Yaklaşık 2500 yıl kadar önce Elealı filozof Zenon ortaya birtakım fikirler attı ve çılgınca sorular sordu. Zenon veya Zeno, paradoksal argümanları ile bambaşka bir sorgulama geleneği başlattı. Günümüzde dahi ortaya koyduğu problemleri çözülememiş bu paradokslar matematik, fizik ve felsefe gibi birçok alanda yol gösterici oldular.
Zenon’un yaşantısı veya geçmişi hakkında pek az bilgi bulunmaktadır. Zenon'un, aynı zamanda ona babalık yaptığı söylenen ünlü filozof Parmenides'in öğrencisi olduğu bilinmektedir. Asıl babası olarak Teleutagoras adı öne çıksa da kendisinden pek söz edilmemektedir. Parmenides, tekçilik veya bircilik olarak bilinen bir düşünceyi savunmaktadır ve Elea felsefe okulunun kurucu filozofu olarak kabul edilmektedir. Elbette öğrencisi Zenon da bu okulun bir filozofudur ve kendisine Elealı Zenon denmesinin sebebi budur. Zenon, üstadının teklik düşüncesini benimsemekte ancak genişleterek ve tam tersi bir yolla savunmaktadır. Platon’un Parmenides isimli eserinde Zenon’un ağzından anlatılanlara göre bu teklik düşüncesi aslında Zenon’un kendi felsefesinin parçalarından biridir. Zenon, genç yaşlarında yazdığı ve yayınlanmadan çalınan, düşüncelerini yer verdiği bir eserinin eksik haliyle yayıldığını, bu sebeple tam anlaşılamadığını anlatır. Paradoksları için de bu felsefeyi savunmak üzere öne sürüldüğü yorumlanır ancak asıl amaç bu kadar basit değildir.
Antik Yunan felsefesinde Sokrates öncesi dönemin bir filozofu olan Zenon, Elealı olmasının yanı sıra kendi döneminden sonra tanımlanacak akımlara da ışık tutmuştur. Kendisini bu akımlarla nitelendiremesek de etkileri anlaşılabilir düzeydedir. Örneğin Zenon için tam anlamıyla bir Sofist denemez ama kendisi kuşkuculuğu doğurmasıyla Sofizm’in kurucularından sayılmaktadır. Teknik olarak diyalektiği sıkça kullanır, Platon’un aktardığı diyaloglarda bu açıkça görülür ancak onun bir diyalektikçi olarak nitelendirilmesi de bir tartışma konusudur. Bu sebeple Zenon Paradoksları’nın, hangi düşünce geleneğinin ürünü olduğunu ya da hangi öğreti için kurgulandığını saptamak zordur. Biraz da bu sebepten etki ettiği alan yelpazesi oldukça geniştir. Zenon’un Paradoksları bir antitez olmaktan veya bir felsefeyi savunmaktan ziyade bireyi, yaşamsal bir sorgulamaya çeker. Bu yönüyle Zenon doğa bilimci, yani doğayı ve bireyin doğadaki yerini anlamaya, açıklamaya çalışan bir filozof olarak da görülebilir.
Paradokslara gelince, Zenon tarafından yazılmış ve bize ulaşmayı başarmış eser pek olmadığından farklı birçok sınıflandırma ve açıklama yaklaşımı vardır. Kimisi dört kimisi kırk paradokstan söz eder. Ancak bu paradokslar büyük oranda benzer bazı konuları işlemektedir. Bunlar basitçe çokluğun olmadığı, uzamın var olamayacağı ve hareketin olanaksızlığıdır. İtiraza dayalı felsefe yapan Zenon’un olumsuzlayıcılığı kullandığı açıkça görülmektedir. Yani bir konuyu olumsuz yönüyle ele alarak gerçek dışılığını göstermektedir. Alışılagelmişin dışında bu tekniği, görüş ve düşüncelerine ek olarak duyularımız üzerinde de kullanmıştır. Bir kişiye gözle görebildiği bir şeyin var olmayışını nasıl düşündürebilirsiniz ki? Bazıları için anlamsız bulunan bu durum aslında çok büyük bir kırılma noktasıdır. Zenon’un, henüz matematik ve fizik gibi alanların gelişmediği bir dönemde uzay, zaman ve mekân hakkında tartışan bir filozof olduğu unutulmamalıdır.
Zenon, hocası Parmenides’in görüşlerini benimseyerek çokçuluğa karşı çıkıyordu ki buradan her şeyin bir tek bütün olduğu düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Her şey bir ve tekse mekân diye ayrı bir şey olamaz. Bu da bizi mekân dediğimiz kavramın mümkün olmaması sonucuna iter. Böylece mekanın olmadığı bir ortamda hareket de mümkün olmayacaktır. Örneğin bir okçu tarafından fırlatılan bir ok düşünelim ve anlık olarak bu oka bir bakış atalım. Okun hareketsiz bir şekilde durduğunu görürüz, çıplak gözle göremesek bile bir anlığına da olsa ok hareketsizdir. Peki ya bir önceki ve bir sonraki anlar? Bunlar da farksız olmalıdır, o halde okun hareketsiz olması gerekir. Zaman içindeki her anda belirli bir konumda olan okun hareket etmeye zamanı yoktur ve ok aslında durağandır. Yani madde herhangi bir zamanda herhangi bir mekânda devamlı olarak durağan haldedir. Oku hareketli gösteren şey bizi yanıltan duyularımızdan başkası değildir.
Zenon varlığın birimlerden oluşan bir yapıya sahip olmasının imkânsızlığını iki parça paradoksuyla göstermek istemiştir: Eğer varlık birimlerden oluşsaydı ve birimlerden iki parça aynı düzlemde birbirlerine doğru gidiyor olsalardı (hareket ediyor demiyorum) tam hangi noktada karşılaştıkları sorusuna verilebilecek bir cevap bulamazdık. Çünkü yan yana gelemeyecekleri için asla karşılaşamazlar. Bütün bunlar kulağa öyle kafa karıştırıcı gelmiştir ki anlatıldığında Sinoplu Diyojen dahi tahammül edememiş ve hareketin onun için anlamını kalkıp giderek göstermiştir. Çünkü Diyojen duyularına göre yanıt vermiştir ki Zenon da tam olarak buna karşıdır.
En çok bilinen paradoksları sonsuzluk kavramı üzerinedir ki bugün dahi evreni açıklama yöntemlerimize etki eder. Bir paradoksta kaplumbağa ile yarışan Aşil’in, kaplumbağayı asla geçemeyeceğinden bahsederken bir diğerinde evine gitmek isteyen bireyin bunu asla başaramayacağını iddia etmiştir. Bu iki paradoks da hareketin olanaksızlığı ve sonsuz kavramının boyutu ile ilgilidir. Buna göre evi ile kendisi arasındaki yolu gitmesi için birinin önce yolun yarısını gitmesi gereklidir. Sonrasında kalan yolun yarısını gitmesi gerekecektir ve sonra kalan yarısını derken bu sonsuza kadar gidecektir. O halde bu kişi asla evine varamayacaktır. Aşil paradoksu da benzer yapıdadır: Aşil, zaten sporcu olduğu için yarışa kaplumbağanın belli bir mesafe gerisinden başlayacaktır. Aşil’in kaplumbağaya yetişmesi için önce kaplumbağanın yarışa başladığı noktaya gitmesi gereklidir. Bu esnada kaplumbağa başka bir noktada olacaktır. Sonra Aşil kaplumbağanın yeni konumuna ulaşmalıdır ki bu da kaplumbağanın az da olsa yeni bir mesafe kat etmesi demektir. Biri ilerledikçe diğeri de ilerlemeye devam edeceği için Aşil bunu sonsuza kadar sürdürecek ama asla yakalamayı başaramayacaktır. Matematiksel olarak çözümü bulunamayan bu paradoks, “Sonsuzluk dediğimiz olgu sınırlı bir yapıda mıdır?” sorusunu akıllara getirir. Sunulan çözümlerden birinde, öyle bir noktaya gelinecek ki daha fazla yarıya bölünemeyecek veya dikkate alınmayacak dolayısıyla yolculuk bitecek fikri öne çıkar. Ancak bu son birim bölünemiyor ise biz bunu nasıl aşabiliriz? Bölünebiliyor ise de bu kez çözüme kavuşmak için mantıktan uzaklaşmamız gerekir. Tam da bu noktada Zenon’un asıl amacı gün yüzüne çıkar: Aslında varlık tektir ve hareket imkânsızdır.
Zenon, tüm bu öğretileri, anlatıları ve paradokslarıyla bireyleri “akıl” ile baş başa bırakmak ister. Bireyler, duyuları dolayısıyla sürekli olarak hareketin, yerin ve çokluğun farkındadırlar. Ancak Zenon onların kuşku duymasını ister ki kendilerini keşfedebilsinler. Mantığa dayalı kuramlar geliştirmesi tam olarak bu sebeptendir. O, paradokslarının kafa karıştırıcı olmasını istemiştir. Onu dinleyenlere ve okuyanlara kendilerindeki sorgulama yetisini hatırlatmayı amaçlamıştır. Bu yönüyle felsefe başta olmak üzere birçok bilimsel alanın veya en azından bu alanların oluşması uğrunda düşünsel geleneğin yolunu açanlardan biri olmuştur.
Aristoteles. Fizik. Çev. Saffet Babür. YKY: İstanbul, 2001.
Aygün, Ömer. “Yaygın Zenon Okumasının Bir Eleştirisi”, Kaygı, 20(1), 2021, 1-24.
Laertios, Diogenes. Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, Çev. Candan Şentuna. YKY: İstanbul, 2007.
Platon. Euthydemos Parmenides. Çev. Furkan Akderin. Say Yayınları: İstanbul, 2016.
Evrenin nasıl ortaya çıktığı, evrende var olan şeylerin kökeninin ne olduğu sorusu insanlığın en eski ve temel...
Yol, kaos ve düzen Çin felsefesinin merkezinde yer alan üç önemli kavramdır. Yol, düşünce...
Karakteristik pos bıyığı, acı yaşantısı ve kafa karıştıran eserleriyle tanınan Friedrich W. Nietzsche, felsefenin büyük...
Zihin felsefesinde tartışılagelen en temel konulardan biri fizikalizm üzerinedir 1931 yılında Otto Neurath ve 1932’de...
Ockham'ın usturasının prensibi genellikle İngiliz teolog, mantıkçı ve bir Fransisken rahibi olan Ockhamlı William'a...
Müslüman filozof ve hukuk bilgini Ebu Hamid el-Gazzâli (1058-1111), Descartes'tan 500 yıl önce...
Türkçeye “hayvancılık” olarak çevirebileceğimiz animalizmin ayırt edici iddiası temel metafizik...
8. ve 15. yüzyıllar Hıristiyan Ortaçağ felsefesinde Skolastik dönem olarak bilinmektedir. Bu dönemde...
Orwell’in siyaset felsefesinde temel iki kavram; 1930’ların ortasından hayatının sonuna kadar savunduğu sosyalizm...
Sokrates etik ve ahlak konularında konuşmuş önemli bir isimdir. Mutlu olmayı ahlaklı olmakla bir sayan Sokrates'e...