1857 Hint Ayaklanması Hintliler arasında cereyan eden bir olay olmasına rağmen bunun faturası sadece Müslümanların omuzlarına yüklendi. Ayaklanma sonrasındaki yirmi yıl boyunca Hintli Müslümanlar İngilizler tarafından hem bireysel hem toplu olarak zulme uğratıldı. Ekonomik faaliyetler başta olmak üzere sosyal itibardan siyasi katılıma erişimin açıkça reddedilmesine veya kısıtlanmasına kadar uzanan çeşitli ambargolara maruz kaldılar.
Bu ayrımcılık Hintli Müslümanları kaçınılmaz olarak gruplara ayırdı: İslamcılar, Sadıklar ve Ilımlılar. İslamcılar, Babür İmparatorluğu'nun düşüşünü dinlerinden sapmalarına bağladılar. Bunun bir sonucu olarak Müslümanlara sosyal ve siyasi hayattan uzaklaşmayı tavsiye ettiler ve eski İslami cihat ruhunu din eğitimi yoluyla canlandırmaya çalıştılar. Kalan iki grup Sadıklar ve Ilımlılar, İslamcıların aksine Hint Müslüman yükselişinin çöküşünü eğitim eksikliğine bağladılar.
Bu sürecin sembolü olan Seyid Ahmed Han 17 Ekim 1817'de Delhi'de orta sınıfa mensup dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimi Arapça, Farsça ve İslami ilimler üzerineydi. Daha sonra İngilizce eğitimi aldı. Doğu Hindistan Şirketi'nde işe alındı ve birkaç yıllık hizmetin ardından Yargıç olarak atandı. İngilizlere karşı çıkan 1857 isyanı sırasında birkaç aile üyesinin öldürüldüğü zulme tanık oldu. Sömürgecilere karşı edindiği deneyimlerini anlatan bir kitap yazdı. Kitabı İngilizce'ye çevrilerek İngiliz Parlamentosu'na ve Kraliçe Victoria'ya gönderildi. Bunun sonucunda Doğu Hindistan Şirketi Hindistan'dan ihraç edildi.
Seyid Ahmed Han’ın fikirleri Kuran'ın modernist bir yorumuna dayanıyordu ve ana hatlarıyla şu şekildeydi:
1. Gelenek veya göreneklere tamamen güvenmek yerine eleştirel yaklaşımı ve düşünce özgürlüğünü savundu.
2. 'Pratik ahlak' olarak da bilinen tüm dinlerin kökenindeki temel birliğe inanıyordu.
3. Din ve dünyanın ayrılması gerektiğini savundu. Kur’an-ı Kerim’deki dünyevi hükümlerin dinin bir parçası olmadığını düşündü.
4. Tabiatçı felsefeden çok etkilendi. Her şeyin tabiat kurallarına göre işlediğini düşündü ve İslam’ın tabiata en uygun din olduğunu savundu. Ona göre her şey sebep sonuca göre ilerlerdi.
Hareketin ideolojisi Kuran'ın liberal bir yorumuna dayanıyordu. Buna göre İslam’ı modern liberal kültürle uzlaştırmaya çalıştılar. Seyid Ahmed Han, Müslüman toplumun durumundan mevcut eğitim sistemini sorumlu tutarak Hintli Müslümanların entelektüel, eğitimsel, sosyal ve kültürel olarak yenilenmesi için bir hareket başlattı. Bu hareketi hayatının misyonu edinen Seyid Ahmed Han çok az destek ama bir sürü muhalefetle Müslümanları eğitimsizlikten kurtarmak için uğraştı.
Seyid Ahmed Han medrese eğitimini Müslümanları yeni bir geleceğe götürmesi için yeterli bulmuyordu. Bundan dolayı batı eğitiminin önemini vurguladı. Dindaşlarını yerli kurumları destekleme ve bu kurumlarda yeni bilgileri benimseme konusundaki geleneksel tutumları terk etmeye ikna için çabaladı.
1857 Hindistan İsyanı'ndan kısa bir süre sonra okullar kurdu ve aileleri çocuklarını modern eğitime göndermeye ikna etmekle uğraştı. Bu çabaları, dönemin büyük Müslüman liderlerinin bile eğitim konusundaki geri kalmışlığı nedeniyle şiddetle eleştirildi. Sadece birkaç kişi onun mesajının önemini fark edebilmişti.
İngiltere'ye gitti (1869-70) ve İngiliz eğitim sistemini incelemek üzere Oxford ve Cambridge üniversitelerini ziyaret etti. İngilizlerin, ülkelerinin endüstriyel kalkınmasına yönelik her türden çalışmalara katıldıklarını gözlemledi. Bu dayanışma Hint toplumunda yoktu. Döndüğünde öğretim kurumları kurmak için bir komite kurdu. Müslümanların yükselmesi ve ıslahı için Tehzib’ül-Ahlak (Sosyal Reform) adlı bir dergi çıkarmaya başladı. Aynı zamanda İngilizce kitapları Urducaya çevirtmek için Daru’l-Hikme tarzı Scientific Society’i kurdu.
Seyid Ahmed Han, Mohammaden Anglo-Oriental College'ı (MAO College) kurdu. Sloganı "Gerçek Müslüman, bir elinde Kur'an-ı Kerim diğer elinde bilim kitabı olması gereken kişidir" idi. En büyük amacı ise modern eğitim yoluyla insanların entelektüel gelişimlerine katkılar sağlamaktı. Kimi Müslümanlar, bu düşünceleri nedeniyle ona karşı çıktılar. Görüşlerinden dolayı onu kâfir olarak etiketlediler. Birkaç Müslüman âlim, Seyyid Ahmed Han’ı inançsızlık ve irtidatla suçlayan fetvalar imzaladı. Bir din adamı Mekke'ye kadar gitti ve kolej kurma planlarında ısrar ederse kafasının kesilmesi çağrısında bulunan bir fetva aldı.
Ahmed Han’ın Cambridge mezunu olan oğlu Seyyid Mahmud, kolejin kuruluşunda babasıyla birlikte çalışmaya devam etti. MAO, Hindistan'da kurulan tamamen yatılı ilk eğitim kurumuydu. Yıllar geçtikçe İngiliz Hükümeti’nin siyasi sisteminde aktif olarak yer alan, yeni Hintli eğitimli bir Müslüman sınıfının ortaya çıkmasını sağladı. Hindistan genel valisi Lord Curzon 1901'de koleji ziyaret ettiğinde yürütülen işi övdü ve bunu "egemen önem" olarak nitelendirdi.
Seyid Ahmed Han emekli olduktan sonra kendini bu okulu bir üniversiteye dönüştürmeye adadı ve bu amaca ulaşmak için kolej müfredatında bazı değişiklikler yapıp müfredata daha fazla akademik program ekledi. 1907'de kızlar için bir okul kuruldu. 14 Eylül 1920'de kolej, Aligarh Müslüman Üniversitesi'ne (AMU) dönüştürüldü.
Kuruluşundan itibaren pek çok tanınmış yerli ve yabancı öğretim elemanı AMU’da ders verdi. Bunlar arasında Thomas Wolker Arnold (1864-1930), Joseph Horovitz (1926-), Arthur Stanley Tritton (1881-1973), Otto Spies (1901-1981), Şiblî Nu‘mânî (1857-1914), Habîbürrahmân Hân Şirvânî (1867-1950) ve Hamîdüddîn Ferâhî (1863-1930) gibi isimler yer almaktadır. Öte yandan üniversitenin İslâm araştırmalarına yönelik bölümleri, 1947’de Hindistan’ın Britanya İmparatorluğundan ayrılmasından sonra açılmıştır. İslami araştırmalara yönelik bölümlerdeki öğretim kadrosunun Avrupalı kişilerden oluşmasından dolayı halk tepki göstermiştir. Bunun üzerine İslâmî ilimlere yönelik derslerin hocaları Diyobendiyye Medresesi’nden getirilmiştir. Aligarh’ta geleneksel eğitim ve modern eğitim hiçbir zaman bir bütün olmamış ve İslami eğitim geri planda kalmıştır. Ahmed Han ile özdeşleşen Aligarh, milliyetçiliğe karşı İngiliz taraftarı modern bir üniversite biçiminde yapılanmıştır. Bu nedenle Aligarh’ın eğitim modeline karşı bir grup, Camia Milliya İslamiya Üniversitesi’ni kurmuştur. Bağımsızlığın ardından Aligarh’ın eğitim modeli yeniden düzenlenmiş ve ulus devlet formuna sadık hale getirilmiştir.
Bugün Hindistan'da, Pakistan'da, Bangladeş'te, Ortadoğu'da, Avrupa'da, Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli faaliyet alanında çalışan Aligarh İslam Üniversitesi mezunlarını görebiliriz. Bunlar arasında Hindistan eski Cumhurbaşkanı Zakir Hüseyin, Pakistan eski Başbakanı Liyakat Ali Han, Bangladeş eski Başbakanı Mansur Ali, Maldivler eski cumhurbaşkanı Amin Hilmi Didi bulunmaktadır. Başta akademisyen, diplomat ve yargıç olmak üzere çeşitli alanlarda pek çok başarılı ismin üniversitesi olarak Aligarh haklı bir üne kavuşmuştur.
History of Islam. “Sir Syed Ahmed Khan”. 23 Ocak 2021. Erişim 09 Ağustos 2023. https://historyofislam.com/sir-syed-ahmed-khan/
Aligarh Muslim University. “Https://Amu.Ac.in/about-Us/History”. Erişim 09 Ağustos 2023. https://amu.ac.in/about-us/history
Büyükkara, Mehmet Ali. Çağdaş İslami Akımlar. Klasik, 13.Baskı, 2015.
İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...
Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....
Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...
Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...
Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...
Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...
Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...
755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....
Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...
“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...