2008 Krizi, temelde ABD’deki emlak balonunun patlamasıdır. Dönemin FED Başkanı Alan Greenspan, 2001’de 6,5 olan faiz oranını, 2003 yılında %1’e düşürdüklerini açıklamıştı. Bu, bankalar için düşük faizli kredi dağıtmaya başlamak anlamına geliyordu. Bununla birlikte bankalar herkese “mortgage” olarak da bilinen ev kredilerini vermeye başladırlar. Hollywood filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz, “Amerikan Rüyasını” süsleyen bahçeli, müstakil evleri almak isteyen vatandaşlarsa bu kredilere hücum ettiler.
Bankalar, kredileri verirken faiz oranlarını çok düşük tutuyordu, bu da insanların talebini arttırıyordu. Bu talebin artmasıyla bankalar, müşteri profillerini çok incelemeden insanlara kredileri dağıtmaya başlamışlardı. Bu kredileri alan insanlar da ev sahibi olmak için evlere hücum ediyorlardı. Bu durum da konut piyasasında talebin artmasına sebep oluyordu. Bu talebin artmasıyla birlikte de ev fiyatları artıyordu. Bu kredileri alan kişiler, aldıkları parayı ev almak için kullandıklarından dolayı geri ödenememesi durumunda bankalar bu evlere el koyma şansına sahiplerdi. Konutlara olan talebin artmasıyla birlikte her geçen gün artan ev fiyatlarını da hesaba kattığımız zaman, bankalar kredilerin ödenmemesi durumunda değeri her geçen gün artan evlere sahip olacaklar ve zarar etmeyi bırakın belki de kara geçeceklerdi. Oluşan bu döngü nedeniyle bankalar düşük faizlerden, ödeme güvencesi olmayan kişilere dahi kolaylıkla bu konut kredilerini vermeye devam ettiler. Bankalar açgözlülük yapmadan önce, konut kredileri düzenli bir şekilde geri ödeyebilecek kişilere veriliyordu ve ev fiyatlarının organik artışıyla beraber konut piyasası en güvenilir piyasalardan biri olarak görülüyordu.
Bu denklem, bankaların iştahını arttırdı ve ucuz krediler adeta insanlara dağıtıldı. Fakat zamanla kredilerini ödeyemeyen insan sayısı artmaya başladı. Bunun nedenlerinden biri, 2004 yılına kadar %1 olarak devam eden faiz oranlarının, 2006’ya gelindiğinde %5,25’e kadar yükselmiş olmasıydı. Kredilerin ödenmemesi, bankaların el koydukları ev sayısının artması anlamına geliyordu. Bankalar, kasalarındaki paraları kredi olarak insanlara veriyorlardı fakat artık nakit yerine kasalarında binlerce evleri vardı. Bu durum da onların nakit akışlarını yavaşlattı ve kredi verme imkânlarını sekteye uğrattı. Bankaların var oluş amacı piyasaya para sürmekken, artık bankaların kasasında paradan çok ev vardı. Evler, bankanın işine yaramayacağı için bankalar bu el koydukları evleri satmaya başladılar. Bu durum da konut piyasasında devasa bir arz oluşturdu. Önceden, konutlara talep çok fazlayken ve piyasada konut kıtlığı varken, artık arzlar o kadar çok artmıştı ki, konut fiyatları çakılmaya başladı. Bu durum da bankaların zarar etmesine ve batmalarına yol açtı.
Aslında bütün olay sadece bundan ibaret değildi. Bankalar, bu verdikleri kredileri paket haline getirip başkalarına satıyorlardı. Yani borçları başkalarına satıyorlardı. Bu durum, bankalar için kârlı bir işti. Satın alan taraflar da borçlar ödenmezse en kötü ihtimalle elimizde el koyacağımız evler olacak düşüncesinden dolayı yaptıkları yatırımdan memnunlardı. FED’in %1’lik faiz açıklaması sonrası, yatırımcıların paralarını bankada tutmaları onlara büyük bir getiri sağlamıyordu. Bundan dolayı paralarını işlemeleri gerekiyordu. İşte bu kredileri satın almak da boşta duran paralarını değerlendirmenin en kazançlı yollarından biri olarak görülüyordu. Ama bankaların açgözlülüğüyle birlikte kredi vermenin kolaylaşması, geri ödenmeyeceği garanti olan kredilerin de ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Bu noktada ise güvenilir kurumlar, bu borçların satın alınmasının son derece güvenilir olduğunu söyleyerek adeta insanları manipüle etmiş ve patlamak üzere olan bir balonu sanki güvenilirmiş gibi insanlara pazarlamıştı. Yani AAA seviyede yani en üst güvenilirlik seviyesindeki bir kredi borç paketinde aslında geri ödenmeyeceğini krediyi veren bankanın bile bildiği borçlar da vardı.
Balonun patladığı noktada yani ev fiyatlarının düştüğü noktada ise $200.000 borcu olan ama artık evinin değeri 100.000 dolar eden kişiler de borçlarını ödemeyi reddedince işler iyice kötüleşti. Bu kişiler, $100.000 edecek bir eve sahip olmak için $200.000 ödemek istemiyorlardı. Bankalar, yatırım bankaları ve bu borçları satın alanları sigortalayan sigorta şirketleri batmaya başladı. Özellikle 1850 yılından beri faaliyetlerine devam eden Lehman Brothers’ın batmasıyla finans tarihinin en büyük batışlarından biri yaşandı.
FED ve Hazine bu batmaların devamını engellemek için şirketleri kurtarmaya çalıştılar. TARP adı verilen bir programla onlara yeni krediler sağlandı. Bu ucuz kredilerin finansörleriyse krizden en çok etkilenmiş olan halktı. Onların vergileri, krizin kaynağı olan şirketlerin batmasını engellemek için harcanıyordu. Üstelik bu krizin etkileri sadece ABD ile de sınırlı değildi. Tüm dünya ticareti %10 daralmış, ABD ekonomisi %2,6, Avrupa ekonomisi %4,1 ve Türkiye ekonomisi ise %4,7 küçülmüştü.
Eğer kurallar ve denetimler sıkı uygulansaydı böyle bir kriz hiç yaşanmayacak ve milyonlarca masum insan hayatını zor bir şekilde devam ettirmek zorunda kalmayacaktı. Krizin çözülmesi için yapılan parasal genişlemeler ve izlenen politikaları da sırtına yükleyen masum vatandaşlar bu krizin ana kurbanları olarak yaşamaya devam ettiler. Krizin etkileri hala devam etmekte. Krizin ardından getirilen yeni regülasyonlarla bankaların kredi vermeleri artık daha zor bir hale gelmiş olsa da bu krizin açtığı yaralar hala kapanmadı.
Barışık, S. & Barış, A., “1929 Büyük Bunalımı ve 2008 Küresel Krizinde Uygulanan Politikaların Karşılaştırılması”, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 10 (1) , 2015, 239-262 .
Polat, M. A., “Küresel Finans Krizinin Nedenleri”, Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2 (1), 2018, 177-195.
Halisçelik, E., “2008 Küresel Ekonomik Krizinin Türü Ve Nedenleri”, Journal of Empirical Economics and Social Sciences, 3 (1), 2021, 1-20.
Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...
Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...
Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...
Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...
Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...
Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini...
Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...
30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...
1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...
Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...