its Causes | World History Project”, Erişim: 5.12.2023. https://www.youtube.com/watch?v=-IEZCJDwRgw
Ott, Thomas O, The Haitian Revolution, 1789-1804. Univ. of Tennessee Press. 1987.
Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...
Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...
Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...
Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...
Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...
Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini...
Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...
30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...
1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...
Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...