Daha çok George Orwell takma adıyla tanınan Eric Arthur Blair, İngiliz denemeci, gazeteci ve roman yazarıdır. Orwell, en çok distopik kurgu türünde yazdığı "Hayvan Çiftliği" ve "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" eserleri ile ünlüdür ancak birçok makalesi ve diğer kitapları da onun tanınırlığında önemli bir rol oynamışlardır. Çalışmaları 20. yüzyılın en keskin ve geniş çapta kabul gören totalitarizm eleştirilerinden sayılmaktadır.
Orwell’in siyaset felsefesinde temel iki kavram; 1930’ların ortasından hayatının sonuna kadar savunduğu sosyalizm ve tüm yaşamı boyunca karşı çıktığı totalitarizmdir. Ona göre sosyalizm yanlış tanımlanmış bir ideoloji, totalitarizm ise sosyalizmin ideallerini baltalayan bir olgudur ve oldukça yaygındır.
Orwell, sosyalizmin en kısa tanımını “Wigan İskelesi Yolu” isimli inceleme türündeki eserinde “adalet ve özgürlük” anlamına gelecek şekilde sunmaktadır. Onun aklındaki adalet duygusu sadece ekonomik adaleti değil aynı zamanda sosyal ve politik adaleti de içermektedir. Orwell’e göre demokratik sosyalizm, sosyal ve ekonomik eşitliği sağlarken aynı zamanda kişisel özgürlüğü koruyan siyasi bir düzendir. Orwell özellikle entelektüel özgürlükler diyebileceğimiz şeyleri korumakla ilgilenmektedir: düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü.
Orwell’in sosyalizme dair en ayrıntılı açıklaması, “Aslan ve Tek Boynuzlu At” adlı makalesinde yer almaktadır. Orwell, sosyalizmin genellikle “üretim araçlarının ortak mülkiyeti” olarak tanımlandığını belirtmekte ancak bu tanımı yetersiz bulmaktadır. Orwell’e göre sosyalizm aynı zamanda siyasi demokrasiyi, Birleşik Krallık Lordlar Kamarası’ndaki kalıtsal ayrıcalıkların kaldırılmasını ve gelir eşitsizliğinin sınırlandırılmasını da gerektirir.
Orwell’e göre sosyalizmin en büyük faydalarından biri, sınıf temelli önyargıları ortadan kaldırmasıdır. Orwell bunu bir toplumdaki insanlar arasında kardeşlik duygusunun yaratılması için gerekli görmektedir. Bu, Orwell’in “Aslan ve Tek Boynuzlu At” adlı makalesinde, İngiltere’nin benimsemesi gerektiğini düşündüğü önerilerine de yansımaktadır. İngiltere’yi “sosyalist demokrasiye” dönüştürecek adımlar olarak gördüğü önerileri şunları içermektedir:
1. Arazinin, madenlerin, demiryollarının, bankaların ve büyük endüstrilerin millileştirilmesi.
2. Gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırılması için vergilendirmede düzenlemeler yapılması.
3. Eğitim sisteminin demokratik çizgilere uygun olarak yeniden düzenlenmesi.
4. Hindistan’a Birleşik Krallık’tan ayrılma yetkisini de içeren dominyon statüsünün verilmesi.
5. Siyahi halkların temsil edileceği bir İmparatorluk Genel Konseyi’nin oluşturulması.
6. Çin, Habeşistan ve Faşist güçlerin tüm diğer kurbanlarıyla ittifakın resmen ilan edilmesi.
Orwell, sosyalizmin ilerlemenin önünde bir engel teşkil etmediğini ve vatanseverliğe ilgisiz kalmadığını iddia etmektedir. Ayrıca sosyalizmi hem marksizmden hem de komünizmden farklı görmektedir. Hatta ona göre komünizm en iyi ihtimalle sosyalizm gibi görünen bir totalitarizm biçimidir.
Orwell, sosyalizmi kapitalizmle karşılaştırmakta ve kapitalizmin “işe yaramadığını” iddia etmektedir. Orwell’in kapitalizme karşı argümanının özü aslında tecrübelerine ilişkin iddialara dayanmaktadır. Özellikle kapitalizmin Britanya’yı İkinci Dünya Savaşı’na hazırlıksız bir şekilde bıraktığını ve toplumsal eşitsizliğe yol açtığını ileri sürmektedir.
Orwell’in siyaset felsefesinin ikinci ve en önemli ayağı, totalitarizm karşıtlığıdır. O, totalitarizmi mutlak güç ve kontrole odaklanan bir siyasi düzen olarak tasavvur etmektedir. Totaliter tutum, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’teki düşman O’Brien tarafından örneklenmiştir. Kurgusal O’Brien, propaganda üreten “Gerçek Bakanlığı”nda çalışan düşük rütbeli bir yetkili olan ana karakter Winston Smith’in düşünceleri ve eylemleri üzerinde güç kazanmak için işkence ve manipülasyonu kullanan güçlü bir hükümet yetkilisidir. O’Brien’ın güç arzusunu başlı başına bir amaç olarak görmesi anlamlıdır. O’Brien, güç uğruna çalışan iktidarı temsil etmektedir.
Orwell, totalitarizmin tam güç ve tam kontrol aradığı için hukukun üstünlüğüyle yani totalitarizmin siyasi liderler de dâhil olmak üzere herkes için geçerli olan istikrarlı yasalarla bağdaşmadığını ileri sürmektedir. Hukuk bir yöneticinin gücünü sınırlarken, totalitarizm gücün sınırsız kullanımı yoluyla hukukun sınırlarını ortadan kaldırmaya çalışır. Dolayısıyla hukukun adil ve tutarlı bir şekilde uygulanması, totalitarizmin nihai amacı olan tam merkezi güç ve kontrol türüyle bağdaşmaz.
Orwell totalitarizmi açıkça modern bir olgu olarak görmektedir. Orwell’e göre Sovyet Komünizmi, İtalyan Faşizmi ve Alman Nazizmi gerçek anlamda totaliter olmayı amaçlayan ilk siyasi düzenlerdi. Orwell, “Totalitarizm Üzerine” adlı kitabında totalitarizmin önceki tiranlık ve ortodoksluk biçimlerinden farkını şu şekilde açıklamaktadır: “Totaliter devletin özelliği, düşünceyi kontrol etmesine rağmen onu düzeltmemesidir. Tartışılmaz dogmalar kurar ve bunları günden güne değiştirir. Dogmalara ihtiyacı vardır çünkü tebaasının mutlak itaatine gereksinim duyar.”
Tam gücün peşinde koşan totalitarizm, gerçekliği kendi iradesine göre eğmeye çalışır. Bu, siyasi gücün nesnel hakikatten önce gelmesini gerektirir. Ancak Orwell, gerçekliğin totaliterlerin istediği şekilde bükülebileceğini reddetmektedir. Nesnel gerçeğin kendisi totaliter tarafından yok edilemez. Bu nedenle Orwell, “Katalonya’ya Selam” kitabında şöyle yazmaktadır: “Gerçeği ne kadar inkâr ederseniz edin gerçek arkanızda var olmaya devam eder ve sonuç olarak onu herhangi bir şekilde ihlal edemezsiniz.” Orwell bunu totaliterliğe karşı iki “koruyucu önlemden” biri olarak görmektedir. Diğer koruyucu ise Orwell’in klasik liberalizm ve onun bireysel özgürlüğü koruması şeklinde anladığı “liberal gelenek”tir.
Orwell totalitarizmin siyasi sağda ve solda bulunabileceğini anlamıştı. Orwell’e göre hem Nazizm hem de komünizm totaliterdi. Hem Sovyet Komünizmini hem de Alman Nazizmini totalitarizm bayrağı altında birleştiren şey, tam bir iktidar arayışı ve bu iktidarın gerektirdiği ideolojik uyumluluktu. Orwell böylesi bir gücün gözetleme için geniş bir kapasite gerektirdiğini fark etmiştir. Bu da “tele-ekran” ve “Düşünce Polisi” gibi gözetleme araçlarının Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ün olay örgüsünde neden büyük bir rol oynadığını açıklamaktadır.
Orwell’in çalışmaları popüler ve siyasi kültürde etkisini halen sürdürmektedir. Onun ürettiği totaliter ve otoriter toplumsal uygulamaları tanımlayan “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi”, “Oda 101”, “yenikonuş”, “çiftdüşün” ve “düşünce suçu” gibi birçok yeni terim, siyaset biliminin bir parçası olmuştur.
Müftüoğlu, M. Caner, Özbay, Fatih, “Gündelik Hayatta Totalitarizm: George Orwell’ın 1984 Adlı Distopya Romanında İdeal Toplum Tasavvurları”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 44, 179-189, 2015.
Orwell, George, “ The Lion and the Unicorn: Socialism and the English Genius”, Penguin Books, 1982.
Orwell, George, “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”, çev. Müge Günay, İletişim Yayınları, 2021.
Orwell, George, “Katalonya’ya Selam”, çev. Jülide Ergüder, BGST Yayınları, 2014.
Orwell, George, “Totalitarizm Üzerine”, çev. Sadi Yumuşak, Liberte Yayınları, 2021.
Orwell, George, “Wigan İskelesi Yolu”, çev. Levent Konca, Can Yayınları, 2019.
Evrenin nasıl ortaya çıktığı, evrende var olan şeylerin kökeninin ne olduğu sorusu insanlığın en eski ve temel...
Yol, kaos ve düzen Çin felsefesinin merkezinde yer alan üç önemli kavramdır. Yol, düşünce...
Karakteristik pos bıyığı, acı yaşantısı ve kafa karıştıran eserleriyle tanınan Friedrich W. Nietzsche, felsefenin büyük...
Zihin felsefesinde tartışılagelen en temel konulardan biri fizikalizm üzerinedir 1931 yılında Otto Neurath ve 1932’de...
Ockham'ın usturasının prensibi genellikle İngiliz teolog, mantıkçı ve bir Fransisken rahibi olan Ockhamlı William'a...
Müslüman filozof ve hukuk bilgini Ebu Hamid el-Gazzâli (1058-1111), Descartes'tan 500 yıl önce...
Türkçeye “hayvancılık” olarak çevirebileceğimiz animalizmin ayırt edici iddiası temel metafizik...
Yaklaşık 2500 yıl kadar önce Elealı filozof Zenon ortaya birtakım fikirler attı ve çılgınca sorular sordu. Zenon...
8. ve 15. yüzyıllar Hıristiyan Ortaçağ felsefesinde Skolastik dönem olarak bilinmektedir. Bu dönemde...
Sokrates etik ve ahlak konularında konuşmuş önemli bir isimdir. Mutlu olmayı ahlaklı olmakla bir sayan Sokrates'e...