Konya Bilim Merkezi İlimge

Gulag: Sovyet Mahkûm Çalışma Kampları

 Meryem Sena Yılmaz
 8 dk  120

Gulag terimi, Stalin döneminde zorunlu çalışma kampları sistemini işleten Sovyet bürokratik kurumu Glavnoe Upravlenie Ispravitelno Trudovykh Lagerei’nin (Islah Edici Çalışma Kampları Ana İdaresi) kısaltmasıdır. Aleksander Soljenitsin’in "Gulag Takım Adaları" adlı kitabının 1973’te yayınlanmasından bu yana terim, Sovyet zorunlu çalıştırma ceza sisteminin tamamını temsil etmeye başladı. Sovyetler Birliği’nde 1917 devriminden kısa bir süre sonra toplama kampları kuruldu. Bununla birlikte sistem, Stalin’in Sovyetler Birliği’ni modern bir sanayi gücüne dönüştürme ve 1930’ların başında tarımı kolektifleştirme kampanyası sırasında muazzam boyutlara ulaştı.

Gulag kampları Sovyetler Birliği’nin her yerinde mevcuttu, ancak en büyük kamplar Kuzey Kutup Bölgesi’nden Sibirya’nın doğusuna ve Orta Asya’nın güneyine kadar ülkenin en zorlu coğrafi ve iklim bölgelerinde bulunuyordu. Mahkûmlar çeşitli ekonomik faaliyetlerde bulunuyorlardı, fakat yaptıkları işler genellikle vasıfsız ve ekonomik açıdan verimsizdi. Yaygın şiddet, aşırı iklim, ağır iş gücü, yetersiz gıda tayınları ve sağlıksız koşulların birleşimi, kamplarda aşırı yüksek ölüm oranlarına yol açtı.

Stalin’in 1953’teki ölümünün ardından Gulag’ın boyutu ciddi oranda küçülürken, Gorbaçov dönemine kadar Sovyetler Birliği’nde zorunlu çalışma kampları ve siyasi mahkûmlar varlığını sürdürdü.

Gulag mahkûmları günde 14 saate kadar çalışabiliyordu. Tipik Gulag emeği yorucu fiziksel çalışmaydı. Bazen en zorlu iklimlerde çalışan mahkûmlar, günlerini el testereleri ve baltalarla ağaç keserek veya ilkel kazmalarla donmuş toprağı kazarak geçirebiliyorlardı. Bazıları elle kömür veya bakır çıkarıyor ve genellikle cevher tozunu solumaktan kaynaklanan acı verici ve ölümcül akciğer hastalıklarına maruz kalıyorlardı. Mahkûmlar bu kadar zorlu bir işi sürdürmeye yetecek kadar da beslenmiyorlardı.

Yetkililerin gözünde mahkûmların neredeyse hiçbir değeri yoktu. Açlıktan, soğuktan ve ağır çalışma nedeniyle ölenlerin yerine yeni mahkûmlar getiriliyordu çünkü sistem her zaman çalışma kamplarını dolduracak kadar insan bulacak bir düzende kurulmuştu.


1931-1933 yılları arasında inşa edilen Beyaz Deniz-Baltık Denizi Kanalı, Gulag’ın ilk büyük inşaat projesiydi. 100.000’den fazla mahkûm, sadece 20 ayda basit kazma, kürek ve derme çatma el arabalarından başka alet kullanmadan 141 mil uzunluğunda bir kanal kazdı. Başlangıçta büyük bir başarı olarak görülen ve hem Sovyetler Birliği’nde hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanan dergilerde kutlanan kanalın, çoğu deniz gemisini taşıyamayacak kadar dar ve sığ olduğu ortaya çıktı. İnşaat sırasında birçok mahkûm öldü.

Kolyma, Gulag mahkûmlarına korku salan bir yerdi. Gezegendeki en soğuk yerleşim yeri olduğu söylenen Kolyma’dan, mahkûmlar “12 ayın kış, geri kalanının ise yaz olduğu bir yer” olarak söz ediyordu. Kolyma o kadar uzaktı ki kara yoluyla ulaşılamıyordu. Mahkûmlar, Sovyetler Birliği boyunca trenle seyahat ederler ve her yıl su yollarının buzsuz olduğu birkaç ayı Pasifik kıyısında bekleyerek geçirirdiler. Daha sonra Japonya’yı geçip Kolyma Nehri üzerinden altın madenciliği yapacakları yerlere ulaşmak için gemilere binerdiler. Kolyma’da hayatta kalmak diğer Gulag bölgelerinden daha zordu.

Gulag’da kadınlar da çok acı çekti. Erkek kamp çalışanları, gardiyanlar ve hatta diğer erkek mahkûmlar sık sık kadınlara tecavüz ediyorlardı. Bazı kadın mahkûmlar koruma ve refakatçi olarak “kamp kocaları” edindiler. Kadınların çoğu hamileydi. Gulag yetkilileri ara sıra hamile kadınları ve küçük çocuklu kadınları özel aflarla serbest bırakıyordu. Doğumdan hemen sonra Gulag görevlileri bebekleri annelerinden alıp özel yetimhanelere yerleştirdiler. Çoğu zaman bu anneler kamplardan ayrıldıktan sonra çocuklarını asla bulamıyorlardı.

Mahkûmlar çalışma saatleri dışında genellikle çit veya dikenli tellerle çevrili, gözetleme kulelerindeki silahlı muhafızların bulunduğu bir kamp bölgesinde yaşıyorlardı. Bölgede çok sayıda aşırı kalabalık, pis kokulu, yetersiz ısıtılan kışlalar vardı. Kamp bölgesindeki yaşam acımasız ve şiddetliydi. Mahkûmlar tüm yaşamsal ihtiyaçlara erişim için yarışıyordu ve mahkûmlar arasında şiddet olağandı. Açlıktan, hastalıktan, zorlu koşullardan, ağır işlerden ve diğer mahkûmlardan sağ kurtulurlarsa, kamp muhafızlarının keyfi şiddetine yenik düşüyorlardı. Bu arada mahkûmlar muhbirler tarafından izleniyordu; diğer mahkûmlar her zaman Gulag yetkililerine rapor edecek bir yanlış adım arıyorlardı.

Gulag’daki mahkûmlar yaptıkları iş miktarına göre yiyecek alıyordu. Tam bir tayın, hayatta kalmaya yetecek kadar yiyeceği zar zor sağlıyordu. Bir mahkûm günlük çalışma kotasını doldurmadığında daha da az yiyecek alıyordu. Sürekli olarak çalışma kotalarını yerine getiremezlerse, yavaş yavaş açlıktan öleceklerdi.

Gulag’da birçok türde mahkûm bulunuyordu. Zira Gulag, Sovyetler Birliği’nin ana ceza sistemi olarak hizmet ediyordu: Soyguncular, tecavüzcüler, katiller ve hırsızlar cezalarını hapishanelerde değil Gulag’da geçiriyorlardı.

Buna ek olarak Gulag, yalnızca Sovyet rejiminin gerçek muhaliflerini değil, aynı zamanda Sovyet gizli polisinin paranoyak pençelerine kapılmış birçok masumu da içeren siyasi mahkûmları da barındırıyordu. Mahkûmların çoğu, bu toplama kamplarında uzun yıllar boyunca küçük hırsızlıkların, geç kalmaların veya işe mazeretsiz devamsızlıkların cezalandırıldığı keyfi ve ağır yasal mevzuatın kurbanıydı. Stalin döneminde işe üç kez geç gelen bir kişi üç yıllığına Gulag’a gönderilebiliyordu. Yine Stalin döneminde pek çok kişi, bir Komünist Parti yetkilisi hakkında masum bir şaka yaptıkları için 25 yıla kadar Gulag’a gönderildi. Fakirlikten ekmek çalan bir kişi bu kadar küçük bir hırsızlık nedeniyle Gulag’a on yıla kadar gönderilebiliyordu.


Joseph Stalin’in ölümünden sonraki yıllarda, onun diktatörlük yönetimine yönelik resmi ve gayri resmi eleştiriler, Sovyetler Birliği’ndeki siyasi atmosferi önemli ölçüde değiştirdi. Stalin’in halefi Nikita Kruşçev, 1964’te kendisinin devrilmesiyle aniden durma noktasına gelen resmi eleştiri dönemini başlatırken, Sovyet sistemi hakkında yeni bir eleştirel düşünme dönemi başlamıştı.

1960’larda ve 1970’lerde Sovyet baskısına ilkeli bir muhalefetle karşı çıkan bir grup entelektüel ortaya çıktı. Genellikle muhalifler olarak adlandırılan bu grup, Sovyetler Birliği’ndeki insan haklarının durumu hakkında bilgi dağıttıkları küçük ama gelişen bir yeraltı topluluğu kurdu. Perm’deki eski Stalinist çalışma kampları, bu aktivistleri tecrit etmek ve cezalandırmak için hapishanelere dönüştürülecekti.

1985’te Sovyetler Birliği’nde yeni, idealist bir lider iktidara geldi. Mihail Gorbaçov, sosyalizmin üstünlüğüne ve eski Sovyet dönemindeki şiddet ve baskı olmadan sosyalist bir sistem yaratma imkânına büyük bir inançla bağlıydı. Sovyet toplumunu canlandırmayı ve Sovyetlerin baskıya bağımlılığını kararlı bir şekilde sona erdirmeyi amaçlayan Gorbaçov, Sovyet tarihinin karanlık tarafları hakkında açıklık çağrısında bulundu. Onu şaşırtan bir şekilde, Gulag’ın tarihi ve Sovyet baskısı hakkında eşi benzeri görülmemiş bir tarihsel hakikat anlatımı dönemi, tüm sistemin meşruiyetini baltaladı. Bu, önce Doğu Avrupa “uydularında” başladı, sonra da Sovyetler Birliği’nin kendisine yayıldı. Bu ülkelerdeki halk hareketlerini bastırmak için şiddete başvurmak istemeyen Gorbaçov, farkında olmadan önce Sovyet İmparatorluğu’nun, ardından da Sovyetler Birliği’nin çöküşüne yol açacak bir süreci başlatmıştı.

1980’lerin ortalarında Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, Sovyet toplumunda glasnost adı verilen bir açıklık dönemini başlattı. Hükümet, Soljenitsin’in eserleri gibi daha önce yasaklanmış kitapların yayınlanmasına izin verdi. Bir dizi anı, makale ve kitap, Stalin’i ve Sovyet suçlarını kınadı. Böylece Gulag kampları azar azar tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.

1990’ların başından bu yana Sovyetler Birliği’nin mirasına ilişkin kamuoyu tartışması daha karmaşık hale gelmiştir. “Gulag kampları başta olmak üzere Sovyet anıtları değiştirilmeli mi yoksa korunmalı mı” tartışması hala yapılmaktadır. Rus ders kitaplarının Stalin’i daha az eleştirmeye başladığı bugünlerde maalesef tarihsel gerçeklikle yüzleşmenin yerini idealize edilmiş bir geçmişe duyulan nostalji almıştır.

#Gulag #Sovyet #Kamp #İşkence
0
0
0
Kaynakça

Applebaum, Anne, “Gulag”, çev. Ufuk Demirbaş, Arkadaş Yayınevi, 2008.

Demirci, Hikmet, “Kazakistan Gulag Kamplarında Aile, Kadın Ve Çocuk”, Türk Dünyası Araştırmaları, 127, 241-68, 2021.

Gulag History, “Gulag: Soviet Forced Labor Camps and the Struggle for Freedom”, Erişim 11 Şubat 2024, https://gulaghistory.org/nps/index.html 

Soljenitsin, Aleksander, “Gulag Takım Adaları”, çev. Selim Taygan, Kişisel Yayınları, 1974.

BENZER MAKALE
Öğretmen Değil Rehber

Öğretmen Değil Rehber

Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...

Pelerinin Altındaki Hançer: Sicarii Suikast Örgütü

Pelerinin Altındaki Hançer: Sicarii Suikast Örgütü

Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...

Birlik ve Konfederasyon Mücadelesi: Amerika iç Savaşı

Birlik ve Konfederasyon Mücadelesi: Amerika iç Savaşı

Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...

Son İsrail-Arap Savaşı: Yom-Kippur Muharebesi

Son İsrail-Arap Savaşı: Yom-Kippur Muharebesi

Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...

Vaat Edilmiş Topraklar Efsanesi ve Siyonizm

Vaat Edilmiş Topraklar Efsanesi ve Siyonizm

Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...

Naziler ve Siyonist Ortakları

Naziler ve Siyonist Ortakları

Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini...

İsrail’i Kuran Terörist Örgütler: Haganah, Irgun ve Lehi

İsrail’i Kuran Terörist Örgütler: Haganah, Irgun ve Lehi

Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...

Protestanlık Uğruna Bir Savaş: 30 Yıl Savaşı

Protestanlık Uğruna Bir Savaş: 30 Yıl Savaşı

30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...

Üç Kralın Savaşı: Vadisseyl Muharebesi

Üç Kralın Savaşı: Vadisseyl Muharebesi

1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...

Şekerin Acı Tarihi

Şekerin Acı Tarihi

Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER