İslam tarihinde hakkı verilmemiş bir coğrafyacı, gezgin ve şair olan İbni Cübeyr 1145'te Endülüs’te Belensiye (Valensiya) şehrinde Kinane kabilesinden bir Arap ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bugünkü Kuzey Afrika, İspanya ve Batı Sahra topraklarına hâkim olan Berberi Muvahhidler devletinin Gırnata valisinin kâtibi olan İbni Cübeyr kâtip olmasının yanında vasat bir şairdi. Ona şöhretini kazandıran asıl şey, o zamana kadar pek bilinmeyen bir güzergâh izleyerek ve titiz bir gezgin gözüyle gözlemlerde bulunarak yaptığı hac yolculuğu olmuştur.
Hac seyahatinin sebebi olarak anlatılan olay onun dindar kişiliğini göstermesi bakımından ilginçtir: Rivayete göre İbn Cübeyr, Gırnata’nın vali vekili Ebû Saîd Osman’ın kâtipliğini yaparken vekil tarafından yedi kadeh şarap içmeye zorlanır. O zamana kadar ağzına içki sürmemiş olan İbn Cübeyr, son derece pişman olur ve Allah'tan bağışlanma umuduyla hac yolculuğuna çıkar. Rivayet böyle olsa bile yolculuğunun sadece bu nedene bağlamak doğru olmaz. Çünkü en başından beri Doğu İslam dünyasının Endülüs ve Mağrip ile ilmî ve kültürel bağları bulunuyordu. Âlimlerin Doğu'dan Batı'ya göç etmesiyle gelişen bu ilişki, daha sonra Batılı Müslümanların hac yapma ve ilim tahsil etme arzusu ile devam etmiştir. İbn Cübeyr'in hac ziyareti sırasında Mısır, Hicaz ve Irak uleması ile görüşerek ilim tahsil etmeyi umduğu seyahat notlarından da anlaşılmaktadır. İspanya'dan çıkarak Doğu'nun İslam dünyasını ziyaret etmeye, gördüklerini öğrenmeye ve döndüğünde Endülüs'e tanıtmaya kararlıydı. İnsanlık tarihinde çok önemli bir kaynak bırakarak bu görevi en iyi şekilde yerine getirdi.
İbn Cübeyr, Gırnata'dan (Granada) yola çıktı ve Cebelitarık Boğazı'nı geçerek o zamanlar Müslüman yönetimi altında olan Septe’ye geçti. 24 Şubat 1183'te bir Ceneviz gemisine binerek İskenderiye'ye doğru yola çıktı. Deniz yolculuğu onu Balear Adaları'ndan geçirerek Sardinya'nın batı kıyısına götürdü. Sardinya ve Sicilya arasında, gemi şiddetli bir fırtınaya tutuldu. Notlarında gemi tayfasının “hayatlarında hiç böyle bir fırtına görmedikleri konusunda hemfikir olduklarını” kaydetmiştir. Fırtınadan sonra gemi Sicilya ve Girit'i geçerek güneye döndü ve Kuzey Afrika kıyılarına geçti. 26 Mart'ta İskenderiye'ye vardı ve Mısır seyahatine başladı.
İbn Cübeyr, Kahire’den Nil boyunca gemiyle önce Kûs şehrine vardı. Ardından çölü geçerek Ayzâb’a ve oradan da Kızıldeniz’i geçerek Cidde’ye geldi. Mekke’ye 13 Temmuz 1183’te ulaşan İbn Cübeyr, hac farîzasını yerine getirmek için sekiz ay boyunca burada kaldı. Medine'ye geçen İbn Cübeyr burada altı gün kadar kısa bir süre kaldıktan sonra çölü geçerek Kûfe'ye, ardından Bağdat ve Musul'a, oradan da Cizre’ye, Halep ve Şam'a devam etti. Oradan, 1185'te başladığı yere dönmek üzere Sicilya'ya yelken açmadan önce o dönemde Haçlıların elinde olan Kudüs’e ve liman şehri olan Akka’ya geçti. Memleketine bir Ceneviz gemisiyle yelken açtı. Ancak gemi Messîne önlerinde batınca boğulma tehlikesinden kurtuldu ve bir süre daha yeni bir gemide yolculuğuna devam edebilmek için şartların düzelmesini bekledi. Nihayet 26 Mart 1185’te Sicilya'daki Trapani limanından tekrar denize açıldı ve Sardinya ve Balear Adaları üzerinden tekrar Endülüs kıyılarına ulaştı. Sonunda 25 Nisan 1185’te iki yıl üç buçuk ay süren yolculuğundan sonra Kurtuba’daki (Cordoba) evine döndü.
İbn Cübeyr, seyahatleri sırasında ziyaret ettiği yerleri oldukça detaylı ve net bir şekilde tasvir etmektedir. Kitap, yalnızca önemli yerlerin adları ve açıklamalarından oluşan bir koleksiyon olmaması, coğrafi ayrıntıların yanı sıra kültürel, dini ve siyasi konuların gözlemlenmesini içermesi bakımından zamanının diğer anlatımlardan farklıdır. Örneğin İbn Cübeyr’in Mısır notları Selahaddin Eyyûbi’ye övgülerle doludur. Gittiği her yerdeki cemaatlere, mescitlere, türbelere, hastanelere ve medreselere yeni sultanın lütfunun ulaştığını yazar. Nil’in yeterince akmadığı zaman Selahaddin'in çiftçilerden aldığı arazi vergisini iade ettiğine dikkat çeker. Ayrıca Selahaddin’in adaleti ve ana yollara getirdiği güvenlik sayesinde topraklarındaki insanların gece vakti işlerine rahatça gidebildiklerini ve karanlığın onları caydıracak hiçbir korku barındırmadığını not eder. Selahaddin döneminde, tüm şehri Haçlılar tarafından gelecekteki herhangi bir kuşatmadan korumak amacıyla kalenin duvarlarının genişletildiğini kaydeder. İnşa edildiğini gördüğü bir başka eser de Nil Nehri üzerinde, nehrin yıllık taşkınlarına batmayacak kadar yüksek bir köprü olmuştur.
Kahire'deki medreseler, hamamlar ve hastanelerden söz eden İbni Cübeyr’e göre Selahaddin'in diğer cömert davranışlarından biri de fakirlere her gün 2000 somun ekmeğin dağıtılması olmuştur. Şehirde İbn Cübeyr'i en etkileyen şey ise, sayısı 8.000 ila 12.000 arasında olduğu tahmin edilen ve genellikle aynı sokakta dört veya beşi bulan camilerin çokluğudur. Mekke ve Halep şehirlerini ayrıntılı bir şekilde tasvir eden İbn Cübeyr Şam’ı “İslâm ülkelerinin mührü ve şehirlerin gelini” olarak vasıflandırmaktadır.
Kudüs’ün Selahaddin Eyyûbi tarafından fethedilmesinin verdiği sevinçle yıllar sonra yeniden yollara düşen İbn Cübeyr’in yazıları, Rihle veya yaratıcı gezi günlüğü adı verilen çalışma türünün temelidir. İbn Cübeyr'in seyahatnamesi, Arap edebiyatının seçkin örneklerinden biri olarak kabul edilmekte, benzer yapıtlar içinde çok önemli bir yer işgal etmekte ve daha sonraki pek çok seyahatnameye emsal teşkil etmektedir. Başta İbn Battuta olmak üzere pek çok seyyah onun üslubundan etkilenmiş ve ayrıca özellikle şehir tasvirlerinde çeşitli cümlelerle ondan doğrudan alıntılar yapmıştır. Seyahatnamesi, seyahat edilen şehirlerin anlatımı ve kişisel anekdotların bir karışımıdır.
İbn Cübeyr, İbn Cübeyr Seyahatnamesi, çev. Ramazan Şeşen, Yeditepe Yayınevi, 2020
İbn Cübeyr, TDV İslam Ansiklopedisi, Erişim: 26 Haziran 2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-cubeyr
Özdemir, Talha, “İbn Cübeyr Seyahatnamesi”, Tarih Kritik Dergisi, 7(3), 308-310. 2021.
İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...
Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....
Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...
Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...
Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...
Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...
Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...
755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....
Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...
“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...