1 Kasım 1755’te Avrupa’nın kuzeyinde yer alan Portekiz’in Lizbon şehrinde Richter ölçeğine göre 8,5 - 9 şiddetinde yaklaşık on dakika süren bir deprem olmuştur. Bu deprem tarihinde yaşanan en büyük depremlerden biri olmakla birlikte şehri yerle bir etmesi ve birçok can almasıyla tarihe acı bir not olarak kaydedilmiştir.
Depremin olduğu dönem, kilise baskısının hala devam ettiği, metafizik bakış açısının yoğun ve doğa bilimlerinden ziyade doğaüstü bilimlerin hüküm sürdüğü bir dönemdi. 1 Kasım ise Hristiyanlar için önemli bir gün olan Azizler Günü’ydü. Lizbon halkı her yıl olduğu gibi Azizler Günü’nü kutlamak için evlerinde ve kiliselerde mumlar yakmış ve yine her yıl olduğu gibi Azizler gününü kutlamak için hazırlıklarını yapmışlardı.
Saat 9.40’ta Avrupa’nın en büyük şehirlerinden, gelişmiş deniz ticaretine sahip olan Lizbon’da, merkezi Atlantik Okyanusu olan Richter ölçeğine göre 8,5 - 9 şiddetinde bir deprem oldu. Deprem sonrasında tsunamiler şehri vurdu ve bütün hayatı felç etti. Azizler Günü için kiliselerde ve evlerde yakılan mumlar depremdeki sarsıntılarla etrafa saçıldı. Saçılan bu mumlar şehir genelinde yangınlara sebep oldu. Yangından kaçan halkı sokaklarda tsunamiler vurarak götürdü. Tsunamiler, şehirde depremden ve yangından sonra ayakta kalanları da vurup yıktı.
200.000 insanın yaşadığı Lizbon’da deprem ve sonrasında yaşanan afetlerle birlikte kaynaklarda sayıları değişmekle birlikte 15.000 ile 50.000 arası bir sayıda insanın öldüğü kayıtlara geçirilmiştir.
Şehirde yaşayan muhafazakâr Katolik Hristiyanlar bu deprem, tsunami ve yangınların nedeninin dinsizler ve sapkınlar olduğunu, şehrin bunlar yüzünden Tanrı tarafından cezalandırıldığını söylemişlerdir. Buna karşılık geriye kalan halk ise yangınların, deprem ve tsunaminin Azizler Günü’nü vurduğunu, buna mukabil yakılan mumlar nedeniyle kiliseler ve muhafazakârların evlerinin yandığını belirtmişler, bunun yanında depremde birçok çocuğun öldüğünü ve ölen çocukların da mı Tanrı tarafından cezalandırıldığını kiliseye sormuşlardır.
Avrupa’da en çok kiliseye sahip olan Lizbon’da bu depremde neredeyse hasar almayan kilise kalmamıştır. Buna karşılık şehrin yüksek kesimlerinde yer alan, dolayısıyla depremden etkilenmesi nispeten daha az olan genelevlerin hasar almamış olması da bir noktada alay konusu olmuş, kilisenin sapkınlar nedeniyle depremin olduğu savına olan inancını halk arasında sorgulatmıştır.
Tüm bu iki tarafın dışında bir de üçüncü bir kesim vardı. Bilimsel görüşe sahip olan bu kesim, bu yıkıcılığı çok şiddetli olan depremin karanlık ve metafizik atmosferi yıkıp doğaüstünden yavaş yavaş doğa bilimlerine geçişi temsil ettiğini savunmuşlardır. Bazı yorumcular Avrupa için 1755 Lizbon Depremi’ni karanlıktan aydınlığa geçişte bir miat olarak yorumlamış, deprem ve akabinde gelişen afetlerin bir doğa ürünü olduğu ve bunun üzerine düşünmek, çalışmak gerektiğini ifade etmişlerdir.
Portekiz Kralı I. José, dönemin Dışişleri Bakanı Sebastião José de Carvalho e Melo’yu depremi araştırmak üzere görevlendirdi. Bu görevlendirme ile birlikte ülke çapında deprem öncesi ve anında doğada, hayvanlarda bir değişiklik olup olmadığına dair bazı anketler düzenlendi, bilgiler toplandı. Bu çalışmayla birlikte bu iki isim tarihte bilimsel anlamda veri toplamaya dair ilk isimlerin arasına girdi, yapılan çalışma da yine aynı şekilde dünyada sismoloji bilimi üzerine yapılan çalışmaların ilkini oluşturdu.
Filozof Kant, Lizbon Depremi’nden etkilenerek sismoloji alanına dair üç makale yayınlamıştır. Lizbon Depremi’nin yıkıcılığı ve Kant’ın yazmış olduğu makalelerin akabinde Almanya’da sismoloji bilimin kurulmasına dair çalışmalar yürütülmüştür.
Rousseau ise yaşanan bu yıkıcı depremi yazdığı bir şiirinde şu şekilde betimlemiştir:
“Haydi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,
Küllerini şu talihsizin,
Şu döküntüleri, şu kalıntıları,
Birbirinin üstüne yığılmış şu kadınları ve çocukları,
Parça parça mermerler altındaki şu dağılmış uzuvları!”
Dizelerinin geçtiği şiirde depreme dair üzüntüsünü ifade etmiş, insanların betonarme binalarda üst üste yaşamalarına karşı çıkmış, doğada daha ferah bir yaşamı savunmuştur.
1755’te henüz 6 yaşında olan Goethe de ilerleyen yaşlarında bu depremden çok etkilendiğini aktarmıştır.
1755 Lizbon depreminin en büyük etkilerinden biri de insanların bilime olan merakını uyandırması, Rönesans’a ön ayak olmasıdır.
Bilik, Mehmet Baki. “Tarihsel Süreçte Depremler ve Başa Çıkma Pratikleri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 69 (13), 721-728, 2022.
Gündüz, Bilge. “Bir Depremin Anatomisi: 1755 Lizbon Depremi”, Gaia Dergisi, 14 Temmuz 2023, Erişim 1 Mart 2024, https://gaiadergi.com/bir-depremin-anatomisi-1755-lizbon-depremi/
İbiş, Fatih. “Depremin Düşündürdükleri – Lizbon’da Depremin Vurduğu Teolojik ve Ahlaki Bilinç”, Yitiksöz Sanat, Edebiyat ve Düşünce Dergisi, 16 (3), 42-46, 2023.
Pessoa, Fernando. “Lizbon: Her Turistin Görmesi Gerekenler”, Pharmakon Yayınevi, 2018.
Çoğu zaman kendisine atfedilen kutsallıkla birlikte anılan öğretmenlik mesleğinin de bir tarihsel süreci...
Sicarii olarak tanımlanan grup adını suikast faaliyetlerinde kullanılan hançerden almaktadır. Kısa ve kıvrımlı olan...
Amerikan İç Savaşı, ekonomileri tarıma dayalı olan ve köleleri iş gücü olarak kullanan Güney...
Suriye ve Mısır önderliğinde Arap Devletleri 1973 yılının 6 Ekim’ine denk gelen Ramazan ayının onuncu gününde,...
Vaat Edilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud), Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere verdiğine inanılan...
Hitler'e karşı savaş başladığında neredeyse tüm Yahudi örgütleri müttefiklerle güçlerini...
Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren İsrail'in kuruluş süreci de katliamlarla doludur. İsrail'in...
30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında Almanya merkezli gerçekleşen ama bütün Avrupa’yı içine...
1578 yılında Portekiz Kralı, Muhammed El Mütevekkil’e destek vermek amacıyla ordusuyla Fas’a çıkarma...
Günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız bir ürün olan şeker, Hindistan'dan başlayarak...