Murabıt Hanedanı 11. yüzyılda merkezi Fas, Batı Sahra, Moritanya ve Cezayir'in bir kısmı da dâhil olmak üzere Kuzeybatı Afrika'nın geniş bir bölgesinde kurulan İslami Berberi hanedanlığıdır. 1050-1147 arası hüküm sürmüştür. Devlet güneyde Senegal'e ve kuzeyde İber Yarımadası'na (İspanya ve Portekiz) kadar uzanmıştır. Mağrib’de onlarca yıl süren parçalı yönetimin ardından Murabıtlılar Fas üzerinde birleşik kontrolü sağlamış ve kendileri Fas tarihinde kritik bir oyuncu olarak kabul ettirmişlerdir.
Berberî Sanhâce kabilesinin Lemtûne boyunun başkanı olan Yahya b. İbrahim, hac dönüşünde, Marakeş’in batısında bir şehir olan Nefis’de fakih Ebu İmran’a uğramış ve ondan halkı için İslami kaideleri kabilesine öğretecek Maliki mezhebine mensup bir rehber istemiştir. Ebû İmran öğrencilerinden Abdullah b. Yasin’i bu iş için uygun görmüştür.
Abdullah b. Yasin Kur'an hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşüne sahipti. İslam’a sıkı sıkıya bağlılık için savaş ve fetihlerin gerekli olduğunu vaaz ediyordu. Yalnızca Allah’ın kanununa bağlı kalmanın yeterli olmadığını aynı zamanda ona muhalefeti de ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi. Ancak halkın kendisine mukavemet etmesi ve karşı çıkmasından dolayı bölgeden ayrılmak durumunda kaldı.
İbn Yasin, Berberi Müslümanları kendi bayrağı altında birleştirmek amacıyla yakınlardaki Nijer Nehri üzerinde bir adaya yerleşmiştir. Burada kendisiyle beraber gelen Lemtûne kabilesi liderlerinden Yahya b. Ömer, kardeşi Ebu Bekir b. Ömer ve genel Vali Yusuf ibn Taşufin'in yardımıyla ribat kurmuştur. Bu ribat çok geçmeden birçok kişinin akın ettiği bir merkez halini almıştır. Dini geleneklerini Sahra Çölü’nde yaymaya başlamışlardır. Büyük bir destek tabanı bulmuş, arkasında çok sayıda insan yetiştirmişlerdir. Murabıtlar Devleti’nin ilk halkı bu yetiştirilmiş kişilerden oluşuyordu. İlerleyen zamanlarda sınırları daha da genişlemiş, batı çöl ticaret yolunun tamamını kontrol altına almışlardır. 1062'ye gelindiğinde Fas'ı, Moritanya'yı ve Batı Sahra'yı fethetmişler ve burada yeni başkentleri olarak Marakeş şehrini kurmuşlardır.
Murabıtlar güneydeki topraklarını genişlettikten sonra kuzeye, Endülüs'e yöneldiler. Daha önce Kurtuba Halifeliği'nin kontrolü altında olan bölge şu anda “taifa” olarak adlandırılan çok sayıda rakip emirliğe bölünmüştü. Bölgedeki bölünmüş Müslüman yönetimi nedeniyle İspanyol kralları Kastilya, Navarre Kralı VI. Alfonso ve Aragon Kralı II. Sancho bölgeleri hızla geri almayı başardılar. Bu Endülüs taifalarının çoğu İspanyol krallarıyla ittifaklar kurdu ve onlara haraç ödedi. İşte bu yüzden Yusuf İbn Taşfin Endülüs'ün yeniden fethine girişecekti.
İbn Taşfin 1086 yılında gerçekleşen Zallaqa Muharebesi'nde Hıristiyan muhalefetiyle karşılaşınca Endülüs fethini başlattı. Hristiyanlar sayıca üstün olmalarına rağmen Murabıtlar galip geldi ve İspanyolların Endülüs boyunca ilerleyişini durdurdular.
Aradan geçen dört yılın ardından İbn Taşfin, emirliklerin çoğunu Fas kontrolüne teslim olmaya zorladı. Murabıt otoritesini Kuzey İspanya'daki Ebro nehrine kadar genişleterek bölgeye başka bir sefer düzenledi. 1086'da İbn Tasfin, Kuzey İspanya'daki Hıristiyan ordularının püskürtülmesine yardım etmesi için güney İberya'daki Müslüman liderler tarafından çağrıldı. Aynı yıl Leon ve Kastilya kralı VI. Alfonso’ya karşı zafer kazanan İbn Taşfin, Afrika'daki bazı sorunları çözmek için bölgeden ayrıldı. Fakat 1090'da Murabıtlar'ın Müslüman İspanya'nın kontrolünü ele geçirmesiyle geri döndü. 1094 yılına gelindiğinde İbn Taşfin, şu anda İspanya ve Portekiz’a ait olan toprakların neredeyse tamamının kontrolünü ele geçirdi. Üç yıl sonra 1097'de, Müslümanların komutanı anlamına gelen Emir el Müslimin unvanını aldı. Murabıt'ın kuzeye, Endülüs'e doğru yayılması sayesinde İslam'ın İspanya'daki varlığı birkaç yüzyıl daha uzamış oldu.
İbn Tasfin'in halefi Tamim El Yusuf'un yönetimi altında, 1108'deki Ucles Muharebesi ve 1134'teki Fraga Muharebesi de dâhil olmak üzere birkaç zafer daha elde etmiş olsa da hanedanlık, İbn Tasufin'in hükümdarlığı sırasında zirveye ulaştıktan sonra gerilemeye başladı.
1053'ten itibaren Murabıtlar dini ve siyasi nüfuzlarını Afrika’ya, Sahra Çölü'nün Berberi bölgelerine ve çölün güneyindeki bölgelere hızla yaydılar. Sanhaja Berberi kabilesini kazandıktan sonra Murabıtlar hızla tüm çöl ticaret yolunun kontrolünü ele geçirdiler. 1080'de Cezayir'in batı kısmını topraklarına katarak Kuzeybatı Afrika'nın en büyük imparatorluğu oldular.
Yöneticileri hiçbir zaman halifelik unvanını almadı. Bunun yerine Emir el Müslimin unvanını aldılar ve Bağdat’taki Abbasi halifelerinin derebeyliğini resmen kabul ettiler. Ancak hanedanın hükümdarlığı nispeten kısa sürdü. Murabıtlar, güçlerinin zirvesindeyken İbn Tumart'ın başlattığı Masmuda liderliğindeki isyanı durdurmayı başaramadılar. Sonuç olarak son kralları İshak ibn Ali, Nisan 1147'de Marakeş'te, hem Mağrip'te hem de Endülüs'te yönetici hanedan sıfatıyla onların yerini alan Muvahhid Halifeliği tarafından öldürüldü.
Murâbıtlar, başlangıçta dini ve ahlakî ilkeleri ön plana çıkaran bir topluluktu. Zamanla çevrelerine siyasi ve askerî açılardan hâkim olmayı başarmışlardı. Kuzeybatı Afrika’yı (Mağribu’l-Aksâ) bile ele geçirmişlerdi.
Maliki mezhebinden olan Murabıtlar, Bağdat merkezli Abbasi Halifeliği’nin Müslüman dünyasının tek meşru otoritesi olduğuna inanıyorlardı. Murabıtlar için İslam'ın uygulanması hanedan kültürünün ayrılmaz bir parçasıydı. Onların hükümdarlığı sırasında İslam, Amazigh halklarının yanı sıra Sahra altı Afrika'da da önemli ölçüde belirgin hale geldi. Malikilik bugün hala Kuzey ve Batı Afrika'da İslam'ın en çok uygulanan mezhebidir.
1147'de sona eren Murabıtlar, kısa ömrüne rağmen Fas ve diğer bölgelerde önemli değişimlere sebep oldu. Hanedanlığın iktidarda bulunduğu süre boyunca Murabıt dinarı sürekli olarak gelişti ve Avrupa krallıkları bu para birimine sahip olmak için rekabete girişti.
Murabıt yönetiminin etkileri özellikle Endülüs'te dikkate değerdi. İbn Taşfin'in yönetimi altında Endülüslüler özellikle bilim, ekonomi ve şehir hayatı alanlarında önemli gelişmelere tanık oldu. Nazari ve metafizik alanlarında bilim adamlarının sayısı arttı. Edebiyat ve şiir rağbet görmeye başladı.
Bennison, Amira K., "The Almoravid and Almohad Empires", Edinburgh University Press, 2016.
Elkholy, Ayman Tarek. “The Almoravids/al-Murabitun (1040–1147)”, Blackpast, 04 Mart 2016. Erişim: 5 Ekim 2023, https://www.blackpast.org/global-african-history/almoravids-al-murabitun-1040ce-1147ce/
“Buresi, Pascal, "Preparing the Almohad caliphate: the Almoravids”. Al-ʿUsur al-Wusta: The Journal of Middle East Medievalists, 2018, The Western Caliphates, 26, 151-168, Erişim: 29 Eylül 2023. https://shs.hal.science/halshs-01453050/file/UW-26-Buresi.pdf
718 yılında başlayan ve yaklaşık sekiz asır boyunca devam eden, 1492 yılında Gırnata’nın işgal edilip Endülüs...
Uhud Gazvesi, Mekke müşriklerinin Medine’deki Müslümanları yok etmek amacıyla Bedir’in ardından...
Suriye, Mısır, Filistin ve Ürdün bölgelerinin Müslümanlar tarafından fethinin ilk adımı...
Cahiliye Dönemi’nde Mekke'de bozulan asayişi temin etmek adına bir araya gelinerek kurulan topluluğa Hilfü’l-Fudûl...
Amr B Luhay, putları Hicaz bölgesine getirerek, Araplara putperestliği öğreten kişi olarak bilinir. Bazı rivayetlere...
Haberleşme ihtiyacı insanlık var olduğundan beri mevcuttur. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla insanlar ilk çağlardan...
İslam topraklarında ortaya çıkmış olan medrese geleneği, İslam eğitim sisteminin temel kurumudur. Sözlükte...
Şii Karmati Devleti tarafından 929-930 yıllarında Mekke şehri ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Karmati oluşumları...
Avarız, arıza kelimesinin çoğuludur. Kelime; kaza, bela, beklenmedik engel manasına gelir. İkincil anlam olarak olağanüstü...
İtalya Yarımadasından bir boğazla ayrılan Sicilya Adası, Müslümanlar tarafından 827 yılında ele geçirilmiştir....