Doğu Despotizmi batıda “Oriental Despotism” olarak bilinen tarihte Orta Doğu, Asya ve Afrika toplumlarında yer alan bazı devletlerin siyasi, sosyal ve ekonomik sistemlerini tanımlayan ve bu toplumların genellikle despotik bir figür olarak tasvir edilen tek bir yöneticiye verilen mutlak güç ve kontrol ile karakterize edildiğini öne süren batı merkezci bir kavramdır. Kavramı savunanlar olduğu gibi eleştiren ve kabul etmeyenler de vardır.
Doğu despotizminin tarihine bakacak olursak birçok siyasi ve felsefi kavramda olduğu gibi Doğu despotizminin de kökenleri Antik Yunan’a dayanmaktadır. Aristo doğudaki insanların despotlukla yaşaya yaşaya buna alıştığını ve despot bir yönetime kendi rızalarınca izin vereceklerini söyler. Bu düşüncenin temeli Aristo’nun farklı etnik yapıdaki toplumların farklı hükümet biçimleriyle doğuştan gelen bir uyumları olduğu fikridir. Fikrinin temelinde bulunan diğer bir sebep ise bu toplulukların yönetilmesi için güçlü bir merkezi otorite gerektiren büyük ölçekli sulama sistemlerine dayalı olmasıdır. Ona göre, Asya’nın sıcak ve kurak ikliminin sonucunda doğu despotizmi ortaya çıkmıştır.
1700’lü yılların başından itibaren Doğu despotizmi ile ilgili çalışmalar sıklaşmıştır. Bu konuda araştırmalar yapan Fransız filozof Charles-Louis de Secondat, Baron de Montesquieu, The Spirit of the Laws (Kanunların Ruhu) adlı kitabında doğu despotizmi kavramını batı merkezli bir şekilde inceleyen düşünürlerden biriydi. Montesquieu’ye göre bütün Asya ülkeleri despotizm için doğal bir ortamdı. Asya’nın geniş ovaları despotluk için temel bir şarttı, diğer taraftan Avrupa’nın daha parçalanmış toprakları siyasi özgürlük için yaratılmıştı. Ancak Montesque doğu despotizminin düşünülenin aksine kaçınılmaz olmadığını söyler. Bununla ilgili örnek olarak ise Roma İmparatorluğunu verir. Roma’nın Asya’daki toprak yapısına ve sulama sistemine sahip olmasına rağmen despotizm altına girmediğini belirtir. Montesquieu böylece batının modern oryantalist yaklaşımını sistematik hale getiren ilk düşünür olmuştur.
19. yüzyılın başında George Wilhelm Friedrich Hegel doğu despotizmi ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Hegel’in diğer düşünürlere göre farkı doğu despotizmini varlığın gelişim sürecinin ilk safhası olduğunu ve bu kavramın insan toplumunun gelişiminde rol oynadığını söylemesidir. Batı merkezcilikle malul olan Hegel’in düşüncesinde Doğu despotizmi, toplumun tüm yönlerini kontrol eden güçlü bir merkezi otorite tarafından karakterize edilir. Bu sakat düşünce Hegel’i, Doğu toplumlarını ve hükümetlerindeki dini ve siyasi otoriteleri güçlü bir şekilde "teokratik despotizm" sistemleri olarak nitelendirmeye götürmüştür. Genellemeci bir tutumla Hegel, tarihin ikinci aşaması dediği yani Yunan tarihinin yer aldığı coğrafya olan batıda despotluğun ana siyasi hükümet biçimi olmaktan çıktığını söyler. Hegel’in bu fikirleri ile bir diğer düşünür olan Karl Marx’ın düşünceleri arasında benzerlikler bulunmaktadır. Kaynakları oldukça yetersiz olan Marx’a göre doğu despotizmi sulama sistemlerinden dolayı gerekli bir biçim olmasına rağmen insanlığı sömürme biçimlerinden biriydi. Tüm Asya ekonomisi hükümdar dışında kimsenin mülk sahibi olmaması ve coğrafi durumlardan dolayı despotizmi güçlendiriyordu. Ampirik geçerliliği oldukça şüpheli olan Doğu despotizmi kavramı Marx’a göre Asya tipi üretim tarzından dolayı orta çıkmış bir yönetim şeklidir. Bu tarihten itibaren doğu despotizmi kavramına yepyeni bir tartışma eklemiştir.
20. yüzyılda, Karl August Wittfogel 1950’li yıllarda "Doğu despotizmi" terimini yeniden kullanmıştır. Marx’ın fikirleri ile güçlü bir ilişki kurarak çok merkezli Avrupa ile tek merkezli doğunun arasındaki karşıtlığı ortaya çıkarma iddiasında bulunur. Ancak Wittfogel’in görüşleri döneminin ideolojik tartışmalarından oldukça etkilenmiştir. Örneğin, SSCB’yi geçmişteki despot devletler ile karşılaştırıp, yeni tip doğu despotluğu olduğundan bahsetmiştir.
Doğu despotizmi kavramına karşı çıkan ve bunu eleştiren düşünürler de vardır. Genel olarak bu düşünürlerin ortak noktası “Doğu Despotizmi” kavramının batı emperyalizmini haklı çıkarmak için ortaya atılan bir efsane olduğudur. Örneğin Fransız filozof Voltaire Montesquieu’nün "Kanunların Ruhu" adlı kitabını eleştirirken Osmanlı’yı ve doğuyu tanımadığından bahsetmiştir. Osmanlı sultanlarının yasaların dışına çıkmak için ulemaya danıştığından ve batılıların Osmanlı hükümetinin Kuran yoluyla gelen yasalara karşı oldukça sadık olduklarını ve keyfi davranamadıklarından hatta aksi durumda Padişah için kötü sonuçları olacağından bahsetmiştir. Louis Althusser de Doğu despotizmi kavramını Asya’daki devletlerin arasındaki farklılıkları es geçmesi nedeniyle çokça eleştirir. Filistinli-Amerikalı tarihçi Edward Said ise Doğu Despotizmini kabul etmeyerek bu kavramın batılıların doğuyu öteki olarak algıladığı için ve bunun meşruiyetini sağlamak için ortaya attığından bahsetmiştir.
Doğu despotizmi kavramı her şeyden önce etnosentrik bir çağrışıma sahiptir ve batılı olmayan toplumları despot ve geri kalmış olarak lanse eden, önyargı içeren Avrupa menşeli bir genellemedir. Örneğin tarih boyunca Avrupa’nın birçok yerinde merkeziyetçi ve despotik uygulamalar bulunmasına rağmen Asya’ya odaklanmaları sadece kendi taraflarından baktıklarını göstermektedir. Dahası doğu toplumlarının arasında sosyal, kültürel ve siyasi açıdan birçok fark bulunmasına rağmen bu kavram doğu toplumlarının sistemlerindeki yönetim ve uygulamalar arasındaki farklılıkları göz ardı ederek onları tek tipleştirip daha basit bir hale getirmektedir. Örneğin, Çin İmparatorluğu tarih boyunca despotlar tarafından yönetilmemiş ve birçok defa daha ademimerkeziyetçi yönetimler var olmuştur. Son olarak bu kavram Avrupalı güçlerin doğudaki işgal ve sömürülerine bir bahane olmuştur. Doğudaki toplulukları geri kalmış ve despotik olarak lanse etmişler ve bu toplumlara medeniyet ve çağdaşlık getirdiklerini söylemişlerdir. Son zamanlarda bu eleştiriler sebebiyle doğu despotizmi teriminin kullanımı azalmasına rağmen hala belli çevrelerde etkisini sürdürmektedir.
EUROPAN HİSTORY ONLİNE. “Oriental Despotism”. Erişim: 22.07.2023. http://ieg-ego.eu/en/threads/backgrounds/european-encounters/rolando-minuti-oriental-despotism#section_3
OXFORD REFERENCE. “Oriental Despotism”. Erişim: 22.07.2023. https://www.oxfordreference.com/display/10.1093/oi/authority.20110803100254581
BRITANNICA. “Oriental Despotism”. Erişim: 22.07.2023. https://www.britannica.com/money/topic/history-of-work-organization-648000/Social-classes
ACADEMIA. “Edward W. Said - Şarkiyatçılık(Oryantalizm), Metis Yayınları.pdf”. Erişim: 27.07.2023.https://www.academia.edu/36765425/Edward_W_Said_%C5%9Earkiyat%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k_Oryantalizm_Metis_Yay%C4%B1nlar%C4%B1_pdf
Voltaire, Felsefe Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1995
UNISA UNIVERSTY. Oriental despotism and the political monsters of Michel Foucault’s Les anormaux. Erişim: 27.07.2023. https://www.unisa.edu.au/siteassets/episerver-6-files/documents/eass/hri/foucault-conference/mcinerney.pdf
Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...
Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...
Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...
Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...
Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...
Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini...
Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...
30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...
1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...
Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...